Kayıtlar

Kasım 14, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ahirette Hesap

Ahirette Hesap Tirmizî Rahmetullahi Aleyh, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Dört şey sorulmadan kulun ayakları yerden kalkmaz. 1- Ömrünü ne işte tükettin. 2- İlminle ne amel işledin. 3- Malını nereden kazandın ve nereye harcadın. 4- Vücûdunu ne ile eskittin” buyurmuştur. İmâm Ahmed, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet, etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Kıyâmet gününde başkaları üzerinde hakkı olan herkes, düşmanından hakkını ister. Hattâ dünyâda birbiriyle dövüşmüş iki koyun bile birbirinden haklarını isterler.” “Allâhü Te‘âlâya takva üzerine olan aranızdaki uyuşmazlıkları birbirinize ihsan ve müsaade ile giderin. Allâh Celle Celâlüh muhakkak müslümanların arasını ıslah eder, düzeltir!” diye buyurmuşlardır. Kulların hakkına tecâvüzden sakınmak vâcibtir. Şöyle ki Hakk Te‘âlâ Hazretlerinin fazl ve keremine lâyık olmayıp kendisi ödemeye muhtaç olursa hâli çok güç ve acıklı olur.

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Emrettiği 9 Güzellik

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Emrettiği 9 Güzellik Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhisselâm buyurdular: "Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı, dokuz hasleti, dokuz huyu ahlâk edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim, bu dokuz huyu ahlâk edinmenizi emrediyorum. " Birinci haslet: خَشْيَة الله "Haşyetullah." Gerek vahdette, gerek kesrette Allah’ü Teâlâ’dan korkacaksın. Gerek yalnız başına kaldığında ve gerek halkın arasında, kalabalık içinde bulunurken Allah’ü Teâlâ’dan korkacaksın. Allah’ü Teâlâ korkusu... Allah’ü Teâlâ’nın her yerde, her an, zaman ve mekânda hâzır ve nâzır olduğunu unutmamak. İşte bu ahlâk, bu duygu her güzelliğin başıdır. Zaten bu şuura bürünen bir kimse, Allah’ü Teâlâ’ya asi olamaz ki... Allah’ü Teâlâ görüp duruyor; hâzırdır, nâzırdır. O'nun gördüğünü ne polis görebilir, ne jandarma görebilir ve ne başka bir kimse... İkinci haslet: وَكَلِمَة عَدْلِ "Ve kelimetu'l-adli." Gerek sükûn, fer

Ölüm Mümini Korkutmaz

Ölüm Mümini Korkutmaz Cenâb-ı Hakk’ın cenneti ve cemâliyle müşerref olmak arzu edenler, amel-i salih işlesinler. Amel ve ibâdeti ancak Cenâb-ı Hakk görsün diye yaparak Cenâb-ı Hakk’ın gayriye teşmil etmeyerek şirk ve riyâdan ictinâb etsinler. (Kehf s. 110) Ölüm dört kısımdır; 1- Mevt-i ahmer (kırmızı ölüm), 2- Mevt-i esved (siyah ölüm), 3- Mevt-i ahdar (yeşil ölüm), 4- Mevt-i ebyad (beyaz ölüm). Mevt-i ahmer:  Nefis ve şeytan ile mücâdele ederek menhiyattan ictinâb (yasaklardan kaçınmak) ile ibâdet ve tâat için nefsi iksârdır (nefsi dizginlemektir). Mevt-i esved:  Münkir ve muhâliflerin zemm ve kötülemesine, sebb ve şetmine, ezâ ve cefâsına sabır ve tahammülden ibârettir. Mevt-i ahdar:  Belâ ve musîbetlere rızâ göstermektir. Mevt-i ebyad:  Açlığa dayanıp şikâyet etmemektir. – Mü’minler ölmezler. Belki bir dâr’dan öbür diyâra intikâl ederler, hadîs-i şerîfi, mü’min-i kâmil olanlar ölmezler; ancak bir mahalden diğer mahalle naklolunurlar, şeklinde de terceme

Ölüm Güzel Bir Nasîhattir

Ölüm Güzel Bir Nasîhattir Ölüm; güzel bir nasîhattir. Taberânî; Ammâr Radiyallahü Anh’dan naklettiğine göre; Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Ölüm vâiz olarak, yakîn de zenginlik olarak kâfîdir.” Ölüm; taatları emr etmekle ve harâmlardan da nehy etmekle bir vâizdir ve buna kâfidir. Va’z; kendilerinde ibret olan şeylere da‘vet etmektir. Hakk ta‘âlâya inkiyad ve ona boyun eğmek içindir. Bu nasıl kâfi gelmesin ki, bu gün dünyâda yarın kabirlerden birindesin. Nasıl olmasın ki, o insan için en büyük musîbet ve başa gelen en büyük beladır. Ondan daha büyüğü Allâh ta’âlânın zikrinden gaflet ve onun tefekkürünün azlığından kaynaklanmaktadır. Halbuki onun için vahdet, akıllı kişi için de ibret vardır. Seyyidü’l-Ebrâr Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şu sözünden sonra senin için özür beyân etme hakkı var mıdır? Şöyle buyurmuştur: Vâiz olarak ölüm kâfidir. Gafillere uyarak ölümün hücum etmesine kadar gecikmenden beklemenden haya etmez misin? O gafiller ki; onlar

Sekerât, Kabir Ve Mahşer

Sekerât, Kabir Ve Mahşer “Eğer küfür üzerine devâm ederseniz, nefsinizi azâbdan nasıl korursunuz? O günde çocuklar, o günün şiddetinden ve gayet uzamasından kocar; ya‘ni saçları ağarır.” (Müzzemmil Sûresi 17) “Melekler ve Rûh ismindeki Cibrîl-i emîn, Arş-u a‘lâya çıkarlar; o günde ki o günün mikdârı elli bin senedir.” (Me‘âric Sûresi 4) Ya’ni elli bin sene raddesinde olan Kıyâmet gününde, emr-i İlâhîyi almak üzere melekler ve Cebrâil KıyametAleyhisselâm, Arş-u a‘lâya çıkarlar. Kıyâmet gününün uzaması, insanların en zekî ve muhâsib olanları meşgûl olsalar; ancak elli bin senede nihâyet bulur, demektir. Mü’minler hakkında elli bin sene uzayacak demek değildir. Vâcib ta‘âlâ, kullarının muhâsebesini, bir günün yarısı mesâbesinde olan bir zamanda bitireceği mervîdir. Nitekim âyet-i celîlede: “Allâh, hesâbı pek çabuk görendir.” (Bakara Sûresi 202) diye buyurmuştur. Ba‘zı mü’minlere göre de bir sâat mikdârı olduğuna dâir hadîs vardır. Bazıları, elli bin sene küffâra mahsûstur, demiş

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm Rivayet olunur ki: İbrâhîm aleyhisselam, Azrâîl Aleyhisselâm’a şöyle dedi: – Ey Azrâîl! Sen kötü insanın rûhunu alırken hangi sûrette ona göründüğünü bana gösterebilir misin? – Sen buna tahammül edebilir misin? – Evet, tahammül ederim. Azrâîl Aleyhisselâm: – Öyleyse yüzünü başka tarafa çevir, dedi. Hz. İbrâhîm Aleyhisselâm ondan yüzünü çevirdi. Sonra döndü ki: O; korkunç kıyâfetli, pis kokulu, saçları dikleşmiş siyah bir adam… Ağzından alev saçıyor ve burnundan duman çıkarıyor. Bu manzarayı gören İbrâhîm Aleyhisselâm düşüp bayıldı. Sonra ayıldığı zamân Azrâîl Aleyhisselâm ilk sûretinde göründü ve İbrâhîm Aleyhisselâm O’na şöyle dedi: – Kötü kimseye hiçbir şey olmasa da, yalnız senin yüzünü görmek ona kâfidir. İbrâhîm Aleyhisselâm, ölülerine ağlayan birtakım insanlar gördü. Onlara: – Ölüler için değil, kendiniz için ağlasanız daha hayırlı olur. Zîrâ ölen üç korkudan kurtulmuştur: Azrâîl’in yüzünü görmekten kurtuldu. Çünkü o, O’nu bir

Haşir Günü

Haşir Günü Mu‘az bin Cebel Radiyallahü Anh şöyle demiştir: – Ben Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimize, Allah’ü Teâlâ’nın: “Sûra üfürüldüğü günde hepiniz bölük bölük (mahşer yerine) geleceksiniz.” (Nebe Sûresi, 18.) meâlindeki sözünden sordum. Akabinde Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’in (mübârek) gözlerinden yaş dökülüverdi. Sonra Allâh’ın Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem: – Vallâhi sen büyük bir şeyden sordun. Ümmetimden insanlar ayrı ayrı on sınıf olarak haşredilecek ki, Allah’ü Teâlâ onları Müslüman topluluğundan ayıracak ve sûretlerini, şekillerini değiştirecektir. 1- Maymun şeklinde olanlar; koğuculuk edenlerdir. 2- Domuz sûretinde olanlar, harâm ve gayri meşrû‘ kazanç yiyenlerdir. 3- Başlarını ve yüzlerini yere çevirip elleri üzerinde mahşer yerine gelenler;  fâizcilerdir. 4- Kör olarak haşredilenler; hükmünde haksız zâlimlerdir. 5- Sağır ve dilsiz haşredilenler; amelleri ile gurûrlanan kimselerdir. 6- Göğüsleri üzerine sarkmış

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm Rivayet olunur ki: İbrâhîm aleyhisselam, Azrâîl Aleyhisselâm’a şöyle dedi: – Ey Azrâîl! Sen kötü insanın rûhunu alırken hangi sûrette ona göründüğünü bana gösterebilir misin? – Sen buna tahammül edebilir misin? – Evet, tahammül ederim. Azrâîl Aleyhisselâm: – Öyleyse yüzünü başka tarafa çevir, dedi. Hz. İbrâhîm Aleyhisselâm ondan yüzünü çevirdi. Sonra döndü ki: O; korkunç kıyâfetli, pis kokulu, saçları dikleşmiş siyah bir adam… Ağzından alev saçıyor ve burnundan duman çıkarıyor. Bu manzarayı gören İbrâhîm Aleyhisselâm düşüp bayıldı. Sonra ayıldığı zamân Azrâîl Aleyhisselâm ilk sûretinde göründü ve İbrâhîm Aleyhisselâm O’na şöyle dedi: – Kötü kimseye hiçbir şey olmasa da, yalnız senin yüzünü görmek ona kâfidir. İbrâhîm Aleyhisselâm, ölülerine ağlayan birtakım insanlar gördü. Onlara: – Ölüler için değil, kendiniz için ağlasanız daha hayırlı olur. Zîrâ ölen üç korkudan kurtulmuştur: Azrâîl’in yüzünü görmekten kurtuldu. Çünkü o, O’nu bir

Kıyamet Gününe İnanmak

Kıyamet Gününe İnanmak Biliniz ki, Kıyamet günü gelecektir, olacaktır. Kıyametin olacağında hiç şübhe yoktur. Allah’ü Teâlâ Hacc sûresi yedinci ayetinde: “Kıyamet muhakkak gelecektir, bunda hiç şübhe yoktur.” buyuruyor. İnsanların diriltilmesi de haktır, olacaktır. Nitekim aynı sûrede aynı âyet-i kerîmenin devamında: “Allâh Teââlâ, bütün kabirlerde olanları diriltecektir.” buyuruyor. Kıyametin gelmesini inkâr eden kâfir olur. Zîrâ Kur’ân-ı kerîmin nassını inkâr etmiş olur. Kıyamet gününe îman etmek: Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde haber verilen Kıyamet ve âhiret hallerinden, kabir suâli, kabir azâbı, insanların dirilmesi, amel defterlerinin okunması, amellerin tartılması, sırattan geçmek, havuz, şefaat, cehennem, cennet, ceza ve mükâfat, azâb ve rahat, mü’minlerin cennette sonsuz kalmaları; kâfir, müşrik ve münafıkların cehennemde ebedî kalmaları, âsî olan mü’minlerin cehennemden çıkması ve cennete girmesi, büyük günâhların afvedilmesi, küçük günâha bile azâb olunmas

Cennet Ehlinin Cemâlullâhı Görmeleri

Cennet Ehlinin Cemâlullâhı Görmeleri Cennetin en ulu ni‘meti, en doyulmaz lezzeti, Rabbü’l-Izzetin Cemâlini müşâhede etmektir. Bu benzersiz kemâl sahibinin Cemâlini hiç bir yaratık tasavvur edemez. Îmân ehli, rahmet-i Rahmân’a yakın ve O’nun kerem ve inâyetine nâil olup Cennet’e girdikleri zaman Cennet muhafızları türlü büyükleme ve ululamalarla karşılar ve onlara: “(Cennetin) bekçileri (şöyle) dediler: Selâm (ve selâmet) size. Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya.” (Zümer s. 73) diye izzet ve ikramda bulunurlar. Cenâb-ı Hakk da şöyle buyurur: “Selâm size kullarım, merhaba size îmân ehli. Siz inanan mü’minlersiniz. Bugün size ne korku, ne de üzüntü vardır” diye bu sevinçli müjdeyi verir. Sonra Hakk Te‘âlâ Hazretleri yine: – Ey kullarım, bu gün size nimet ve ihsanım olacaktır. Benden ne dilerseniz dileyin size veririm, diye buyurur. Onlar da: – Ya Rabb, tek dileğimiz Cemâlini görmek ve rızâna ermektir, derler. Hakk Te‘âlâ Hazretleri onlara müjde verip:

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler İmâm Müslim’in merfu olarak rivayet ettiği hadîste: – Bir gün ve bir gece hudut ve vatan muhafazasına bağlı kalıp nöbet beklemek (yani nöbet beklemenin sevâbı) bir ay (nâfile) oruç tutup (nâfile) namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer bu vatan muhafazasına bağlı asker nöbet esnâsında ölürse işlemekte olduğu nöbet beklemenin sevâbı üzerine cereyan edip devam eder, rızkı da (şehîdler gibi) üzerine devam eder durur ve fettanlardan yani kabirdeki suâl meleklerinin suâllerinden emin olur, buyurulmuştur. Her gece (Tebarekellezi bi-yedihi’l-mülk) sûresinin okunması da insanı kabir azabından kurtarır. Bu husûsda sahih ve müteaddit hadîsler vârid olmuştur. Keza ölüm hastalığında (Kul-hüvallâhü Ehad) sûresinin okunması da insanı kabir azâbından kurtarır. Ebû Dâvud’un merfu olarak rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: – Her kim (kusma ve ishal gibi şeylerle) karnının illeti öldürürse

Sırat Köprüsünün Mahiyeti

Sırat Köprüsünün Mahiyeti İmâm Kurtubî, Tezkire’de şöyle yazıyor: Sırat köprüsünden geçebilmek için yedi yerde suâl vardır. Birinci yerde: Îmândan sorulur. Yani kelime-i şahâdeti inanarak söylemişse geçer. İkinci yerde: Namazdan sorulur. Eğer tamam kılmışsa geçer. Üçüncü yerde: Ramazan orucundan sorulur. Eğer tamam tutmuşsa geçer. Dördüncü yerde: Zekâttan sorulur. Eğer tamam vermişse geçer. Beşinci yerde: hacdan sorulur. Eğer haccını yapmışsa geçer. Altıncı: Gusül (yıkanma) ve abdestten sorulur. Tamam yaptıysa geçer, gider. Yedincide: Güçlüğü yoktur. İnsanlara yapılan haksızlıklardan ve kul hakkından sorulur demişlerdir. Ebû Hureyre Radiyallahü Anh, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’den şöyle rivayet etmiştir: “Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur. Onun üzerinden ilk geçen ümmetimle ben olacağız. O gün Peygamberlerden başka hiç kimse konuşmaz. Onlar da “Ya Rabbi! Selâmetle bizi geçir” diye duâ ederler. Cehennemde diken gibi çengeller olur. Büyüklüğünü Al

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması – İmâm Müslim Radiyallahü Anh, Zeyd bin Sâbit’ten Radiyallahü Anh şöyle rivâyet etmiştir: Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, Neccar oğullarına ait bir bostan içinde ve kendine ait katırı üzerine (binekli olarak) bulunduğu sırada biz de yanında bulunuyorduk. Katır birden bire ürkerek yoldan saptı ve koştu. Az kalsın Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sırtından yere atacaktı. Bir de baktık ki orada altı, yâhud beş, yâhud da dört tane mezar bulunmaktaydı. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bu kabirlerin sahiplerini (yani burada yatanları) kim tanıyor? diye sordu. Bir zat ben tanıyorum, diye cevap verdi. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de: – Bunlar ne zaman öldüler? Buyurdu. O zat da: – Onlar müşrik olarak öldüler, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: – Şüphe yok ki bu ümmet kabirleri içinde imtihan olunmaktadırlar (yani azap çekmekted

Havz-ı Kevser

Havz-ı Kevser Allâh Celle Celâlüh meâlen: “(Habîbim) hakîkat biz Sana Kevser’i verdik!” buyurmuştur. İmâm Kurtubî Rahmetullahi Aleyh diyor ki, her mü’mine, Hakk Te‘âlâ hazretlerinin Kevser havuzunu Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e mahsus kıldığını bilip tasdik etmesi vâcibtir. Hadîs-i şeriflerde o havuzun ismi, suyu sıfatı ve özelliği açıklanmıştır. Bu husûsda otuzdan fazla sahâbenin rivâyeti vardır. Sahîhayn’da yirmisinin rivâyeti yazılıdır. Geri kalanı da hadis kitaplarında mevcuttur. Rivâyet edenler en güvenilir, meşhûr sahâbelerdir. Kevser havuzu Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e mahsûsdur. Fakat bazı rivâyetlerde diğer Peygamberlerin de havuzları olduğu bildirilmiştir. Bu doğru da olsa Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’in havuzunun suyu Kevser ırmağından gelip ona dökülüyor. Diğer havuzlar hakkında böyle bir deyiş yoktur. Müslim, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, “Ümmetim, Kevser havu