Kayıtlar

Temmuz 24, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Boğaziçi Köprüsünde Tanklara Meydan Okuyan Kadın Konuştu

Resim
Boğaziçi Köprüsünde Tanklara Meydan Okuyan Kadın Konuştu http://www.haber7.com/guncel/haber/2055089-koprude-tanklara-meydan-okuyan-kadin-konustu

Padişah’ın Edebi

Padişah’ın Edebi Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü’nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünya da hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü. Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim’in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O’na şunları söylemişti: “İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?”

Bre Doğan

Bre Doğan Kosova Meydan Savaşı’nda büyük bir bozguna uğrayan Haçlı orduları Macar Kralı Sigismund’un lideliğinde büyük bir birlik oluşturdular. Bu birliğe Avrupa devletlerinin hemen hepsi katılmıştı. 130 bin kişilik bir ordu ile Bulgaristan’a girdiler ve Doğan Bey tarafından korunan Niğbolu Kalesi’ni kuşattılar. Durumu haber alan Yıldırım Bayezıd harekete geçerek yardıma koştu. Kalenin çevresi tamamen kuşatıldığı için herkes merak içindeydi. Her ne olursa içerden bir haber alınmalı ve ona göre hareket edilmeliydi. Bunun için kafa yoran Yıldırım Bayezıd, hiç kimseye haber vermeden bu görevi kendisi yapmaya karar verdi. Gecenin karanlığından faydalanarak atını sürdü ve gitti. Niğbolu Kalesi’nin çevresi karanlıklar içindeydi. Kaleyi kuşatan Haçlı askerlerinin yer yer yaktıkları ateşler havadaki esrarengizliği bir kar daha arttırıyordu. Yıldırım Bayezıd, içki içe içe sarhoş olan devriyeler arasından geçerek kale duvarının yanına kadar geldi ve gecenin sessizliğinden yankılanan bi

İlk Osmanlı Kanunu

İlk Osmanlı Kanunu Oğlu Orhan’a, “Gönül kerestesiyle bir Yenişehir ve pazar yap” diye vasiyet eden Osman Gazi, Yenişehir’in alınmasından sonra orada kurulan Pazar yerini dolaşıyordu ki, Germiyan taraflarından gelen bir adam yanına gelerek şöyle seslendi: “- Beyim, beyim! Yenişehir’in pazar bac’ını bana satın!. . ” Osman Bey şaşırmıştı; sordu: “- Bac nedir be adam?” “- Yani ki beyim, pazara her kim mal getirirse ondan akçe alayım!. . ” “- Pazara gelenlerden alacağın mı vardır ki onlardan akçe alacaksın?” “- Beyim! Bu töredir ki, ezelden beri bütün ülkelerde böyledir. Ben alır size veririm, siz de emeğimin karşılığını bana verirsiniz!” “- Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu be adam? Ben onun malına ne koydum ki akçesini alayım? Var git yanımdan da zararım dokunmasın!” Adam yardım uman bakışlarla etrafındakileri süzerken onlar durumu Osman Bey’e anlattılar. Günümüzde belediyelerin pazarcılardan “işgaliye bedeli” adıyla aldıkları vergi o zamanlarda da alınıyordu ve

Korkutamayan Düşman

Korkutamayan Düşman Sultan Alpaslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği subaylardan biri huzuruna gelip telaşla: -300 bin kişilik düşman ordusu bize çok yaklaştı, demiş. Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş: -Biz de onlara yaklaştık.

Sır Saklamak

Sır Saklamak Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı Padişahı gibi, devletin selameti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: -Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş. Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle: -Evet Hünkârım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış: -Ben de bilirim.