Kayıtlar

Diyar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan

  Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan   Gel ey gurbet diyârında esir olup kalan insan, Gel ey Dünya harâbında yatıp gâfil olan insan.   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör Dünya, Kati mecnun durur buna gönül verip duran insan.   Kafeste bülbüle şeker verirler, fakat hiç durmaz, Acep niçin karar eder, bu zindana giren insan!   Ne müşkül hâl olur gaflette yatıp hiç uyanmayıp, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insan.   Kararmış kalbin ey gâfil nasihat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insan.   Aklını başına topla, elinde var iken fırsat, Sonsuz azap çekecektir, (Adam sen de) diyen insan.   Niyazi bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten inşan.   Niyazi Mısrî Kuddise Sirrûh

O Diyardan Gider Olur

O Diyardan Gider Olur Ma’ruf biran kendini çok yalnız hisseder, alır başını uzaklara gider. O devirde yokluk kıtlık vardır. Hayat herkes için zor ama evini terkeden bir çocuk için daha zordur. Niye öyle yapar bilinmez, Kûfe’ye yönelir. Hava sıcak, yollar dikenli ve taşlıdır. Elbiseleri ipliklenir, çarıkları parçalanır. O yıllarda yolcular mescidlerde mola verirler. Hem namaz kılar, hem de bir miktar dinlenirler. Müslümanlar yolcu duasının makbûl olduğuna inanır misafirlere ekmek, şerbet ya da meyve ikram ederler. Sofralarına oturanlara meşreplerini ve mezheplerini sormazlar. Kim olsa koluna girer, “Lütfen buyrun” derler. Bu karşılıksız hizmet Ma’ruf’u çok etkiler. Artık sadece mescidlere sokulur. Kah hasır üstünde uyur, kah sofralarına oturur. Küçük çocuk yorucu bir yolculuktan sonra Kûfe’ye varır. Yine gözüne kestirdiği bir mescide yaklaşır. Şadırvanda elini yüzünü yıkar. Artık bitmiştir, eğer içeride bir kuytu bulabilir ve azıcık kestirebilirse kendini iyi hissedecektir. Se