Kayıtlar

tüccar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dostluk İplikleri Koparmayın…

Dostluk İplikleri Koparmayın… Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “- Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer!” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden bel

Müslüman tüccar nasıl olunur?

Müslüman tüccar nasıl olunur? Hz. Osman Radiyallahü Anh, uzun ve bereketli hayatı ile bizlere çok şey öğreterek gitti, ama özellikle de “Müslüman tüccar nasıl olunur?” bunu öğretti. Onun bizim dünyamıza söylediklerini şöyle özetleyebiliriz: 1-  “Cennet karşılığında infak”  sözünü duyduğunda, az ya da çok elini cebine at ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 2- Yaptığın iş, İslami bir hizmet, hayırlı bir eylem, takdir gören bir amel olsa bile israf etme ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 3- Hududullaha (Allah’ın sınırlarına) ve Hukukullaha (Allah’ın hukukuna) riayet et ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 4- Iskatını, hayırlarını ve infakını varislerine bırakmayıp, kendi ellerinle ver ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 5- Küçük hesapların, biter korkusunun, korkak adımların sahibi olma ki, Müslüman bir tüccar olabilesin.

Zengin Tüccar İle Allah Korkusundan Titreyen Yoksul Kadın

Zengin Tüccar İle Allah Korkusundan Titreyen Yoksul Kadın Zamanın birinde İsrail oğullarından biri vardı, adam kendini ibadete vermişti. Çoluk çocuk sahibi idi. Günün birinde ailece aç kalırlar. Tamamen çaresiz kaldığı için yiyecek bir şeyler bulup getirsin diye karısını dışarıya gönderir. Kadın bir tüccarın evine varır, çoluk çocuğuna yedirecek bir şeyler ister. Tüccar, kadına “olur, fakat önce bana kendini teslim et!” diye teklif eder. Kadın hiçbir cevap vermeden çıkar, evine döner. Yavrularını “Anneciğim! Açlıktan öleceğiz, bize yiyecek bir şey ver!” diye feryat eder durumda bulur. Geri çıkarak tekrar tüccarın yanına varır, yavrularının acıklı durumunu anlatır. Tüccar “İstediğim olacak mı?” diye sorar. Kadın “Evet!” der. İkisi baş başa kalınca kadının mafsalları (eklemleri) öylesine titremeye başlar ki, azaları yerlerinden çıkacak gibi olur. Tüccar; “Ne oluyor sana!” diye sorar. Kadın; “Allah’tan korkuyorum!” diye cevap verir. Aldığı cevap üzerine kendine g

Dürüst Tüccarın Altınları

Dürüst Tüccarın Altınları     Eski zamanlarda dürüst bir tüccar, bir tanıdığından bin altın borç istedi. Dostu: - Olur, veririm. Ama sana bu parayı verdiğime kim şahit olacak? Dedi. Borç isteyen adamın bu şehirde tanıdığı kimse yoktu. Öte yandan çok da acelesi vardı, çünkü ticaret için gemiyle yola çıkacaktı. - Şahid olarak Allah-u Zülcelâl yeter! Dedi. Bu sefer borç verecek olan şahıs: - Öyleyse bana birini kefil göster, dedi. Kefil, borçlu kişi ödeyemeyecek olursa onun borcunu kendisi ödeyeceğine teminat veren kişi, demektir. Tüccar adam, kendisine kefil olacak kimse tanımıyordu. - Kefil olarak Allah-u Zülcelâl yeter, dedi. Borç verecek adam tüccarın dürüstlüğüne güvendi. - Pekâlâ, dedi ve parayı üç ay sonra ödemesi şartıyla ona verdi. Tüccar hemen parayı alıp, gemiye yetişti. Bu parayla başka bir şehre gidip ticaret yaptı. Ticareti karlı olmuştu, epey para kazanmıştı. Borcunu ödeyebileceği için çok sevinçliydi. Hemen en yakın l

Tavsiye Mektubu

Tavsiye Mektubu Tüccarın biri, yazıhanesinde çalışacak bir genç arıyordu. Bunun için gazetelere ilan vermişti. İlanı okuyan gençler, belli bir günde yazıhaneye geldiler. Tüccar, onlarla uzun uzun konuştu. Sonra, aralarından birini seçti. O sırada yanında bulunan bir arkadaşı: - Bu genci önceden tanıyor muydunuz, diye tüccara sordu. - Hayır. - Size bir dostunuzdan mektup getirmiş miydi? - Getirmemişti. - Öyleyse niçin onu seçtiniz? Tüccar gülümsedi: - Gelenlere, dedi, ayrı ayrı dikkat ettim. Bu genç, kapıdan girerken ayaklarını paspasta iyice temizledi. Yere özel olarak bir kitap bırakmıştım. Öbürleri çiğneyip geçtiler. Ama o, hemen bunu aldı, masanın kenarına koydu. Sonra, ayağı sakat bir gence yerini verdi. Konuşma sırası gelinceye kadar, atılmadan, kimseyi itmeden bekledi. Benimle konuşurken baktım, üstü başı fırçalanmış, saçları iyice taranmıştı. Dişleri süt gibi beyazdı. Konuşması da kibar ve düzgündü. Adını, adresini yazarken, tırnaklarının da temiz olduğunu gördüm. Bu

Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi?

Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi? Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi? HZ. ÂDEM (Aleyhisselâm): İlk ziraat mühendisi ve çiftçi idi. HZ. ŞİD (Aleyhisselâm): (Hallac, kazzaz, nessac) dokumacıların, örücülerin ve mensucat sanayiinin ilk kurucusu idi. HZ. İDRİS (Aleyhisselâm): İğneyi ilk icat eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzilerin, konfeksiyoncuların, örücülerin piri sayılır. HZ. NUH (Aleyhisselâm): Marangozların, gemicilerin ve denizcilerin piri idi. HZ. HUD (Aleyhisselâm): Tüccar idi. Bütün tüccarların piri sayılır. HZ. SALİH (Aleyhisselâm): Sürülerle develer yetiştirirdi. Sütlerini hem içer, hem de satıp dünyalığını temin ederdi. Salih peygamberin devesi meşhurdur. HZ. İBRAHİM (Aleyhisselâm): Kâbe-i Şerif’i yeniden inşa edişiyle, Hz. Süleyman (Aleyhisselâm)'a ve Mimar Sinan'a önderlik etmiştir. HZ. EYYÜB (Aleyhisselâm): Ziraatçı idi. HZ. LUD (Aleyhisselâm): Tarihçi idi. Seyyahların, Evliya çelebilerin piridir.

İyi İnsan Kimdir?

İyi İnsan Kimdir?   İyi insan kimdir? Bu soruyu herkese sorsak değişik cevaplar alırız. Biz kısaca cevap verelim: “ İyi insan, görevini en iyi yapan kişidir.” Dünyamız devletlerden, devletler milletlerden, milletler ailelerden, aileler ise fertlerden oluşur. O halde herkes görevini iyi yaparsa; fertlerde, ailelerde, milletlerde ve devletlerde dolaysıyla dünyamızda hiçbir problem kalmaz.  O zaman diyoruz ki: Çöpçü, öğretmen, doktor, polis, asker, hâkim, vali, bakan, başbakan, kısacası her fert; görevini iyi yaparsa o toplum dünyanın en kalkınmış ve huzurlu toplumu olur. Yok, herkes suçu başkasına atarsa; kargaşa ve anarşi doğar. Ayrıca, görevini iyi yapmanın yanında, sorumluluk sahibi, suçu başkasına atmayan kişidir. Atasözüyle anlatırsak; “Elini taşın altına sokan” kişidir. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” derse en kötü insandır. Hepimiz masa başı sohbetlerinde vatanı kurtarırız . “Ben yetkili olsaydım; şöyle yapardım, böyle çatardım!” diyerek mangalda kül bırakmayı