Kayıtlar

mü’min etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir Mü’mine Gıyabında Dua Etmek

Bir Mü’mine Gıyabında Dua Etmek   “Bütün melekler mü’minlere duâ ederler ve onlar için af dilerler. Bir mü’min, başka bir mü’min kardeşine gıyâbında duâ ettiğinde, “Âmîn! Aynısı sana da olsun!” demekle vazîfeli melekler de vardır.” (İbn-i Kesîr, c. 3, 236) "Allah bir insanla ya vahiyle veya perde arkasından konuşur. Yahut ona kendi izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. Doğrusu O, çok yücedir, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır." (Şura 51) Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdu ki:  “Allah Teâlâ temizdir ve ancak temiz olanı kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlere emrettiğini Mü’minlere de emretti. Allah Telâ buyurdu ki: "Ey Rasûller! Helâl ve hoş olan şeylerden yiyin ve salih amel ilşleyin." (Müminun Suresi: 51)” Ve yine buyurdu ki:  "Ey iman edener! Size verdiğimiz rızıklardan temiz olanlardan yiyin." (Bakara Suresi: 172)  Sonra uzun sefe...

Hangi Mü’min Daha Akıllıdır

  Hangi Mü’min Daha Akıllıdır   Bir sahâbî Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e: “– Hangi mü’min daha akıllıdır yâ Rasûlâllah?” diye sordu. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurdular:   “– Ölümü sıkça hatırlayıp, ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapan kimsedir. İşte gerçek akıllı insanlar onlardır...” (İbn-i Mâce, Zühd, 31) Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:   “– Ölümü ve öldükten sonra ceset ve kemiklerin çürümesini hatırlayın. Âhiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder.” (Tirmizî, Kıyâmet, 24) Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ- anlatır:   “Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- beni tuttu ve:   “– Dünyada tıpkı bir garip, hattâ bir yolcu gibi davran! Kendini ölülerden ve kabir ehlinden say.» buyurdu.” (Buhârî, Rikāk, 3; Tirmizi, Zühd, 25) Tâbiînin büyük âlimlerinden Mücâhid bin Cebr -rahmetullâhi aleyh- diyor ki: Abdullah bin Ömer -radıyallâh...

Allah’ü Teâlâ’nın Mü’min Kulunu Koruması

  Allah’ü Teâlâ’nın Mü’min Kulunu Koruması Muhammed Şahin   Hamd, yalnızca Allah’adır. Salât ve selâm da Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘edir.      Allah Teâlâ’nın, mü’min kulunu muhafazası (koruması) iki türlüdür:   Birincisi:   Allah Teâlâ’nın, kulunun bedenini, çocuğunu, eşini ve malını muhafazası gibi dünya işleriyle ilgili korumasıdır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: “Onun önünde ve arkasında, Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır.”[1] Abdullah b. Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun- bu âyet hakkında şöyle demiştir: “Onlar, Allah’ın emriyle onu koruyan meleklerdir.Kader geldiği zaman onu korurlar.” Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah ve akşam şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Beni, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden muhafaza et/koru.” [2] Kim, çocukluğunda ve kuvvetli zamanında Allah Teâlâ’nın hakkını muhafaza ederse, yaşlanıp k...

Mü’min, İffetli Ve Hayâ Sâhibi Olmalıdır; Neden mi?

  Mü’min, İffetli Ve Hayâ Sâhibi Olmalıdır; Neden mi?   Nefsânî arzu ve hislerin bütün kuvveti tasavvurda olduğundan, iffet ve nâmusu korumak ve nefse hâkim olabilmek için kalbi dâimâ güzel hislerle, zihni de ulvî düşüncelerle meşgul etmek lâzımdır. Ayrıca bu hususta kötü arkadaşlardan sakınmak da çok mühim bir esastır.   Allâh’ü Teâlâ'nın Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurur:   “Yabancı (nâmahrem) kadınlar karşısında siz iffetli olun ki, sizin kadınlarınız da iffetli olsunlar. Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. Özür dileyerek yanına bir kardeşi gelen kimse, ister haklı ister haksız olsun, onu kabûl etsin. Aksi hâlde Cennet'te havz-ı kevserde yanıma gelemez.” (Hâkim, IV, 170/7258)   İnsanlığın zîneti olan hayâ, sâhibini her türlü kötülükten muhâfaza eden mânevî bir kalkandır. İnsanın, Allâh’ü Teâlâ’ya ve kullarına karşı bütün vazîfelerini hakkıyla yerine getirmesini sağlar. Allâh’ü Teâlâ 'nın Rasûlü Sall...

Gerçek Mü’min'in Özellikleri

Gerçek Mü’min'in Özellikleri قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ. الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ. إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ. فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ. أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ. الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ”Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekatı verirler. Onlar ki, iffetlerini korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. Kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ...