Kayıtlar

Nisan 26, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hepiniz Suçlusunuz!

Resim
Hepiniz Suçlusunuz!   Kanada da ihtiyar bir adam ekmek çalmaktan tutuklanıp mahkemeye sevk edildi. Yaşlı adam suçunu kabul edip itiraf etti. Ve yaptığı hatayı şöyle açıkladı: "- Çok acıkmıştım neredeyse açlıktan ölecektim." Hâkim şöyle hükmetti: "- Sen hırsızlık yaptığını biliyorsun ve ben senin on dolar tazminat ödemene hükmediyorum. Bu parayı ödeyemeyeceğini bildiğim için senin yerine ben ödeyeceğim." Duruşma salonunda herkes susmuştu, hâkim cebinden on dolar çıkardı ve ihtiyar adamın tazminatı olarak hazineye götürülmesini istedi. Ardından ayağa kalktı ve salondakilere hitaben: "- Hepiniz suçlusunuz ve her biriniz on dolar ceza ödemelisiniz zira sizler öyle bir şehirde yaşıyorsunuz ki ihtiyar bir adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor. " Duruşma salonunda 480 dolar toplandı ve toplanan parayı hâkim ihtiyar adama verdi.

Baba Hakkında Gerçek Bir Analiz...

Baba Hakkında Gerçek Bir Analiz...   01- Baban sana kızıyorsa, nefret ettiğinden olmadığını bil! 02- Baban sana baskı uyguladığında, sana iyilik dilediğini bil! 03- Baban sessiz duruyorsa, senin geleceğini düşündüğünü bil! 04- Sana ekonomik destek verdiğinde, kendisini mahrum ettiğini bil! 05- Onun iç çektiğini gördüğünde, sebebinin sen olduğunu bil! 06- Sana güldüğünde, onu mutlu edenin sen olduğunu bil! 07- Onu sert gördüğünde, tavsiyelerine uymadığı bil! 08- Oda kapısı kapalı olduğunda, ağladığını bil! 09- Sesini ona yükselttiğinde, onu öldürdüğünü bil!. 10- Sen kendini kaybettiğinde, sana kızdığını bil! 11- Onu yatakta konuşmadan hareketsiz yattığını gördüğünde büyük bir bağını kaybettiğini bil!. Allah'ım vefat etmiş bütün anne ve babalarımızı Cennetine ulaştır! Hayatta olan anne babalarımıza da en iyi evlâtlık vazifesi yapabilmeyi nasip eyle...

Ebû Sa’îd-i Ebü’l-Hayr Kuddise Sirrûh

Ebû Sa’îd-i Ebü’l-Hayr Kuddise Sirrûh Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Fadlullah bin Ebü’l-Hayr Muhammed Mîhenî, künyesi Ebû Sa’îd’dir. 357 (m. 967) senesi Muharrem ayında Horasan’da, Havaran bölgesi, Meyhene (Mihene) şehrinde doğdu. 440 (m. 1049)’da Şa’bân’ın 4. günü Cum’a gecesi orada vefât etti. Kendisi anlatır: Kur’ân-ı kerîmi okumaya başladığım zaman, babam beni Cum’a namazına götürdü. Yolda evliyânın büyüklerinden Ebü’l-Kâsım Gürgânî hazretlerine rastladık. Babama: “Talebeleri kaybedip dünyâdan gidemezdik. Bugün bu çocuğu bize getir!” dedi. Namazdan sonra huzûruna gittik. Bize yer gösterdi, oturduk. Odasında oldukça yüksek bir raf vardı. Babama “Çocuğu kaldır, rafın üstündeki ekmeği alsın!” buyurdu. Babam beni kaldırdı ve raftaki ekmeği aldım. Sıcak bir arpa ekmeği idi, Sıcaklığı elimi yakacak kadar çok idi. Ebü’l-Kâsım hazretleri ekmeği ikiye bölüp yarısını bana verdi ve “Bunu ye!” dedi. Yarısını da kendisi yiyip babama hiç vermedi. Sonra buyurdu ki: “Bu ekmek otuz s

Senin Vaadin Beni Öldürdü

Senin Vaadin Beni Öldürdü Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu: – Üşümüyor musun? Muhafız: – Alışığım Padişahım, dediğinde Kral: – Olsun, sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim, dedi ve gitti. Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu… Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cenazesini gördüler, duvarın üzerine şöyle yazılıydı: – Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü… O nedenle: Türlü vaatlerle insanları bekleterek ve bekleyişte bırakarak kesinlikle imtihan etmeye çalışmayın. Çünkü insan bekletildikçe ve insanda beklenti hissi oluşturulunca değişir; hatta beklettiğiniz, beklentiye soktuğunuz insan, hakkınızda telafisi imkânsız negatif düşüncelere bile kapılabilir…

Cimri Zengin

Cimri Zengin Duydum ki bir zengin vardı, Hâtem-i Tâî cömertlikte nasıl şöhret sahibiyse, bu da cimrilikte öyle ün kazanmıştı. Dünyada refahla yaşamak için ne lâzımsa bunda hepsi -fazlasıyla- mevcuttu. Cimriliğine gelince: -Söz gelişi- Ebû Hüreyre'nin Radiyallahü Anh kedisi de olsa, bir lokmacıkla onu sevindirmez, Ashâb-ı Kehf'in köpeği gelse, küçük bir kemik olsun atmazdı. Hâsılı, ne kapısının açıldığını gören vardı, ne de sofrasının kurulduğunu. Yemeğinin yoksullara ancak kokusu ulaşırdı, sofrasından kuşlar bile tek bir kırıntı toplayamazdı. Bir gün, bu adamın Mağrip denizinde (Akdeniz) Mısır yoluna koyulmuş, kafasına yerleştirdiği Firavunluk gururuyla gitmekte olduğunu işittim. Ansızın bir firtına çıktı, ters bir rüzgâr geminin etrafını sardı. Mahzun mizacına gönlün mecburen uyacak, kuzey rüzgârı her zaman geminin gidişine göre esmez. Ellerini kaldırdı, dua ve niyaza başladı. Fakat bütün bu feryat ve figanlar boşa gitti. Çünkü bunlar (Firavun'un imanı gibi)