Kayıtlar

Mevlana etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Lâ Tahzen – Mevlana Celaleddin Rumi

Lâ Tahzen!   Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. “Âşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz. Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz! Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan; Yanmaz, yanamaz!   Ayağın kırıldı diye üzülme! Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye üzülme! Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma! İstediğin bir şey; olursa bir hayır, Olmazsa bin Hayır Ara!   Geçmiş ve gelecek insana göredir. Yoksa hakikat âlemi birdir. Bu âlem bir rüyadır. Zanna kapılma ey can! Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir. Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir. Neden çok üzülürsün ki? Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme: – Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.   Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin: Aç da kendini oku ey can! Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta! Ama sen bunun farkında bile de

Dua Edenin “Allah” Demesi…

  Dua Edenin “Allah” Demesi…   Birisi, bir gece Cenab-ı Hakk’ı zikrediyordu… Şeytan ona dedi ki; “- Senin “ALLAH ALLAH!” deyişine karşılık; “- Lebbeyk!” (Ne istiyorsun kulum?) sesi nerede? Ey bu sözü çok söyleyen kişi! Ne vakte kadar böyle söyleneceksin?”   Adamın neşesi kaçtı, gönlü kırıldı. Zikri bırakıp başını yastığa koydu ve uyudu.. Rüyasında yemyeşil, çayırlık çimenlik bir yerde Hz. Hızır Aleyhisselâm’ı gördü.   Hızır Aleyhisselâm o şaşkına dedi ki: “- Ne diye zikirden geri kaldın? ALLAH’ın ismini anmaktan ne diye pişman oldun?” Adam; “- Ettiğim zikir karşılığında bana bir ‘Lebbeyk!’ (Buyur kulum!) diye bir cevap gelmiyor.” Dedi. “- ALLAH’ın kapısından kovulacağım diye korkup durmaktayım.” Hızır Aleyhisselâm dedi ki: “- Senin “ALLAH” deyişin, bizim; “ Buyur!” dememizdir. Senin o yalvarışın, yanıp yakılman da, bizim habercimizdir. Çünkü zikretmek arzusunu sana biz verdik.” Senin; “- ‘İşim çok, zamanım yok, çok da yorgunum!’ demen, hilelere başvurm

Mevlana’da Aşk Ve İlim

Mevlana’da Aşk Ve İlim Çağının ve yaşadığı coğrafyanın sınırlarını aşan Mevlânâ; sufi kimliğinin yanısıra, alim, şair ve mütefekkir bir şahsiyettir. O düşüncelerinin merkezine insanı ve ilahi aşkı yerleştirmiş, bütün dünya insanlığını muhatap alarak eserlerini dile getirmiştir. Mevlana’nın yaşadığı dönemden sekiz asır sonra bile düşüncelerinin rağbet bulmasında, eserlerinin günden güne artan ilgiyle okunmasındaki sebepler arasında ilim anlayışı ile aşka bakış açısının önemli bir yeri vardır. Bugün Amerika’da Mevlana’nın eserleri en çok satan kitaplar arasında yer almaktadır. Mevlâna ve Mevlevîlik Batılı aydınlar arasında da ilgiyle takip edilmekte ve olumlu etkiler uyandırmaktadır. Mevlana hakkında araştırma yapan bazı kişiler ona hümanist, filozof vb. bir takım sıfatlar ekleyerek onun gerçek kimliğini gözardı etmektedirler. Aslolan Mevlana’nın iyi bir Müslüman olduğudur. Ondaki güzelliklerin kaynağı mensup olduğu İslam dininden kaynaklanmaktadır. Ona eklenen hiçbir sıfat

Arkamdan Ağlama

Arkamdan Ağlama                 Öldüğüm gün tabutum yürüyünce, Bende bu dünya derdi var sanma! Bana ağlama, "Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme! Şeytanın tuzağına düşersen; vah vahın sırası o zamandır. Yazık, yazık; asıl o zaman denir. Cenâzemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme! Benim buluşmam asıl o zamandır. Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma! Mezar cennet topluluğunun perdesidir. Mezar hapis görünür amma, Aslında canın hapisten kurtuluşudur. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret! Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki? Sana batma görünür amma… Aslında o doğmadır, parlamadır. Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi? Neden insan tohumu için, Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun? Hangi kova, suya salında da dolu olarak çekilmedi? Can Yusuf'un kuyuya düşünce, niye ağlarsın? Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç! Hz. Mevlana Celâleddin-i Rumi Kuddise Sirrûh

Mevlana Hazretlerinin Çok İçli Bir Yakarışı

Mevlana Hazretlerinin Çok İçli Bir Yakarışı “Rabbim, senin firkatinden(senden ayrı düşmekten) daha acı hiçbir şey olamaz. Senin dergâhından gayrıya yönelmek kördüğüm olmaktır, hiçliktir. Ey ihsanının en azı, dünya mülkü olan Allah’ım. Sen kalplerde gizli olanı dahi bilirsin. Ben ne söyleyeyim? Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Bizi hidayete çıkar. Bilgilerimiz ve mallarımız bizim için iftihar edilecek şeyler değildir. Ya Rabbi! Lütfunla hidayete erdirdiğin kalbi, dalalete, sapıklığa meylettirme. Takdir kaleminin yazdığı şer ve belaları bizden çevir ve değiştir. İlahi! Dünyada yüz binlerce tuzak ve dane var. Biz ise, aç kalmış hâris kuşlar gibiyiz. O daneler için tuzaklara atılıyoruz. Her birimiz, doğan ve zümrüt-ü anka kuşları gibi yüksekten uçsak da, yine her an, yeni bir tuzağa tutuluyoruz. Ey daima bizim ihtiyaçlarımızın melcei! Biz yine yolumuzu şaşırdık. Ya Rabbi, Senden başka sığınacak kimsemiz, barınacak yerimiz yoktur. Ya Rabbi! Bize bakma ve

Bunları Biliyor musunuz?

Bunları Biliyor musunuz? Paulo Coelho’nun, tüm dünyada birkaç on milyonun üzerinde satan bir kitabının, Mevlana’nın menkıbesinin tıpatıp aynı olduğunu… Batı’nın allayıp pullayıp, kehanetleri ile ilgili milyonlarca kitap basarak aynı zamanda para da bastığı, Macaristanlı bir Yahudi aileden gelen Nostradamus’un kehanetlerini, kendisinden 350 yıl önce yaşamış olan Muhitini Arabi’den aktardığını... Muhitini Arabi’nin, Nostradamus tarafından beyan edildiği açıklanan tüm kehanetleri daha Nostradamus doğmadan 350 yıl önce çoktan söylemiş olduğunu… Amerikalılar’ın, Kızılderililer’e, güya üşümesinler, soğuktan korusunlar diye verdiği battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırarak onları hiç kurşun atmadan ve kendilerinden fire vermeden bulaşıcı hastalıkla kırdıklarını… Abraham Lincoln, Elvis Presley gibi bir çok ünlü Amerikalı’nın, Çeşme kökenli, deniz savaşında esir düşmüş Osmanlılar’ın birkaç ayrı yerden sonunda Amerika’ya götürüldükten sonra doğmuş torunları olduklarını... Bunlara