Kayıtlar

helâl etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Annem Hakkın Helâl Eyle!

  Annem Hakkın Helâl Eyle!   Her gün halin soramadım, Duanı tam alamadım, Gül yüzüne doyamadım, Annem hakkın helâl eyle!   Helâl eyle, helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle!   Başucuma gelenim sen, Gözyaşımı silenim sen, Dertlerime devasın sen, Annem hakkın helâl eyle!   Helâl eyle, helâl eyle, Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle, helâl eyle, Annem hakkın helâl eyle!   Beni kundaklara sardın, Geceni gündüz eyledin, Ne tatlı ninni söylerdin, Benim güzel Canım annem!   Helâl eyle, helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle!

40 Hadisi Şerif 86 (Helâl Kazanç)

01- “Helâl bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur...” (Müslim, Müsâkât, 107) 02- “İnsanın yediği en güzel şey, kendi kazancından olandır.” (Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 77) 03- “Sizden birinizin urganını alıp sırtında bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Zekât, 50) 04- “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15) 05- “Kim Helâl lokma yer ve Sünnet çerçevesinde amel eder, insanlar da onun kötülüklerinden emin olurlarsa o kişi cennete girer. (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 60) 06- “Ey insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan

Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor

Resim
  Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor              Hz. Ali Radiyallahü Anh bir Hristiyan’a misafir oldu. Adam üzüm getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Haramdır.” Hristiyan dedi ki: “- Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki ikisi de aynı şeylerden yapılıyor.” Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Eşin var mı?” Dedi: “- Var.” “- Kızın var mı?” Dedi:             “- O da var.” “- İkisi de gelsin buraya.” Eşi ve Kızı gelince: Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Bu Kız bu Anneden’dir, Ama görüyorsun ki Allah’ü Teâlâ annesini sana helâl, kızını ise haram kılmıştır.” Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın elinden öpüp Müslümanlığı kabul etti!

Helâlin Hesabı Haramın İse Azabı Vardır!

  Helâlin Hesabı Haramın İse Azabı Vardır!   Vehbi Tülek   Hazreti Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “Dünyânın helâli hakkında hesap, haramı hakkında azap vardır.”   Behâüddîn bin Şeyh Lütfullah hazretleri Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin önde gelen talebelerinden ve halîfelerinden olan Lütfullah Efendi’nin oğludur. 895 (m. 1490) senesinde Edirne’de vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki: “Kibir, gurur ve övünme gibi duygular, insanın içinde çuvaldız gibi saplıdırlar. İnsanın kibirlenmesi, kendinde gördüğü faziletlerden ileri gelir. Ancak bir kimse, Hak yolundan bir yola intisâb ettiği takdirde, bütün bu faziletlerin, kesinlikle ve gerçek olarak Allahü Teâlâ’da bulunduğunu anlar. Kendisinde bulunan her şeyin, Allah tarafından emânet olarak verildiğini görür.” “Zulüm ve eza gören din kardeşinin kalbini, sabır tavsiye ederek güçlendiren bir kimse, ona yardım etmiş sayılır.” Muhammed bin İbrâhim, babasından şöyle nakletti: Ali bin Ebî Tâlib’e (radıyallahu anh) dünyâdan sorul

Muaz bin Cebel Radiyallahü Anh Helâl ve Harâmı İyi Bilen Sahâbî

  Muaz bin Cebel Radiyallahü Anh Helâl ve Harâmı İyi Bilen Sahâbî   Peygamber efendimiz Müslüman beldelerine vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıralarda, bir gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdu ki: - İçinizden hanginiz Yemen'e gider?   Hazret-i Ebû Bekir cevap verdi: - Ben giderim yâ Resûlallah!   Peygamberimiz bir müddet sonra tekrar sordu: - Hanginiz Yemen'e gider?   Bu sefer Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh cevap verdi: - Ben giderim Yâ Resûlallah!   Peygamberimiz biraz sonra yeniden sordu: - İçinizden Yemen'e kim gider?   Mu'âz bin Cebel Radiyallahü Anh ayağa kalkıp dedi ki: - Yâ Resûlallah! Ben giderim.   Vazife senindir Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: - Ey Mu'âz! Bu vazîfe senindir. Ey Bilâl! Bana sarığımı getir!   Mu'âz bin Cebel, Yemen'de vâlilik yapmak, halka İslâmiyeti anlatmak, Kur'ân-ı kerîmi öğretmek ve Yemen ülkesinde toplanan zekât mallarını vazîfelil