Kayıtlar

Mart 9, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kavanoz

Kavanoz Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyormuş. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine: -“Haydi, küçük bir sınav yapalım!” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş: -“Kavanoz doldu mu?” Sınıftaki herkes, -“Evet, doldu” yanıtını vermiş. -“Demek doldu ha!” demiş hoca. Hemen eğilip bir koca küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine: -“Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, -“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz!” demişler. -“Aferin!” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir koca dolusu kum çıkartmış. Kumu

Sevginin Bedeli

Sevginin Bedeli Küçük oğlu annesine geldi ve ona kâğıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kâğıdı okumaya başladı; ·         Çimleri biçtiğim için 5 lira! ·         Odamı temizlediğim için 2 lira! ·         Alışverişe gittiğim için 1 lira! ·         Küçük kardeşime baktığım için 2 lira! ·         Çöpü attığım için 1 lira! ·         İyi bir karne getirdiğim için 5 lira! ·         Bahçeyi temizlediğim için 2 lira! ·         Toplam borç 18 lira!!! Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kâğıdı aldı ve kâğıdın arka yüzüne şunları yazdı: ü Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVA! ü Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim BEDAVA! ü Yıllar boyu değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVA! ü Senin için geceleri kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVA! ü Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım, Ütüledim. Bedava yavrum bedava! Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek s

Beyaz At Ve Hükümdar

Beyaz At Ve Hükümdar Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin (kendi adamlarının) hazır bulunduğu bir sırada: - “Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bana kriz geçirtebilir,” demiş. Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. -“Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek,” der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar: - “Hükümdarım!” der. - “Sizin beyaz at var ya!” - “Evet!” der, Hükümdar. Seyis başı: - “O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor”, der. Hükümdar: - “Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!” Seyis