Kayıtlar

İbret etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İbretlik...

İbretlik... Eskiden kocam vardı, eşyam yoktu... Şimdi eşyam var; ama eski kocam yok! Evlenmeye karar verdik... Anlaştık... Eşya, düğün masrafı, düğün salonu, şaşalı bir düğün falan olmasın dedik... Üç odalı bir eve girdik. Sadece temel ihtiyaçlar aldık... Buzdolabı, ütü, ocak, halı, perde vb. Mobilya yoktu... Bir iki tane sandalye almıştık. Yatak odası, oturma odası, yemek odası, misafir salon takımı, gümüşlük gibi mobilya almamıştık... Kocam işten direk eve geliyordu. Kazancımız yetiyordu. Az bir masraf ile düğün yaptığımız için borcumuz yok gibiydi… Beş altı ay böyle geçti. Ama evimize hayırlı olsuna, ziyarete, yemeğe gelen herkes bizi küçük görmeye başladı... Mobilyasız olmaz dediler. Yerde yemek istemeyen oldu. Dizim ağrıyor deyip bir daha gelmeyen oldu... Her gelen alın alın diyordu. Alın demeleri kolaydı. Ama neyle alacaktık? Eşim de bunları duyuyor ve görüyordu. Ama kazancımız yetmez diye yanaşmıyordu. Sonra ne olduysa ben dayanamadım ar

İbret Alalım

İbret Alalım Bir kere Kureyş reisleri Hz. Ömer Radiyallahü Anh’i ziyaret etmişti. Mecliste azâd edilmiş köleler de vardı. Kureyş beklediği halde Hz. Ömer Radiyallahü Anh bunlarla konuşmakta devam etmişti. Ebü Süfyan Radiyallahü Anh bu muameleden kızarak: “— Hâle bakınız. Bu gün köleler bize tercihan kabul olunuyorlar.” Fakat bu söz, adalet ve hak muhibbi olanlar üzerinde hiç bir te’sir icra etmemiş ve kendisine şu cevap verilmişti: — Hz. Ömer Radiyallahü Anh’den şikâyet hakkımız yoktur. Biz kendi hâlimize küselim. Müslümanlık herkesi birden davet etti; biz davete icabette geciktik. Binaenaleyh, bizden evvel İslâmiyet’i kabul edenler, bize tekaddüm etmek hakkını kazanmışlardır.

Susmanız Tefekkür, Konuşmanız Zikir, Bakışınız da İbret Olsun!

Susmanız Tefekkür, Konuşmanız Zikir, Bakışınız da İbret Olsun! Sevgili peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem yakın dostu Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh ile oturuyorlar. Medine’nin sıcak bir günü... Biraz sonra içeriye bir adam girer. Etrafına baktıktan sonra Hz. Ebubekir’in Radiyallahü Anh yanına oturur. Ve hemen çirkin sözlerle Hz. Ebubekir’e saldırmaya başlar. Hakaret eder, küçümsemeye çalışır, tacizde bulunur. Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh sabırla dinler. Olaya şahit olan Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem bu saygısız insanın haddi aşan çirkin sözlerinden rahatsız olsa da bir an için susar. Adam nerede olduğunun, kimin huzurunda bulunduğunun farkında değilmiş gibi devam eder. Bu anlamaz adamın çirkin sözlerinden hayli rahatsız olmaya başlayan Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh dayanamaz ve cevap vermeye başlar. Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh sınırı aşmadan, bu terbiye sınırını aşanın terbiyesini vermeye çabalamaktadır aslında. Hz. Peygamberin Sallallahü Aleyhi Vesell

İki Davacı Bir İbret

İki Davacı Bir İbret Davud Aleyhisselâm bir çok kadınla evlenmişti 99 tane karısı vardı. Günlerden birgün bir gün sarayının otururken, güzel bir kadın gördü, eşlerinin sayısını yüze tamamlamayı ve onunla da evlenmeyi arzu etti. Fakat kadının evli olması, buna mani oluyordu. Ne yapabilir? Birgün namaz kılmak üzere ibadet odasına girdi, kendisini ibadete verdi, o sırada sarayın önüne iki adam geldi, hükümdarla görüşmek için içeri girmek istediklerini söylediler. Saray muhafızları onlara: Bugün hükümdar sizinle görüşemez, çünkü bugün onun ibadet günüdür, dediler ve onların içeri girmelerine engel oldular. Bunun üzerine bu adamlar bir kolayını bulup duvardan atladılar, hükümdarın ibadet odasına kadar girdiler. Davud Aleyhisselâm namaz kılıyordu; odada iki kişinin kendisini beklemekte olduğunu fark edince, biz, biri diğerinin hakkına tecavüz eden iki davacıyız. Şimdi sen bizim aramızda adaletle hüküm et, dediler. Davud Aleyhisselâm davanızı bana anlatınız, dedi. Bir tanesi söze

Deryaya Bak da İbret Al

Deryaya Bak da İbret Al   Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da, ibret al! Şu direksiz kubbe-i semâya bak da, ibret al! Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyânın kudretin, Her sabâh, seher vakti, dünyâya bak da ibret al!   Arif isen çekme zerrece fenâ’nın mihnetin, Herkesin Yâr-ı Hûdâ’dır elbet verir kısmetin, Görmek istersen Cenab-ı Kibriya’nın hikmetin, Her gün seher vakti kalk deryaya bakda ibret al.   Kande gitti, geldiler; bunca dünyaya kahraman, Bir birine fend edip onlar da oldu imtihan, Yel götürdü tahtını hani Süleyman’ı zaman, Aç gözünü devleti İskender’e bakda ibret al.   Derviş Ömer gel güvenme bu fena devletine Bu dünya bir zıllü hayat aldanma ziynetine Padişah olsa da derler er kişi niyetine, Var musallada yatan mevtaya bakda ibret al.   (Alıntı)

Zalimin İbretlik Sonu

           Zalim bir padişah bir gün sefere çıkacakmış. Hizmetçiler yüz takım elbise getirmişler. Kibrinden hiç birini beğenememiş. Yüz birinci elbiseyi giymiş. Yüz at getirmişler. Hiçbirini beğenmemiş. Yüz birinci ata binmiş. Halk sarayın çıkışında yolun iki tarafına yığılmış. “- Padişahım çok yaşa!” diye tezahürata başlamış. Padişah yeni atın üzerinde kabardıkça kabarıyor, kibirlendikçe kibirleniyormuş. Birden bire nereden geldiği belli olmayan dilenci kılıklı, üstü başı yırtık pırtık birisi padişahın atının dizginlerinden yapışmış. Padişah öyle kızmış ki… Hemen gürlemiş. “- Çabuk çekil! Ey haddini bilmez dilenci! Sen kim oluyorsun da benim gibi dünyanın en büyük ülkesinin, kudretli padişahının yanına sokulup, atının dizginine yapışabiliyorsun! Derhal kafanı vurdururum. Gözüm görmesin! Hem o kadar muhafızı nasıl geçtin de yanıma kadar ulaştın?” “- Ben o kimseyim ki bana silahlı muhafızlar, kilitli kapılar, demir duvarlar etki etmez. Ben her yere girerim! Yerin altına