Peygamber Düşmanlarının İbretlik Sonları
Peygamber Düşmanlarının
İbretlik Sonları
“Peygamberimiz
Sallallahü Aleyhi Vesellem’e düşmanlık etmiş başlıca müşrikler kimlerdir?
Bunların âkıbetleri ne olmuştur? Bunlardan Übey ibn-i Halef ile Ümeyye bin
Halef aynı şahıs mıdır? Yoksa kardeş midirler? Bu şahıslardan Risale-i Nur’da
da bahsediliyor. Bu şahısları kısaca tanıtır mısınız?”
İki Müşrik
Kardeş
Übey ibn-i
Halef ve Ümeyye bin Halef… İki kardeş müşrik!
Zekâlarını
şirkte kullanan iki İslâm düşmanı!
Peygamber
Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem defalarca tebliğ ettiği, ama defalarca
cevab-ı red aldığı iki nasipsiz!
O gün için
Mekke’de daha başkaları da vardı. Hepsi de İslâm tebliğinin önünde bir bariyer
oluşturmuşlar, Peygamberimize Sallallahü Aleyhi Vesellem düşmanlık etmekte ölçü
tanımamışlar; fakat hepsi de kötü akıbetten yakalarını kurtaramamışlardır.
Başlıcalarından kısa kısa bahsedelim:
Hakkında
Sûre İnen Amca: Ebu Leheb
Bu ismi
anarken, Peygamber Efendimizi Sallallahü Aleyhi Vesellem incitir miyim diye
korkarım. Çünkü Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem amcasıdır.
Ama amansız düşmanı olup çıkmıştır.
Kendisi ve
karısı hakkında Tebbet Sûresi inerek İlâhî ikaba uğramışlardır.
Bedir
Savaşına hasta olduğundan katılamadı. Bedir’de müşriklerin yenildiğini ve en
güvendiği arkadaşlarının öldürüldüğünü duyunca kahrından yataklara düştü ve
nihayet öldü.
Ebu Leheb
çiçek hastalığından öldüğü için, bulaşıcı olması dolayısıyla cesedi ortada
kaldı. Bir müddet ne oğulları, ne arkadaşları kimse cesedine yaklaşamadı.
Nihayet etrafa dayanılmaz kokular yayınca, ücretle tutulan Sudan’lılar büyükçe
bir çukur kazdılar, uzun sırıklarla cesedi iterek çukura yuvarlayıp üzerini toprakla
örttüler.
Kızı Dürre
hicretten önce Müslüman olmuştu. Oğlu Utbe Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi
Vesellem bedduâsı ile arslan tarafından parçalandı.1 Diğer iki oğlu Uteybe ve
Muattip ise Mekke’nin fethinden sonra Müslüman oldular.
Amansız
Düşman: Ebu Cehil
Amansız
İslâm düşmanlarının reislerinden birisi de Ebu Cehil’dir. Kendini İslâm’ın
aleyhinde çalışmaya adadı. Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem tebliğini
engellemek için hiçbir fedakârlıktan ve hiçbir düşmanlıktan geri kalmadı.
Sayesinde
Mekke döneminde İslâm tebliği çok zor günler gördü, Müslümanlar dayanılmaz çile
imbiklerinden geçti.
Ebu Cehil
Müslümanları yeryüzünden silmek için Bedir Savaşına katıldı. Fakat kendisi
silindi gitti. Bedir Savaşında öldürüldü. Cesedi, Bedir’in kör kuyularından
birine atıldı.
Oğlu İkrime
Mekke’nin fethinden sonra Müslüman oldu ve Medine’de İslâm için çalıştı.
Mürtedlere karşı mücadele etti. Şam bölgesinde bir savaşta şehit oldu.
Hicivci Şair:
Ukbe b. Ebî Muayt
Bir amansız
düşman da Ukbe bin Ebi Muayt’tır. Übey bin Halef’in yakın arkadaşıdır.
Ukbe bir
gün Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem sohbetini dinlemişti.
Arkadaşı Übey tarafından öyle kınandı ki, gidip Peygamber Efendimiz’e Sallallahü
Aleyhi Vesellem hakaret ederek ancak kendini affettirebildi.
Mekke’de
iken Peygamber Efendimiz’i Sallallahü Aleyhi Vesellem boğmaya kalkan Ukbe,
hicret sırasında Peygamber Efendimiz’i Sallallahü Aleyhi Vesellem hicveden
şiirler yazarak müşriklerin gönlüne girdi.
Peygamber
Efendimiz de Sallallahü Aleyhi Vesellem kendisine bedduâ etti: “Allah’ım!
Ukbe’yi yüzüstü, burnunun üstüne düşür!”
Bedir
Savaşına katılanlar arasında Ukbe de vardır. Kureyş yenilgiye uğrayınca kaçmaya
teşebbüs etti. Fakat atı hırçınlaştı ve Ukbe’yi sırtından burnu üstüne yere
düşürdü. Müslümanlar tarafından ele geçirilerek öldürüldü.
Kızı Ümmü
Gülsüm Mekke döneminde Müslüman olmuştu. Medine’ye hicret etti. Oğulları Velid
ve Umare ise Mekke’nin Fethinden sonra Müslüman oldular.
Ebter: As
Bin Vail
Azılı İslâm
düşmanlarından birisi de As bin Vail’dir.
Peygamber
Efendimiz’e Sallallahü Aleyhi Vesellem karşı çirkin ve kışkırtıcı alayları ile
namı tarihlere geçmiştir.
Peygamber
Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem ilk erkek evlâdı Kasım öldüğünde
Peygamber Efendimiz’e Sallallahü Aleyhi Vesellem “Ebter! Erkek çocuğu
yaşamıyor” diye alay etmiş; bunun üzerine Kevser Sûresi 3. âyeti nazil
olmuştur. Âyet: “Asıl ebter o sana buğzedendir!”2 ifadesiyle As b. Vail’in
alaycı sözlerini kendisine iade ediyor.
Sen De Ona
İman Et
As bin
Vail’in oğlu oğlu Amr Habeşistan’a hicret eden Müslümanlara eziyet ettirmek
için Müslümanların peşi sıra türlü hediyelerle Habeşistan’a geçiyor, Habeş
Kralı Necaşi’nin huzuruna çıkıyor ve Müslüman’ların kendisine teslim edilmesini
istiyor.
Diyor ki:
“Haşmetli
Efendim! Bizim ülkemizden putlarımıza söven bazı yalancılar ülkenize
sığınmışlardır. Onların bize teslim edilmesini istiyoruz.”
Habeş Kralı
Necaşi Amr’a öyle bir şiddetle tokat vuruyor ki, Amr yıldızları sayıyor.
Kral
haykırıyor:
“O hak
peygamberdir! Sizin ülkenizin adamıdır. Onlar yalancı değildir! Bana kalırsa
hiç durma git, sen de ona iman et!”
Amr orada,
Necaşi’nin huzurunda iman ediyor.
Eşek
Isırınca…
As bin Vail
eşeğine binmiş Mekke civarında bir yere gidiyordu. Bir dağ yolunda iken eşeği
ürktü ve As’ı düşürerek bacağını ısırdı. Bacağının yarası kapanmayan As, bu
yara dolayısıyla bacağı şişerek öldü.
Oğlu Amr
bin As ise, güçlü bir diplomattı. Müslüman olduktan sonra İslâm’a çok hizmet
etti.
“Muhammed’in
Dediğini Unuttun mu?”
Bir diğer
ibret vesikası da Ümeyye bin Halef’tir.
Ümeyye
başlangıçta Bilâl-i Habeşî’nin efendisiydi. Hazret-i Bilâl Radiyallahü Anh’a
yapmadığını bırakmadı. Dayanılmaz işkenceler, insanlık dışı hakaretler… Hz. Ebu
Bekir Bilâl’i Radiyallahü Anh kurtarana kadar Bilâl’e Radiyallahü Anh çok
zulmetti.
Hicretten
sonra Bedir savaşı hazırlıkları sırasında Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi
Vesellem bazı müşriklerin Bedir’de öldürüleceği müjdesini verdi. Bunların
içinde Ümeyye bin Halef de vardı. Bu haber Ümeyye’ye ulaşınca, Ümeyye çok
korktu. Evine kapandı. Karısına dedi ki:
“Muhammed
benim öldürüleceğimi söylemiş. Muhammed’in hiç yalan söylediği görülmemiştir.
Öyleyse ben de evden dışarı çıkmayacağım!”
Bu korku
dolayısıyla Bedir savaşına katılmak istemedi. Ebu Cehil gelerek kendisine:
“Sen
Kureyş’in eşrafındansın! Senin savaşa gitmediğin duyulursa hiç kimse savaşa
gitmez. Sen git, savaşın başlangıcında bulun. Sonra geri dönersin!” dedi.
Ümeyye kabul etti.
En hızlı ve
güçlü bir deve satın aldı. Savaşa giderken karısı:
“Muhammed’in
dediğini unuttun mu?” deyince:
“Hayır,
unutmadım! Savaşın başlangıcında bulunacağım. Sonra geri döneceğim” dedi. Fakat
Ümeyye, Bedir savaşından bir daha geri dönemedi. Orada öldürüldü. Ümeyye’nin
oğlu Safvan İslâm düşmanlığını sürdürdü. Ta ki Mekke’nin fethine kadar…
Mekke’nin
fethinden sonra Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem umumî affıyla
affedilenler arasında Safvan da vardı. Safvan İslâm’a girip girmeyeceği
konusunda karar vermek için Hz. Peygamber’den Sallallahü Aleyhi Vesellem iki ay
süre istedi. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem dört ay süre verdi. Fakat
bir ay sonra Huneyn Savaşı akabinde, Peygamber Efendimizin Sallallahü Aleyhi
Vesellem cömertliğine ve iltifatına mazhar olunca derhal Müslüman oldu.
Allah, Seni
Diriltecektir
Mekke
dönemi amansız İslâm düşmanlarından birisi de Übey ibn-i Halef’tir. Übey ibn-i
Halef, Ümeyye’nin kardeşidir.
Meşhurdur
ki, bir gün bir çürümüş kemik alıp Peygamber Efendimiz’e Sallallahü Aleyhi
Vesellem geldi, kemiği eliyle ufalayıp tozunu savurduktan sonra Peygamber
Efendimiz’e (asm):
“Bu
kemiklerin tekrar dirileceğine inanıyor musun?” diye alaycı sorular sordu.
Öldükten sonra dirilişi inkâr ediyordu.
Peygamberimiz
de Sallallahü Aleyhi Vesellem sabırla:
“Evet! Seni
diriltecek ve Cehenneme sokacaktır!” buyurdu.
Ardından,
yeniden dirilişi ispat eden Yasin Sûresinin 77. Ve 78. Âyetleri nazil oldu.
Hicret
esnasında Sevr Dağında Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem izini
süren Kureyş heyetinin içinde Übey ibni Halef de vardır. Mağaraya kadar
gelmişler, “mağaraya girelim” demişler. Übey demiş ki: “Nasıl girelim? Burada
bir ağ görüyorum ki, Muhammed doğmadan yapılmıştır. Bu iki güvercin işte orada
duruyor. Adam olsa orada dururlar mı?”3
O Bana
Tükürse Yine Beni Öldürür
Übey Bedir
savaşına katılmış, esir düşmüş, fidye karşılığı serbest bırakılmıştı.
Mektubat’ta
Bediüzzaman Hazretlerinin haber verdiği, Peygamber Efendimiz’in (asm): “Ben
kendi elimle Übey ibni Halef’i öldüreceğim.”4 Haberi, Uhud Savaşında
gerçekleşmiştir.
Bedir’de
öldürülen kardeşinin intikamını almak için, Bedir’den bir sene sonra özel
beslediği bir atla, başında miğfer, sırtında zırhla Uhud Savaşına katıldı.
Savaş
esnasında atını Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem üzerine sürdü
ve meydan okudu.
Peygamber
Efendimiz de Sallallahü Aleyhi Vesellem Sahabeleri durdurdu, bizzat kendisi
mızrağı ile Übey’in üzerine yürüdü. Übey kaçmaya başladı. Peygamber Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem ona bir mızrak attı. Mızrak miğferle zırhı arasından Übey’in
vücuduna saplandı.
Ve Übey
bağırarak atından düştü.
Müşrikler
Übey’i çadırına götürdüler. Yarasını sarmaya ve kendisini teselli etmeye
çalıştılar. “Yaran küçük. Bir şey olmaz” dediler.
Übey’in
ağzından şu sözler döküldü:
“Muhammed
bana seni öldüreceğim demişti. Vallahi o bana tükürse yine beni öldürür!”
Ve Mekke’ye
dönerken Übey yolda öldü.
Masalcı Bir
Müşrik: Nadr İbni Haris
Peygamber
Efendimiz’e Sallallahü Aleyhi Vesellem en çok eza ve cefa edenlerin başında
gelenlerden birisi de Nadr bin Haris’tir. Kendisi masalları ve efsaneleri çok
iyi bilirdi. Kur’ân âyetleri indikçe, “Muhammed size geçmişlerin masallarını
anlatıyor!” diye alay ederdi.
Bir
defasında Peygamber Efendimiz’i Sallallahü Aleyhi Vesellem Hacun yokuşu yanında
tek başına görünce öldürmek niyetiyle yanına kadar sokuldu.
Fakat
birdenbire korkup kaçmaya başladı.
Onu
kaçarken gören Ebu Cehil:
“Neden
kaçıyorsun?” dedi.
Nadr ise:
“Muhammed’in
ardına düştüm. Yapayalnızdı; öldürecektim. Ona yaklaşır yaklaşmaz birden
başımın üzerinde kocaman karayılanlar gördüm. Ağızlarını açmışlar, dişlerini
gıcırdatıyorlardı.” dedi.
Ebu Cehil
de: “Onun sihirlerinden birisidir.” dedi.
Nadr bin
Hars, Bedir Savaşına katıldı ve bu savaşta öldürüldü.
Ve daha
niceleri…
Satırlarımıza
sığmaz. Allah nice din düşmanlarının elinden koparıp kurtardığı bu dini, doğru
anlamayı ve doğru yaşamayı bütün dünyaya nasip etsin. Âmin.
Dipnot:
1-
Mektubat, s. 147.
2- Kevser
Sûresi: 3.
3- Kadı
Iyâz, eş-Şifâ, 1:313; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:368; Müsned, 1:248.
4-
Mektubat, S. 102.
Süleyman Kösmene
Yorumlar
Yorum Gönder