Kayıtlar

Haziran 27, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tavuk ve Hindi Tüketmek İçin 10 Sebep

Tavuk ve Hindi Tüketmek İçin 10 Sebep Dünyada yapılan araştırmalar gösteriyor ki tavuk ve hindi eti sağlıklı ve dengeli beslenme, bedensel ve zihinsel gelişim için tüketilmesi gereken hayvansal protein kaynaklarının başında geliyor. Kısa lifleri nedeni ile kolay sindirilen, besin maddelerini yüksek düzeyde içeren beyaz et, yalnız sağlıklı mutfaklar için değil diyetetik hastane mutfakları için de ideal bir gıda maddesidir. Özellikle derisiz göğüs eti düşük kolesterol seviyesi ile son derece cazip bir besin. İşte B2, B6, B12 gibi vitaminlerce oldukça zengin ve bazı mineraller yönünden de sağlıklı beslenme için avantajlı bir gıda maddesi olan tavuk ve hindi etini yemek için 10 sebep: 1. Doğal anti-depressant Hindi etine benzer olarak piliç etinde de triptofan adı verilen amino asid içeriği yüksektir. Koca bir kase tavuk suyuna çorbayı içtiğinizde rahatlamanızı sağlayan bu maddedir. Depresif, huzursuz hissettiğinizde, içtiğiniz bu çorba, beyninizdeki serotonin seviyesini ...

Bana aldanmayın!

Bana aldanmayın! Yüzüm bir maskedir, Sizi aldatmasın. Binlerce maskem var, Çıkartmaya korktuğum, Ve, Hiçbiri ben değilim… Olmadığımı göstermek İkinci doğam oldu. Kendinden emin biri dersiniz, Sanki güllük gülistanlık Benim için her şey.. Adım güven belirtir, Ve, Oyunumun adı Ağırbaşlılıktır. İçimde ve dışımda denizler sakin, Her şeyin kumandanı ben… Kimseye gereksinim duymayan Ben… Fakat, inanmayın bana, Lütfen!... Her şey dışta düzgün ve cilalı, Hiç yıpranmayan, her zaman saklayan O maske!... Altta ne güven ne rahatlık… Altta, Karışıklık, korku ve yalnızlık içinde bocalayan Gerçek ben!... Ama saklarım bu gerçeği savunuculukla… Kimsenin bilmesini istemem… Zayıf taraflarımı düşündükçe, Titrer ve sararırım.. Ya başkaları görürse iç dünyamı… Gerçek ben ve yalnızlığım! İşte, Maskelerimi onun için takarım… Onun için, arkalarına saklanacak Maskeler yaratırım… Onlar, Gösterişte kullanabileceğim Parlatı...

En İyi Buğday İçin…

En İyi Buğday İçin… Her yıl yapılan ‘ En iyi buğday’ yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Yarışmanın sonunda böyle kaliteli ürün yetiştirebilmenin sırrını gazeteciler sormakta gecikmedi. Çiftçi: Benim sırrım, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi. Bu cevaba oldukça şaşıran gazeteciler: ‘ Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama böyle şeye neden ihtiyaç duyuyorsunuz ki? Diye sordular. ‘ Neden olmasın? Dedi çiftçi. ‘Bilmediğiniz bir şey var; rüzgar, olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün de kalitesinin düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor. (Alıntı)

İki Erkek Kardeş

İki Erkek Kardeş Evvel zaman içinde iki erkek kardeşin bir buğday tarlası ve bir değirmeni vardı. Hergün birlikte çalıştıktan sonra tahılı eşit olarak ikiye bölerlerdi. Birgün ailesi olmayan kardeş şöyle düşündü: Bu adil değil! Benim kimsem yok, kardeşimin ise doyurması gereken büyük bir ailesi var. Böylece her gece karanlık bastıktan sonra kimse fark etmeden kardeşinin deposuna fazladan bir ölçek tahıl koymaya başladı. Aradan çok geçmeden öteki kardeş kendi kendine şöyle düşündü: Bu adil değil ! büyüdüklerinde bana bakacak oğullarım var, kardeşimin ise hiç kimsesi yok. Böylece her gece karanlık bastıktan sonra kimse fark etmeden kardeşinin deposuna fazladan bir ölçek tahıl koymaya başladı. Fakat bir gece aniden karşılaştılar ve birbirlerinin ne yaptığını öğrendiler. Birbirlerine duydukları derin sevgi ve bağlılık nedeniyle sevinç gözyaşlarına boğuldular. (Alıntı)

Yola Çıkınca Her Sabah

Yola Çıkınca Her Sabah Yola çıkınca her sabah, Bulutlara selam ver. Taşlara, kuşlara, Atlara, otlara, İnsanlara selam ver. Ne görürsen selam ver. Sonra çıkarıp cebinden aynanı Bir selam da kendine ver. Hatırın kalmasın el gün yanında Bu dünyada sende varsın! Üleştir dostluğunu varlığa, Bir kısmı seni de sarsın. (Alıntı)

Michael Jordan

Michael Jordan Michael Jordan lise ikinci sınıf öğrencisiyken, okul basket takımına alınmadı. Antrenörü, onun bu konuda yetenekli olmadığını, boyunun kısa olduğunu söyleyerek takımda yer alamayacağını söyledi. Eve geldiğinde Michael'in morali oldukça bozuktu. Hemen odasına çıktı ve ağlamaya başladı. Hayalleri yıkılmıştı. Durumu fark eden annesi odaya girdi ve 'Neler oluyor?' diye sordu. Takıma giremedim, diye yanıt verdi Michael. Bana sen küçüksün dediler... Annesi bunun üzerine kolunu oğlunun boynuna doladı. Bak, dedi, önemli olan, takımın içinde senin ne kadar küçük olduğun değildir; senin içinde ne kadar büyük bir takım olduğudur. Bu sözler genç basketbolcu, Michael Jordan için yeni bir başlangıç oluşturdu. Artık ne istediğini çok daha iyi biliyordu. Bunun üzerine çalışmaya başladı. Her geçen gün temposunu artırdı. Bir dahaki seçmelerde okul takımına girdi. Bu onun basketbol yaşamının ilk basamağıydı. Önce amatör, ardından profesyonel lige transfe...

Sık sık ve çok gülmek

Sık sık ve çok gülmek. Sık sık ve çok gülmek. Zeki insanların saygısını kazanmak, Ve de çocukların sevgisini, Dürüst eleştirmenlerin takdirini kazanmak, Sahte dostların ihanetine dayanmak, Güzelliği takdir etmek, Başkalarındaki en iyiyi bulmak, Dünyayı bir parça daha iyi terk etmek, İster sağlıklı bir çocukla ya da bir parça bahçeyle, İsterse bir sosyal koşulu iyileştirerek; Siz yaşadığınız için, Tek bir canlının bile daha kolay nefes aldığını bilmek İşte budur başarmak… Eğer yeniden başlayabilseydim hayata İkincisinde daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz. Sırt üstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. Elbette mutlu anlarım oldu ama Yeniden başlayabilseydim eğer Yalnız mutlu anlarım oldurdu. Farkında mısınız bilmem: yaşam budur zaten: Anlar sadece anlar. Sizde anı yaşayın… Eğer yeniden başlayabilseydim. İlkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kad...

İçeriden Açılan Kapı

İçeriden Açılan Kapı Kâinatın ışığı adı verilen tablo Londra Kraliyet Akademisinde sergileniyordu. İngiltere’de 18. yüzyılın ünlü ressamlarından olan William Holman Hunt’ın bu tablosunda, gece elinde bir fenerle bahçede duran filozof görünüşlü bir adam vardı. Adam bir eliyle feneri tutuyor, diğeriyle kapıya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler halde duruyordu. Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni Hunt’a döndü: Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım dedi. Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz da… Hunt gülümsedi: adam sıradan bir kapıya vurmuyor ki… Dedi ve tablosunun anlamını açıkladı. Bu kapı, insan kalbini simgeliyor. Ancak içeriden açılabildiği için dışında kola gereksinim yoktur. Kim kıskanırsa kördür, kim nefret ederse sağırdır, kim kızarsa topaldır, yalnızca kim severse onun her şeyi tamdır. Yunan Atasözü Kalpten çıkan bütün yollar zirveye yönelir. Zirveye yanaştıkça da birbirine benzer. Zenginliğiniz ne...