Kayıtlar

Müthiş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun)

Resim
  Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun) Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu: “- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun? Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi: “- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''Yat!'' dese yatıyor, 'Kalk!' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?” Diğer asker cevap verdi: “- Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var!”. Namaz kılan askerin cevabı müthişti: “- Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren; seni - beni, canlı - cansız her şeyi yaratan ve ayakta tutan âlemleri Rabbi; Allah’ü Teâlâ’ya niçin itaat

Müthiş Bir Evlilik Nasihati

Müthiş Bir Evlilik Nasihati Aralıksız çalan kapının zili, Mübeccel hanımı eski ahşap merdivenlerden hızla aşağı indirmek için zorluyordu. Fakat yaşlanmıştı artık. Dizlerinin ağrısı artmış, ona ağır hareket etmesini söylüyor gibiydi. — Geldim, geldim… — Kim o! — Benim anneciğim, kızın Neriman. — Neriman! Mübeccel Hanım 2 yıl önce gelin etmişti kızını, iyi bir insandı damadı bir de torunu vardı. Ne güzel şeydi torun sevgisi. — Hayırdır kızım ne bu acele peş peşe basıyorsun şu zile. Gel gel, bakalım içeri, ver bakayım şu kucağındaki yavrucağı. —Bıktım artık anne bıktım, dayanamıyorum. Dönmeyeceğim o eve bir daha. —Sakin ol bakalım! Geç içeriye. Kapıda konuşulmaz böyle şeyler. Ben bir çay atayım ocağa, hem konuşur hem de bir şeyler yer içeriz. —Tamam, anne ben çocuğu yatırayım. Mübeccel Hanım, ocağa çay koyarken düşünüyordu; ne oldu acaba? Damat bir şey mi yaptı, deli kız kim bilir neye sinirlendi yine. —Anlat bakalım kızım hayırdır inşallah. Nedir seni böyle

Öksürük Ve Bronşite Müthiş Tarif

Öksürük Ve Bronşite Müthiş Tarif Muz ve su karışımının öksürüğe karşı mucizeler yaratan doğal bir şifa olduğu kanıtlandı. Söz konusu karışım, kalıcı öksürük ve bronşit tedavisinde test edildi ve yetişkinlerin yanı sıra, özellikle çocuklarda inanılmaz etkili olduğu görüldü. Öksürük ve bronşiti tarihe karıştıran ve sadece 3 malzemeyle hazırlanan müthiş tarif Gayet lezzetli, süper sağlıklı ve midenize de oldukça faydalı. Eğer çocuğunuz boğaz ağrısı ve öksürükten şikâyetçiyse, hemen bu harika doğal ilacı deneyin. Gerçekten işe yarıyor ve hazırlaması da çok basit ve kolay. 1-   2 orta boy olgun muz (tercihen benekli olanlardan) 2-   2 su bardağı kaynar su 3-   2 yemek kaşığı bal Not: Balı, karışım biraz soğuyunca ekleyin, çünkü bal yüksek sıcaklığa maruz kalınca besin değerini kaybeder. Hazırlanışı 1.   İlk önce muzları soyun ve bir kaşık veya çatal yardımıyla püre haline getirin. Tercihen plastik veya ahşap kaşık/çatal kullanın ki muzlar kararmasın. . 2.  

Müthiş Bir Dostluk Hikâyesi

Müthiş Bir Dostluk Hikâyesi İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yasardı. Fleming'di adi. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acili bir ölümden kurtardı. Ertesi gün Fleming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. ''Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum'' dedi. Yoksul ve onurlu Fleming ''Kabul edemem!'' diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. ''Bu senin oğlun mu?'' diye sordu aristokrat. Çiftçi gururla ''Evet!'' dedi. Aristokrat devam etti: ''Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim a

Üç Heykeldeki Müthiş Ayrıntı

Üç Heykeldeki Müthiş Ayrıntı İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan n

Bir Hafızın Namazı

Bir Hafızın Namazı Tenha bir köşe bulup namaza durdu. O, zaten “hep musallî olanlardan” dı. Ellerini kaldırdı ve dünyayı bütün ağırlığına rağmen arkaya atıverdi. Tekbir aldı. “Allâhu Ekber” dedi. Allâh’ın büyüklüğü karşısında nahif olan bedeni, daldaki yaprak gibi titriyordu. Fâtiha’nın âyetleri, bir bir sıralandı gönül semasında.  “Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemîn” derken bütün zerrelerinin eridiğini hissetti. Yok oldu sanki… Damla deryaya gark oldu. Ve yoklukta asıl varlığı buldu.  “Rahman ve Rahîm olan”ın merhamet ummânına dalmışken bir anda silkiniverdi. Şimdi “din gününün sahibi”nin huzurunda, hesap için mahşere çıkmış gibi kıyamda idi. Her bir kul, bizzat Rabbi tarafından hesaba çekilecekti. Kulluğun mahcubiyetinin yanında Rabbi’nin kelâmına muhatab olmanın yakıcı sıcaklığını hissetti kalbinde… İhsan duygusu ile namaz kılmak ne güzel!  “Cibrîl hadîsi”nde olduğu gibi… “İhsan nedir?” diye sorunca Rûhu’l-Emîn, “Allah Teâlâ’yı görür gibi ibadet etmen!” diye buyurmuştu

Müthiş Bir Evlilik Dersi

Müthiş Bir Evlilik Dersi Baba evlenmeye hazırlanan oğluna aile hayatının temel kurallarını öğretmeye karar verir. Oğlunu çağırıp der: -"İstediğim odur ki sana evlilik hayatının eşiğinde bir ders vereyim. Ama bu dersi mutfakta göstermek istiyorum!" Oğlu şaşkınlık içinde kalıyor. Düşünür ki, galiba babası ona bazı basit çöreklerin ve yemeklerin pişirilme kuralını öğretmek istiyor ki, evlendikten sonra eğer herhangi bir neden yüzünden eşi evde yemek pişirmezse, o, aç kalmasın! Hiç itiraz etmeden babası ile birlikte mutfağa geçer. Baba ocağı yakıp, ateşin üzerine su dolu üç tencere koyuyor. Sonra yüzünü oğluna dönüp diyor: -"Şimdi söylediklerimi yap. Bana iki havuç, iki yumurta, iki tane de kuru kahve tanesi ver!". Oğlu denileni yapar, babasının istediklerini ona verir. Baba Havuçları tencerelerin birine, yumurtaları ötekine koyuyor. Üçüncü tencerenin içine de kahve tanelerini atıyor. Her üçünde de ateşin sıcaklığını aynı seviyede düzenler. Baba-oğul