Kayıtlar

Ekim 19, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lâ Tahzen! (Üzülme!)

Lâ Tahzen! (Üzülme!)   İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! Rahman Celle Celâlüh,  “Ben kırık kalplerdeyim!”  buyurmadı mı? O halde ne diye üzülürsün ey can? Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;   Gece gibi kapkaranlık nefsini yak! “Derdim var!”  diyorsun; Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil ki… Sendeki derdi nimet sayanlar da var. Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede ise su oradadır.   Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın. Dünya malı Allah’ın tebessümüdür:  “Lâ tahzen!” (Üzülme!)   Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. . “Âşık”  olmayana anlatsan da  “Ben” ,  “Sen”  anlamaz. Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz… Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan; Yanmaz, yanamaz… Ayağın kırıldı diye üzülme!   Allah’ü Teâlâ senden aldığı ayak yerine belki sana kanat ve

صلاة الوصل Salât-ı Vasl

صلاة الوصل Salât-ı Vasl   اَلَّلهُمَّ بِكَ تَوَسَّلُتُ وَإِلَيْكَ تَوَجَّهْتُ وَمِنْكَ سَأَلتُ وَفِيكَ لَا فِي أَحَدٍ سِوَاكَ رَغِبْتُ لَا اَسْأَلُكَ سِوَاكَ وَلَا أَطْلُبُ مِنْكَ إِلَّا إِيَّاكَ اَلَّلهُمَّ أَتَوَسَّلُ اِلَيْكَ فِي قَبُولِ ذَلِكَ بِالْوَسِيلةِ الْعُظْمَى وَالْفَضِيلَةِ الْكُبْرَى وَالحَبِيبِ الاَدْنَى وَالوَلِىِّ المَوْلَى وَالصَّفِى الُمُصْطَفَى وَالنَّبِىِّ الْمُجْتَبَى مُحَمَّدٌ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبِهِ اَسْاَلُكَ اَنْ تُصَلِّىَ عَلَيْهِ صَلَاةً اَبَدِيَّةً سَرْمَدِيَّةً اَزَلِيَّةً اِلَاهِيَّهً قَيُّومِيَّةً دَيْمُومِيّةً رَبَّانِيَّةً بِحَيْثُ اُشْهِدُنِى فِى ذَلِكَ كُلّهِ غَيْرَ الْاَغْيَارِ كَمَا تَسْتَهْلِكُنِى فِى مَعَارِفِ ذَاتِهِ فَاَنْتَ وَلِيٌّ ذَلِكَ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِالَّلهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ Okunuşu:  Allahümme bike tevesseltü ve ileyke teveccehtü ve minke seeltü ve fiyke la fi ehadin sivake rağıbtü la es’elüke sivake ve la atlubü minke illa iyyake. Allahümme ve etevesselü ileyke fi kabuli zalike bil vesiletil

Hz. İsa Aleyhisselâm ve Şükreden Adam

  Hz. İsa Aleyhisselâm ve Şükreden Adam   Hikâye edilir ki; İsa Aleyhisselam bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu: “– Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!” Hazret-i İsa Aleyhisselam kötürüm adama yaklaştı: “– Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?” Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki: “– Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple Onu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de ona şükrediyorum.