Kayıtlar

Hikâyesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aslan, Kurt Ve Tilkinin Hikâyesi

Aslan, Kurt Ve Tilkinin Hikâyesi   Mesnevî’de şöyle bir hikâye anlatılır:   Bir gün aslan, kurt ve tilki avlanmak için dağa çıkmışlardı. Avları yakalayıp birbirinin sırtına yükletmek ve taşımak için yardım edeceklerdi. Üçü birlikte o geniş kırda birçok av tutacaklardı. Aslında erkek bir aslan için kurt ve tilki ile arkadaşlık etmek ayıptı, lâkin aslan onlara ikram olsun diye, kendilerine yoldaşlığı kabul etti.   Bu cemaat, aslanın maiyyetinde heybet ü azametle dağa doğru gidince, bir yaban sığırı, bir keçi ve iri bir tavşan avladılar. Avlarını ormana getirdiler. Aslan kurda dedi ki:   “-Ey eski ve tecrübeli kurt! Bu avı aramızda taksim ederek bir adalet göster.   Kurt:   “-Şâhım, yaban sığırı senin payındır. O büyüktür, sen ise iri gövdelisin. Bu, sana lâyıktır. Keçi benim hissemdir ki, orta vücutludur. Ey tilki, sen de tavşanı al.” diyerek taksimâtı yaptı. Fakat bu taksimat aslanı hoşnut etmemişti:   “-Ey kurt! Sen ne dedin? Ben burada iken sen ve ben demey

Gerçek Bir Vefa Hikâyesi

Gerçek Bir Vefa Hikâyesi   1939 senesinde Filistin'li bir öğretmen, Riyad'da görev yaptığı okulların birinde, öğrencilerinden birisinin yüzünde, büyük bir üzüntü fark etti. Öğrenciye sebebini sordu. Çocuk: “- Okulun bir gezi düzenlediğini, katılım parasının bir riyal olduğunu, ama ailesinin çok fakir olduğu için bu parayı ödeyemeyeceğini için üzüldüğünü…” söyledi. Öğretmen, çok akıllıca bir düşünce ile doğru cevabı bir riyal olan bir yarışma yaptı. Tabii ki soruyu küçük öğrenciye sordu. O da cevabı verip bir Riyali aldı . Öğrenci tarif edilemeyecek kadar sevindi ve geziye katıldı. Haliyle o küçük çocuk, ailesinin şiddetli fakirliği sebebiyle, eğitimini tamamlayamadı. Hamal olarak, günde yarım riyal karşılığında, yük taşımaya başladı. Sonra, o zamanlarda elektrik olmadığı için, gazyağı tenekeleri taşıdı. Sonra bakkalda satıcı olarak, sonra da aşçı olarak çalıştı. Sonunda 400 riyal biriktirdi ve onunla bir Bakkal Dükkânı açtı. Sonra hacıların dövizle

Kendini Büyük Gören Âbidin Hikâyesi

  Kendini Büyük Gören Âbidin Hikâyesi   Her iyilik bir sadakadır. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem İşittim ki, bir âbid, Hicaz yolunda her adımda iki rekât namaz kılardı. Hak yolunda o kadar aşk ve şevk ile giderdi ki, ayağına batan deve dikenini çıkarmazdı. Âbid bu yolda devam etmekte iken kendini beğenmeğe başladı, gurur getirdi. Şeytan ona: “- Kimse senden daha güzel bir sûrette ibâdet, hareket edemez!” diye vesvese verdi, onu kuyuya düşürdü. Eğer ona Cenâb-ı Hakkın lûtfu, keremi erişmeseydi, kibir ve gurur, onun başını doğru yoldan çevirirdi. Gâibden bir hâtif, o âbide seslendi: “- Ey iyi tâlihli, güzel huylu kimse, yaptığın ibâdet ile Cenâb-ı Hakk’a lâyık bir hediye takdim ettin sanma! Bir iyilik ederek, bir gönül kazanmak her menzilde bin rekât namaz kılmaktan efdaldir.”

Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi)

Resim
  Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi) “… Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana: “- Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşları’na katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular. Ben: “- Kayıtlara göre en son 1952’de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” dedim. Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: “- Hocam, o da bir şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi.” Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “- Nasıl oldu? Anlat bakalım.” 1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:             “- Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün? “- Götürem amca, bin arabaya!” Şoför oraya doğru arabayı sürerken

Bosnalı Mestan (Bir Peygamber Aşığının İbretlik Hikâyesi)

  Bosnalı Mestan (Bir Peygamber Aşığının İbretlik Hikâyesi)   Mestan Bosnalı ayyaş bir genç Müslüman. Yıl 1999. Herkesin illallah dediği, görünce yolunu değiştirdiği belalı biri. Bir gece rüyasında Rasul ü Kibriya Efendimizi görür. Peygamber yakasından tutup iyice sarsar. “- Yeter bu hali bırak ve çabuk bana gel!” der. Mestan muhtarın kapısını çalar, gördüğü rüyayı heyecanla anlatır. “- Muhtar sen bu köyün emirisin, beni Peygambere götür” der. Muhtar içki için para istiyor diye bir miktar para verip başından gönderir. Mestan köyü kapı kapı dolaşıp rüyasını anlatır. Herkes muhtar gibi biraz para verip başından savar. Mestan tekrar muhtara gelip işte para beni Medine’ye peygamberime götür muhtar deyip tehdide başlar. “- Vallahi evlerinizi yakar ahırlarınızı, harmanlarınızı dağıtırım, beni rasulullaha Sallallahü Aleyhi Vesellem götür. O Sallallahü Aleyhi Vesellem beni çağırdı bekliyor.” diye inler. Muhtar çaresiz üç beş hayvanını satıp Mestan’la beraber hacca yazılır

Mehmet Akif Ersoy'un Oğlu Emin Ersoy'un Yürek Burkan Hikâyesi

Resim
  Mehmet Akif Ersoy'un Oğlu Emin Ersoy'un Yürek Burkan Hikâyesi Yıl 1966 sonları. Bir öğle sonrası odamdayım. Kapımıza bir adam geldi. Adı, “Emin Ersoy idi. Merhum Akif’in oğlu” . “- Sizi biri görmek istiyor.” dediler. “- Buyursun.” dedim. İçeri tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. “Hazır ol!” andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla: “- Bendeniz Mehmet Akif’in oğluyum.” dedi. Bir anda ne olduğumu şaşırdım. Nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: “- Oooo buyurun buyurun, nasılsınız?” türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım. O, tavrını bozmadı: “- Rahatsız etmeyeyim. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim.” dedi. Gökler mi tepeme yıkıldı, yer mi yarıldı da ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum. Tek yapabileceğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkartıp uzattım. O bükük boynuyla: “- Siz ne münasip görürseniz.” dedi. Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları dü

Huzurevinden Kızına Mektup Yazan Bir Annenin Acıklı Hikâyesi…

  Huzurevinden Kızına Mektup Yazan Bir Annenin Acıklı Hikâyesi…   5 senedir huzurevinde yaşayan bir annenin kaleminden duygusal bir hikâye…   Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük bırakmazdık. Dışarıdan huzurlu gibi görünen, bu sessiz sakin binalarda, ne fırtınalar kopuyor kimbilir. Kaç anne anlatmak, haykırmak istedi duygularını, kaç anne yazmak istedi bilinmez. O annelerin adına yazdım bu satırları. Bu mektup huzursuz odalardaki yüreği yorgun annelerin sessiz çığlıklarıdır…   Beş Sene Takvime baktım da 5 sene olmuş buraya geleli. Nasıl geçti o 5 sene bir de bana sor. Çok bakmıyorum takvimlere. İçim sıkılıyor, zaman geçmiyor. Eskiden su gibi akıp geçiyor zaman derdim. Şimdi öyle düşünmüyoru

Boş Köye Ezan Okuyan Recep Bayram'ın Duygulandıran Gerçek Hikâyesi

Resim
Boş Köye Ezan Okuyan Recep Bayram'ın Duygulandıran Gerçek Hikâyesi Makedonya'nın Dılıga Köyü'nde yıllarca boş köye ezan okuyan Recep Bayram'ın o dönem Bekir Develi'nin hazırladığı Dünyada Ramazan programına yaptığı açıklamalar, bugün halen daha etkisini sürdürmeye devam ediyor. 2013 yılında TRT için hazırlanan Dünyada Ramazan programı için çekildiği tahmin edilen görüntülerde Makedonyalı Recep Bayram'ın cami ve ezan sevgisi yayınlandığı dönemde herkesi etkilemişti. Recep Bayram'ın samimiyeti bugün halen daha izleyenleri etkilemeye devam ediyor. Köyün En Son Sakini 28 Yıl Önce Köyü Terk Etmiş Çekimin yapıldığı dönemde 21 şimdi ise 28 yıldır boş olan köyün camisinden ezan okuyan Recep Bayram: “Biz Kumanova'da yaşıyoruz. Haftada 2 kere gelirim, ezan ve Kur'an okurum. Burada hayat zordu. Diğer köyler bize çok uzaktı. Burayı boşalttığımızda 8 yaşındaydım ben. En son köy sakini 1992 yılında çıktı.” İfadelerini kullandı. K