Aslan, Kurt Ve Tilkinin Hikâyesi
Aslan,
Kurt Ve Tilkinin Hikâyesi
Mesnevî’de şöyle bir hikâye anlatılır:
Bir gün aslan, kurt
ve tilki avlanmak için dağa çıkmışlardı. Avları yakalayıp birbirinin sırtına
yükletmek ve taşımak için yardım edeceklerdi. Üçü birlikte o geniş kırda birçok
av tutacaklardı. Aslında erkek bir aslan için kurt ve tilki ile arkadaşlık
etmek ayıptı, lâkin aslan onlara ikram olsun diye, kendilerine yoldaşlığı kabul
etti.
Bu cemaat, aslanın
maiyyetinde heybet ü azametle dağa doğru gidince, bir yaban sığırı, bir keçi ve
iri bir tavşan avladılar. Avlarını ormana getirdiler. Aslan kurda dedi ki:
“-Ey eski ve
tecrübeli kurt! Bu avı aramızda taksim ederek bir adalet göster.
Kurt:
“-Şâhım, yaban
sığırı senin payındır. O büyüktür, sen ise iri gövdelisin. Bu, sana lâyıktır.
Keçi benim hissemdir ki, orta vücutludur. Ey tilki, sen de tavşanı al.” diyerek
taksimâtı yaptı. Fakat bu taksimat aslanı hoşnut etmemişti:
“-Ey kurt! Sen ne
dedin? Ben burada iken sen ve ben demeye cesaret ediyorsun hâ!.. Haydi, bana
doğru gel!” dedi ve kurdun yaklaşmasıyla ona bir pençe vurması bir oldu. O
pençe darbesi kurdu parçaladı. Aslan kükremeye devam etti:
“-Mâdemki beni
görmek ve karşımda bulunmak, sana kendini unutturmadı; böyle bir cana,
inleyerek ölmek gerektir!”
Ondan sonra aslan, tilkiye dönüp:
“-Şu avları yemek
için bir de sen taksim et!” dedi.
Tilki, aslanın
önünde yerlere kapandıktan sonra dedi ki:
“-Efendimiz; şu
besili sığır, kuşluk yemeğin olsun. Şu keçi öğle yemeğin, tavşan da gece
çerezin olsun!”
Aslan, bu
taksimattan hoşlanmıştı:
“-Ey tilki, sen
böyle bir taksimi kimden öğrendin?” diye sordu. Tilki de:
“-Ey hayvanlar
âleminin pâdişâhı! Kurdun hâlinden öğrendim!” cevabını verdi.
Bunun üzerine
aslan:
“-Mâdem ki sen
bizim aşkımızda fânî oldun ve bu fedakârlığı gösterdin, avların üçünü de al
götür.”
“Bir kimse Allâh’ın
olur, her şeyini, hatta kendini Allâh’a verirse, Allah da onun olur.”
Tilki o zaman;
aslan, avların taksimini kurttan sonra bana emretti diye yüzlerce kere şükretti
ve dedi ki:
“-Eğer bunları bana
evvelden «taksim et» diye emreyleseydi, aslanın pençesinden canımı kim
kurtarabilirdi?”
KISSADAN HİSSE
Hikâyedeki aslandan
maksat, hakîkat ve mârifet aslanı olan “veliyy-i kâmil”dir. Kurt ve tilkiden
murat ise; hayvanlık sıfatından kurtulamamış sûrî insanlardır. Evliyâullah
hazarâtı, bazen böyle hayvan sıfatlı insanlarla beraber bulunurlar. Çünkü
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Cemaat, Allâh’ın rahmetine
sebeptir.” buyurmuştur. Olur ki, cemaat arasında Allâh’ın sevgili bir kulu
bulunur; onun yüzü suyu hürmetine, diğerleri de Allâh’ın lutf u keremine nâil
olurlar.
Mevlânâ Hazretleri;
aslan, kurt ve tilkinin hikâyesini bitirirken bizi kıssadan hisseye yöneltiyor
ve şöyle devam ediyor, hikmet deryası sözlerine:
“O hâlde bizi
evvelkilerden sonra dünyaya getiren Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senâlar olsun.
Allâh’ın eski zamanlardaki müşriklere etmiş olduğu siyasetleri okuduk ve
işittik. Cenâb-ı Hakk’ın bizi sonradan dünyaya getirmesi, o eski kurtların
hâlinden ibret alıp, tilki gibi kendimizi korumamız içindi. Hakk’ın Rasûlü ve
sözünde sâdık olan Peygamber-i Ekber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
bundan dolayı bizim için «Ümmet-i Merhûme» yani «Allah’ın rahmetine mazhar olmuş
ümmet» buyurmuştur.
O eski kurtların,
hâlâ mevcut eserleri meydanda... Ey büyük adamlar, ey aklı başında kimseler; o
eserlere bakın da ibret alın.” (Bkz: Mesnevî, Şefik Can Tercümesi, c: I,
195-196)
Mesnevî’nin bu
meşhur hikâyesi; âhir zaman ümmeti olmanın hem güzel ve rahmet tarafını bizlere
hatırlatıyor, hem de tefekkür ve ibrete dâvet ediyor. Şayet geçmişi bilmezsek,
Allâh’ın kâinâtta cârî olan kanunlarını (Sünnetullah) anlamaz ve ona göre
hayatımızı tanzim etmezsek âkıbetimiz, geçmiştekilerden çok da farklı olmaz.
Nitekim şöyle denilmiştir:
“Geçmişten ibret almazsa kişi, geleceğe
ibret olmaktır işi!..”
Kaynak: Ebrar
Çıtraz, Şebnem Dergisi, Sayı: 158
Yorumlar
Yorum Gönder