Kayıtlar

ve etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Senin İşin Daha Zor

Senin İşin Daha Zor             Bir hac ibadeti sırasında Harun Reşid Rahmetullahi Aleyh ve Behlül Rahmetullahi Aleyh yüksekçe bir yere oturup oradan ibadet ve dua eden ve bu arada ağlayıp gözyaşı döken insan selini seyrediyorlardı. Behlül Dana halifeyi uyarmak için yeni bir fırsat yakalamıştı. Dedi ki: “– Ey Müslümanlar’ın halifesi, bütün bu ağlayıp sızlayan insanlar kendi nefislerinin günahlarının hesabını verip veremeyeceklerini bilmedikleri için ağlaşıyorlar. Hâlbuki sen kendi nefsinin hesabı yanında bütün bu insanların da hesabını vereceksin.

Dünya ve Ahirette En Büyük ve Zor Olan Şey Nedir?

Dünya ve Ahirette En Büyük ve Zor Olan Şey Nedir?   İsa Aleyhisselâma sordular: "- Ey Allah'ın nebisi, bu dünyada da ve öte dünyada da en büyük ve zor olan şey nedir?" Şu cevabı verdi: "- Allah'ın Celle Celâlûhu’n gazabıdır." Sordular: "- Ondan kurtulmanın çaresi nedir?" Buyurdu ki: "- Öfkeni yenmen ve kinini söndürmen!"   (Hz. Mevlâna Kuddise Sirrûh)

Ramazan Ve Ahiret Bilinci

Resim
  Ramazan Ve Ahiret Bilinci Muhterem Müslümanlar!   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir defasında ashabına şöyle buyurmuştu: “Ben, dünyada bir ağacın altında kısa bir süre gölgelendikten sonra yola koyulup oradan ayrılan bir yolcu gibiyim.” Bu hadis-i şerif bizlere dünya hayatının ahiret hayatına nispetle çok kısa olduğunu haber vermektedir. Dünyanın geçici nimetlerine tamah edip de ebedi olan ahiret yurdunu unutmamamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Aziz Müminler! İman esaslarından biri de ahirete inanmaktır. Ahiret, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Fani dünya hayatından sonra başlayacak olan ebedi hayatın adıdır. Ahiret, bu dünyada yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğimiz, ektiklerimizi biçeceğimiz hasat mevsimidir. Müslüman inanır ve bilir ki, bu dünyadan sonra sonsuz bir hayat var. Ömrünü iman, ibadet ve güzel ahlakla geçirenler için huzur ve mutluluk yurdu olan cennet var. Kendini imandan mahrum bırakanlar, hayatını isyan, günah ve kötülüklerle heba e

Aşkın Askerleri ve Nefsin Zulmani Mertebeleri

Aşkın Askerleri ve Nefsin Zulmani Mertebeleri   Sıddîk Nâci Eren Efendi bir sohbetinde Aşkın Askerlerini şöyle anlatıyor:   Aşk askerleri (ilahi aşk, ilahi müjdeciler, ilahi nurlar)   kalbe girince emmâre (Nefs-i emmâre; Kulu, Rabbinden uzaklaştırarak kötülükleri işlemeye tahrîk eden en süflî durumdaki isyankâr nefs) şehrini mahvederler. Bizde üç tane şehir var.   Bunlar zulmânidir.   Hep dünyaya aittir. Kalp, Nefsi Emmâre’de dünya sevgisi, mal, evlat vesaire ile dolmuştur. Aşk askerleri kalbe girdiği zaman bunu kabul etmez. İslam’a dön; Allah’a (c.c.) dön; Resul’e Sallallahü Aleyhi Vesellem dön der ve kılıçtan geçirir hepsini.   Nefsi Levvame’ye ( Nefs-i levvâme; yaptığı kötülüklerden, Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına karşı gösterdiği ihmâl ve kusurlardan pişmanlık duyarak vicdânı muazzeb olan (eziyet çeken) ve bu sebeple de kendisini şiddetle kınayan nefstir) vardığında da bakarsın koyunlar, keçiler, mandalar, sığırlar, develer durur kalpte. Aşk Askerleri niçin h

Pozitif Ve Negatif İnsan Arasındaki 10 Belirgin Fark

  Pozitif Ve Negatif İnsan Arasındaki 10 Belirgin Fark   Yaşam içinde pozitif ve negatif insan arasınki 10 belirgin fark Paylaş Pozitif tutum geliştirmenin, negatif tutum geliştirmeye nazaran insanları daha iyi hissettirdiğine dair genel bir kanı vardır. Ancak çoğumuz her durumda nasıl iyi görüneceğimizi ve her gün nasıl iyimser olabileceğimizi bilmeyiz. Bu nedenle mutlu ve mutsuz insanlar arasındaki tutum farklılıklarını ortaya koymakta fayda vardır. İşte negatif ve pozitif insanların benzer durumlarda gösterdikleri farklı tutumlar.   Pozitif Ve Negatif İnsan Arasındaki 10 Belirgin Fark   Pozitif İnsanlar: Yeni deneyimler için hazırdırlar. Negatif İnsanlar: Değişimden korkarlar.   Pozitif İnsanlar: Yaptıkları işlerde kişileri takdir ederler ve insanların kendilerini değerli hissetmelerini sağlarlar. Negatif İnsanlar: Bazı insanların yaptıklarının mecburi işler olduklarını düşünürler ve teşekkür etmezler.   Pozitif İnsanlar: Yaptıkları işlerde başkaları

Sabır ve Merhamet!

Sabır ve Merhamet!   Bir gün Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz, bir müşriki karşısına almış, ona İslamiyet’i anlatıyordu.             Her anlatışta o müşrik, Rasûlullah efendimizle alay ediyor, inkâr ediyordu. Bu, bir müddet devam etti. Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh, dayanamayıp, kılıcını alıp geldi: “- Yâ Rasûlallah, dayanamıyorum, izin ver!”, dedi. “- Hayır, yâ Ömer, git yerine otur!” Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh gitti, yerine oturdu. Rasûlullah yine nasihat etmeye devam etti, müşrik yine inkâr etti, alay etti. Bu durum epey bir müddet sürdü… En sonunda o müşrik: “- Tamam yâ Rasûlallah!” diyerek Müslüman oldu. Peygamber efendimiz Hazret-i Ömer’e buyurdu ki: “- Eğer sana peki deseydim, bu kişi müşrik olarak Cehenneme giderdi. Ben bu dini iki şeyle yaydım!” “- Sabır ve merhamet!” “Allah Teâlâ, onlardan razı olsun; şefaatlerine nail eylesin!”

Tevbe ve İstiğfâr

Tevbe ve İstiğfâr   Cenâb-ı Hak buyuruyor: Bismillâhirrahmânirrahîm “Onlar (müttakî mü’minler), bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde, Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler” (Âl-i İmrân Sûresi, 135)   Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz buyurdular: “Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 26. İbni Mâce, Edeb 57.)   Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle der: “Ben Peygamber Efendimiz’den bir hadis duyduğumda, Allah Teâlâ bana o hadisten dilediği kadar istifade ettirirdi. (Yani onunla amel ederdim). Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in ashâbından biri bana hadis rivâyet ettiğinde ondan yemin etmesini isterdim. Yemin ederse sözünü kabul eder

Yılbaşı ve Noel Kutlamalarına Hayır!

Resim
Yılbaşı ve Noel Kutlamalarına Hayır! Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız! Biz masllarda çocukları kandıran ‘Noel Baba’ya değil; âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ’nın indirdiği “Kur’an-ı Kerim’e ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği ‘Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’e’ inanırız…  

Kanuni ve Karınca Hikâyesi

  Kanuni ve Karınca   Hikâyesi   Kanuni Sultan Süleyman Rahmetullahi Aleyh Topkapı Sarayında Has Bahçede dolaşırken gözüne bir elma ağacı ilişir. Bir elma koparmak için ağaca doğru yaklaştığında ağaca çok sayıda karıncanın musallat olduğunu görür. Derhal has bahçeden sorumlu olan bahçıvanı çağırtır. Ağaçtaki karıncaların başka ağaçlara da dadanıp kurutmaması için ağacın kesilmesini emredeceği sırada; her işinde fetva istediği Şeyh’ül – İslam Ebu Suud Rahmetullahi Aleyh Efendi aklına gelir. Ağacın kesilmesi emrini vermez. Hocasını ayağına çağırmak da istemez. Hasbahçeden çıkar ve Ebu Suud Efendi Rahmetullahi Aleyh’in makamına doğru gider. Ebu Suud Efendi Rahmetullahi Aleyh’nin makamına çıktığında hocasını odada göremez. Ebu Suud Efendi Rahmetullahi Aleyh’nin makamında bulunan okka ve diviti alır doğrudan sormak yerine hayâ edip bir beyit şeklinde kağıda şöyle yazar:   “Dırahta ger ziyan etse karınca, Günah var mıdır anı kırınca?”   ( Ağaçta eğer ziyan etse karınca ; Günah var mıdır onu

Hayat ve Ölüm

  Hayat ve Ölüm   Prof. Dr. Mahmud Kaya   Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır. Sözgelimi ozanın şu kaygı ve karamsarlık yüklü dizeleri düşündürücü olduğu kadar ürperticidir de:   “Ecel kolların boynuna, Habersizce dolar bir gün… Şu bastığın kara toprak, Gözlerine dolar bir gün…”   Doğmak gibi ölmek de irade dışı, kaçınılmaz bir kader olduğuna göre, hayatı

İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh’in Talebelere Ve Hocalara Öğütleri -2-

  İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh’in Talebelere Ve Hocalara Öğütleri -2- بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ 001- Sıradan seviyesiz ve bilgisiz insanların arasında, sorulmadan, söz verilmeden rastgele konuşma. 002- İnsanlar arasında ne gül, ne de tebessüm et, yılışık olma. 003- Olgunluğa erişmemiş yeni yetişmelerle çok konuşma, senli benli olma. 004- Evlilik hayatının tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmedikçe evlenme. Önce ilim sahibi ol, sonra helâl mal kazan, sonra da evlen. 005- Gençliğinde hep ilimle uğraş. Çünkü gençlik, gönlün ve zihnin boş ve temiz olduğu zamandır. 006- Her zaman Allah’tan kork, emanete sahip ol, seviyeli seviyesiz tüm insanlara nasihat et. 007- Hiç kimseyi küçük görme. Kendi vakarını tanıdığın gibi başkalarının vakar ve haysiyetini de tanı. 008- Bilgisiz kişilerle özellikle dini konularında tartışmaya girme. 009- Tartışma kurallarına uymayanlar ve çıkar elde etmek için tartışanlarla tartışma. 010- Her kim sana soru