Kayıtlar

olunur etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah’ü Teâlâ’ya Nasıl Dost Olunur?

Allah’ü Teâlâ’ya Nasıl Dost Olunur? Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre; Resulullah sallallahu aleyhi vesellem; “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:” dedi: “Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse ben de ona karşı harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kaldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (adeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka veririm, bana sığınırsa onu korurum.” (Kaynak: Buhari, Rikak 38) Hadisin önemi Allahu Teâlâ, dostlarını sevgi ve himayesine almıştır. Onlara herhangi birinin bir kötülük yapmasından da onları korur. Bu hadisi kutsî, dünya ve ahirette, Allah’ın dost ve sevgililerinin kimler olduğunu beyan etmektedir. Bunun için bu hadisi kutsî Allah dostlarını anlatmakta çok önemli sayı

Müslüman tüccar nasıl olunur?

Müslüman tüccar nasıl olunur? Hz. Osman Radiyallahü Anh, uzun ve bereketli hayatı ile bizlere çok şey öğreterek gitti, ama özellikle de “Müslüman tüccar nasıl olunur?” bunu öğretti. Onun bizim dünyamıza söylediklerini şöyle özetleyebiliriz: 1-  “Cennet karşılığında infak”  sözünü duyduğunda, az ya da çok elini cebine at ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 2- Yaptığın iş, İslami bir hizmet, hayırlı bir eylem, takdir gören bir amel olsa bile israf etme ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 3- Hududullaha (Allah’ın sınırlarına) ve Hukukullaha (Allah’ın hukukuna) riayet et ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 4- Iskatını, hayırlarını ve infakını varislerine bırakmayıp, kendi ellerinle ver ki, Müslüman bir tüccar olabilesin. 5- Küçük hesapların, biter korkusunun, korkak adımların sahibi olma ki, Müslüman bir tüccar olabilesin.

Nasıl Müslüman Olunur?

Nasıl Müslüman Olunur? Cenâb-ı Hak, İslâm’ı insanların tabiat ve yaratılışına uygun olarak göndermiştir. Diğer bir ifadeyle, yeni doğan her çocuk, İslâm’ın insanları getirmek istediği yapı ve kıvamda doğar. “İnsan ve Kur’ân ikiz kardeştir” , “İslâm tabiî ve fıtrî bir dindir!” veya “İslâm fıtrat dinidir!” gibi sözler bu hakikati ifade eder. İnsan tabiatına, akl-ı selîme ve sağduyuya aykırı olan inançsızlık ise daha çok inat, büyüklenme, şımarma, taassup, cehâlet, taklit ve kültürel çevre gibi ârızî durumlardan kaynaklanır.[1] Dolayısıyla Müslüman anne-babalar, çocuğu Müslümanlaştırmak yerine onun yaratılıştan getirdiği tabiî hâlini muhafaza etmeye çalışırlar. Bu sebeple İslâm’da, ergenlik çağına ulaşan çocukların dine girişini simgeleyen bir tören yoktur. İslâm’ın bu anlayışı, aynı zamanda insanın doğuştan Allah’ü Teâlâ’yı tanıma kabiliyetine sahip olduğuna işaret eder. O hâlde ihtidâ eden (hidâyete eren) kişi, fıtratını hatırlamış ve ona dönmüş demektir. Zâten bu anlayış sebe