Kayıtlar

Mart 14, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Su

Su Bir hamam ki, arınma gayesinden şaheser; Arınmışların yeri, Cennette nurlu Kevser. Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. İnsanlar habersizken yolların verâsından, Gökle toprak arası su şaşmaz mecrâsından. Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, şırıltı; Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı. Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar; Su, eşyayı kemiren küfe ve pasa ağlar. Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen; Yerde kire battı mı, bulutta temizlenen… Bu dünya insanlığa manevi hamam olsa; Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa… Su duadır, yakarış, ayna, berraklık, saffet; Onu madeni gökte altınlar gibi sarf et! Necip Fazıl Kısakürek

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴿٦٦﴾ El İsra Suresi- 66 Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir. Su, fiziksel ve kimyasal açıdan eşsiz özelliklere ve yararlara sahiptir. Örneğin, suyun yoğunluğunun +4 derecede en yüksek olması denizlerin ve okyanusların alttan buz tutmamasına yol açar. Böylece korunan deniz altındaki canlı hayat, gezegenimizin atmosferindeki oksijeni hayat için gerekli düzeyde tutar. Gökyüzünden yeryüzüne Rahmet olarak iner. Yeryüzüne hayat verip tekrar yerin altına veya tekrar gökyüzüne çıkar. Kâh sıvıdır, kâh katıdır, kâh buhardır. Rabbimizin izniyle döner durur. Kur’an, biz insanoğlunun ilk yaratılışını nazara vererek, hayat kaynağı olan suyun hükümlerinin ne gibi şekiller alarak, temizleyicilik, hayat vericilik, tarihteki kavimlerin başlarına ge

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.   Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.   Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.   Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!   Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:   Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?   Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur. Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.   Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük? Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!   Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?   İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,   Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan: Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!   Şimdi dövün

Altınları Almadı

Altınları Almadı Hazreti Osman, kölesi ile bir yerden geçiyordu. Bir ağacın altında herkesten uzak vaziyette yatan Ebu Zerr Gıfarî Hazretlerini gördü. Ebu Zerr, Eshabın maddeten en fakirlerinden biri idi. Hazreti Osman yanındaki kölesine bir kese altın verdi: — Git bunu şu ağacın altında yatan adama ver. Eğer dediğimi yaparsan seni azad edeceğim, dedi. Hazreti Osman'ın bu müjdesine sevinen köle, mutlaka parayı verebileceği ümidiyle uyuyan adamın yanına varıp uyanmasını bekledi. Bir müddet sonra Ebu Zerr Hazretleri uyanmıştı. Köle: — Al bu keseyi... Diye rica ettiyse de Ebu Zerr, kabul etmiyordu. Köle ısrar ederek: — Eğer bu altınları alırsan kölelikten kurtulacağım. Sen benim azad olmamı istemez misin, Diye yalvardığında O: — Senin kölelikten kurtulmanı ben de isterim ama ben onu alırsam, sen hür olacaksın, ben köle olacağım. Sen benim köle olmamı ister misin? Diyerek parayı almayı kabul etmedi. (Alıntı)

Zeyneb Validemizin Duası

Zeyneb Validemizin Duası Ümmü Mü'minin Zeyneb b. Cahş Radiyallahü Anh validemize hilâfeti zamanında Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’den bir miktar hediye para gönderilmişti. Zeyneb validemiz yalnız başına yaşadığı halde halifenin kendisine hediye göndermesi ağrına gitti. Gelen parayı kendisi menfaatına kullanmak şurda dursun, eline bile almadan tamamının fakir - fukaraya dağıtılmasını istedi ve peçelerinden birini yırtarak içine sardırdı, hizmetçisi vasıtasıyla yoksullara dağıttırdı. Halife tarafından gelen paranın Beyt-ül Maldan geldiğini hesap ederek şöyle dua etti: — Ya Rabbi! Bana bundan sonra Ömer Radiyallahü Anh’ın ihsanda bulunmasını nasip etme! Bu duadan sonra Cenab-ı Allah ona daha başka yerlerden bolluk ihsan ederek yokluk çekmeden, ömrünün sonuna kadar halifenin yardımına muhtaç olmadan yaşadı ve bir cömertlik timsali olarak ahirete göç etti. (Alıntı)

Münafığın Duası

Münafığın Duası Hz. Musa Aleyhisselâm zamanında müthiş bir kuraklık baş göstermişti. Musa Aleyhisselâm peygamber ve ümmeti günlerce yağmur duasına çıktılar. Fakat duaları kabul olmuyor ve gökten yağmur inmiyordu. Hz. Musa Aleyhisselâm Tur'a çıkıp münacatta bulundu: — Ya Rabbi! Halimiz, sana malûm. Bizim duamız neden kabul olunmuyor, dediğinde, Allah tarafından şu îlâhî hitap geldi: — Ya Musa Aleyhisselâm! İçinizde nemmam (Lâf taşıyıcı) var. Duanız o sebepten kabule şayan olmuyor. Bu sefer Hz. Musa Aleyhisselâm: — Ya Rabbi bize bildir de, o nemmamı aramızdan çıkaralım ve Sana öyle yalvaralım. Bizim duamızı kabul buyur, Diye niyaz ettiğinde, Cenab-ı Allah: — Ya Musa o kulumu sana haber veremem. Duanızın kabul olunmasını istiyorsanız onu siz bulup aranızdan çıkarın, buyurdu. Hazreti Musa Aleyhisselâm, gelip kavmine durumu bildirdi ve hep beraber tevbe ettiler. Bunların içinde nemmam da bulunuyordu, o da hulusu kalb ile tevbe etmişti. Günahlarının affı

İmam-I Muhammed'in Yemek Yiyişi

İmam-ı Muhammed'in Yemek Yiyişi İmam-ı A'zam'ın en kıymetli talebelerinden İmam-ı Muhammed, son derece âlim ve fazıl bir zat olmakla beraber, dünyalık bakımından da tam aksine fakir bir kimse idi. Arkadaşı İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh ise, ilmiyle beraber varlıklı ve zengin bir kimse idi. Bir gün İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh, İmam-ı Muhammed'i evine davet etti. Evde aile efradına gelen zatın faziletlerinden bahsedip âlim ve fazıl bir kimse olduğunu söylemişti. İmam-ı Muhammed eve geldi, onu misafir odasına aldılar ve Allah ne verdi ise ikram ettiler. Bu arada İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh’ın kızı babasının medhettiği adamın nasıl yemek yediğini merak etmiş, anahtar deliğinden bakmaya karar vermişti. Baktı ki, babasının üstün faziletlerinden bahsettiği adam, önündeki yemekten avurdu patlarcasına yiyor ve tabaklarda yemek bırakmıyor. Kız, babası dışarı çıktığında: — Baba, efendi ve fazıl bir zat dediğin adam bu mu? Nasıl yemek yiyor o öyl

İlim Ve Hokkabazlık

İlim Ve Hokkabazlık İmam-ı A'zam, medreseden çıkıp evine giderken yol kenarında bir canbazın ip üstünde bir takım numaralar yaparak halkı meşgul ettiğini görüp kendisi de seyretmeye başladı. Talebeler Imam'ın bu hareketine hayret etmişlerdi. Onlar da hocalarının etrafını sardılar. Talebelerinin başına toplanmasını bekleyen İmam-ı A'zam: — Hepiniz beni dinleyin. Gelmeyenler de gelsin, dedikten sonra onlara şu konuşmayı yaptı: — Şüphesiz ki, bu cambazların yaptığı iyi bir şey değildir. Bunlar halkı kandırarak onlardan para topluyorlar ve böylece daha iyi yoldan rızık temin etmek varken, kötü yoldan rızıklarını bulmaya çalışıyorlar. Fakat bunlar, kötü olan bir sanatı, adî bir varlık olan dünya malı ve para-pul için yaptıklarından bunların yaptıkları yine bir dereceye kadar günahtır. Ama siz ulvî olan ilâhî ilmi, dünya malı ve para - pul için kullanır, halkı bu yolla aldatır, zengin olmanın yoluna bakarsanız hiç şüpheniz olmasın ki, sizinki bunlarınkinden