Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri

رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴿٦٦﴾El İsra Suresi- 66
Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir.

Su, fiziksel ve kimyasal açıdan eşsiz özelliklere ve yararlara sahiptir. Örneğin, suyun yoğunluğunun +4 derecede en yüksek olması denizlerin ve okyanusların alttan buz tutmamasına yol açar. Böylece korunan deniz altındaki canlı hayat, gezegenimizin atmosferindeki oksijeni hayat için gerekli düzeyde tutar.

Gökyüzünden yeryüzüne Rahmet olarak iner. Yeryüzüne hayat verip tekrar yerin altına veya tekrar gökyüzüne çıkar. Kâh sıvıdır, kâh katıdır, kâh buhardır. Rabbimizin izniyle döner durur.

Kur’an, biz insanoğlunun ilk yaratılışını nazara vererek, hayat kaynağı olan suyun hükümlerinin ne gibi şekiller alarak, temizleyicilik, hayat vericilik, tarihteki kavimlerin başlarına gelen belalarda suyun ne gibi rol oynadığını, Kur'an-ı Kerim’deki bazı kıssalardan örnekler vererek suyun ne gibi Allah’ın hikmetlerine vesile olduğunu hafızalarımızda yeniden canlandırmak istiyorum.
Başta Kur’an ilk yaratılışı yani Kâinatın yaratılışını, insanın nazarına veriyor ve “ Arşı su üzerinde iken, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O dur.” Buyurarak altı ayrı safhaya işaret ederek “ Su” kelimesi ile maddenin sıvı halini ifade ediyor. Hiçbir şeyin var olmadığı zaman olan ilk yaratılışı bizlerin anlaması için bildiğimiz bir şeyle benzerlik kurulmaktadır. Daha sonra “ İnkâr edenler görmedi mi ki; gökler ve yer bitişik iken, Biz onları birbirinden koparıp ayırdık, her canlı şeyi de sudan yarattık. Hala inanmıyorlar mı?” duyurularak güneş sisteminin meydana gelişini ve gezegenlerin, Nebula adı verilen bir gaz ve toz bulutundan yaratıldıklarını nazara vererek, bütün canlılarında hayat sebebini teşkil eden suya işaret ederek, basit bir suyun milyonlarca tür canlı vücudunda aynı maharetle iş gördüğüne ayrı ayrı tecellilere sebep olduğuna dikkat çekilmekte.

Hem Kur’an İnsanın ilk yaratılışını nazara vererek “ Ey İnsanlar! Eğer öldükten sonra diriltilmeniz hakkında şüpheniz varsa, şurası muhakkak ki; Biz sizi önce topraktan, sonra bir damla sudan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonrada belli belirsiz bir parça etten yarattık ta ki ayetlerimizi size açıklayalım. Sonra sizi diktiğimiz bir vakte kadar rahimlerde tutar, ondan sonrada çocuk olarak çıkarır, olgunluk çağınıza kadar büyütürüz, içinizden bazıları vefat ettirilir; Bazılarınızda en ileri yaşlara, evvelce bildiği şeyleri de bilmez hale gelinceye kadar yaşatırız. Tekrar diriltilmekten şüphe ediyorsanız şuna da dikkat edin ki, sen yeryüzünü ölmüş, kurumuş görürsün. Fakat üzerine yağmur indirdiğimiz zaman o ölmüş yeryüzü harekete gelir, kabarır, üzerinde her güzel çiften çeşit çeşit bitkiler yeşerir” buyrularak. İnsanın yaratılış merhalelerini sıraladıktan sonra, insanın ölümünün ardından tekrar diriltileceğine misal olarak ta ayetin devamında ölmüş, kurumuş toprağın üzerine yağmur indirildiğinde yeniden hayat bulup dirilmesini çeşit çeşit bitkilerin yeşermesini göstererek insanın tekrar nasıl diriltileceğini akıllara yakınlaştırıyor.
Hem yine diğer canlılarında her birinin ayrı bir çeşit sudan yaratıldığına ve her canlının yaşam şekillerinin Kendisinin kudret ve iradesiyle nasıl istemiş ise öyle yaşattığına şu ayet “ Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayaküstünde yürür, kimi dört ayaküstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah’ın kudreti muhakkak ki her şeye yeter” işaret etmekte ve İnsanın neden yaratıldığına bakmasını isteyen Yüce Yaratıcı yaratılış suyunun da “ O anne ile babadan çıkan, atılmış bir sudan yaratıldı” buyurarak insanın hangi sudan yaratıldığını bizlerin nazarına sunmaktadır.
Hem öldükten sonra dirilişe misal olarak yine başka bir ayette “ Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O dur. Nihayet o rüzgârlar ağır bulutları yüklendiklerinde, Biz onu ölmüş bir beldeye sevk eder, suyu oraya indirip onunla her cinsten meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de kabirlerinden. Biz böyle çıkaracağız, umulur ki bunu güzelce düşünürsünüz” buyurularak. Bulutların havada gezmesinin basit bir olay olmadığını, çünkü bulutun kendisini taşıyan havadan ağır olması burada son derece ince hesapların yapıldığına dikkatleri çekmekte ve halen ilim adamlarının bulut teşekkülünün inceliklerini çözemediklerini de düşünürsek. Yüce Yaratıcı bu kudret ve rahmet mucizesi üzerinde bizleri düşünmeye davet etmektedir.

Hem başka bir ayette birbirine yakın toprak parçalarının ve üzerindeki yetişen bitki ve meyvelerin aynı suyla sulandıkları halde bir kısmını diğerine renk, tat ve şekil olarak üstün kıldığına dikkatleri çekmekte ve bizleri düşünmeye sevk etmektedir.” Yeryüzünde birbirine komşu, farklı toprak parçaları vardır. Orada üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalar vardır ki hepsi de aynı suyla sulanır; bir kısmının tadını, şeklini, rengini ve kokusunu ise diğerlerinden üstün kılarız. Aklını kullanan bir topluluk için bunda deliller vardır.”
Hem başka bir ayette gökleri ve yeri yarattığını gökten su indirerek bizlere rızık olarak meyveleri bitirdiğini ve yine denizde seyretsinler diye gemileri bizlerin hizmetine vermesi, nehirleri de yine bizlerin hizmetine vermesi karşısında bütün bunları inkâr edenlerin ve başka ilah arayanların durumlarını şöyle “ Hak olan davet ve dua Allah’a yapılandır. Onların Allah’tan başka dua ettikleri ilahlar ise hiçbir dualarına cevap veremezler. Onların hali, su ağzına gelsin diye avucunu suya açan, fakat su bir türlü kendisine erişmeyen kimseye benzer. Kâfirlerin duası da işte böyle boşa gider.” Dile getirmekte ve onların amellerinin düz bir arazide seraba benzer; ona ulaştığında bir şey bulamayacağını ve yanında Allah’ı bulacağını ve hesabının tam olarak verileceğini ve böyleler inin önünde cehennem olduğunu ve ( orada ) irinli sudan içirileceklerini buyurmaktadır.
Hem hepimizin sonunda dönüşümüzün Ona olduğunu ve bu dünyadaki işlediğimiz iyi veya kötü şeylerin neticesinin adaletli olarak verileceğini, inkârcılara ise ne kötü bir içecek ve azap verileceğini şu ayet “ Sizin tümünüzün dönüşü Onadır. Allah’ın vadi bir gerçektir. İman edip Salih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O dur. İnkâr edenler ise küfürleri dolayısıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır” buyrulmaktadır.

Hem Kur’an geçmiş Peygamberlerin kıssalarından bahsederken su ile alakalı Hz. Nuh ve Hz. Musa Aleyhiselamın kıssalarında Cenab-ı Hakkın suya hâkimiyeti ve ne gibi neticeler verdiğini ise şöyle dile getiriyor. Mesela Hz. Nuh Aleyhisselâm Kıssasında kavmine inanmaları noktasında tebliğ vazifesini yaptıktan sonra inanmadıklarından dolayı sulara hükmeden Cenab-ı Hak kın kendilerini su ile gark edeceğini söyleyince onlar Hz.Nuh u yalancılıkla suçlamakla kalmayıp onunla alay ederek oğlu, ben bir dağa sığınacağım o beni sudan korur dedi fakat Allah onu da dalgalar arasında gark etti.

Her şeye hükmeden Yüce Yaratıcı şöyle buyurdu “ Ey yer suyunu yut. Ey gök, sende tut. Su çekildi iş bitiriliverdi, gemide Cudi dağı üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da uzak olsunlar denildi’
Hz. Musa Aleyhisselâm Kıssasında ise suya çeşitli şekillerde vazifeler vererek inkârcıları inanmaya sevk etti. Asasıyla taşa vurduğunda o taşta on iki pınar fışkırmıştı, herkes içeceği pınarı biliyordu. Ama onlara yine de bozgunculuk, fesat çıkararak, karışıklık çıkarmayın diye tebliğde bulunmuştu. Ama onlar yine inkâr yolunu seçtiler, bu olayı başka bir ayette ise bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı taş gibi, hatta daha da katı hale geldiğini, çünkü öyle katı taşlardan ırmaklar fışkırdığı halde Rablerinin emriyle yarılıp bağırlarından sular çıktığı halde, kalpleriniz o taşlardan daha katı inançsız olduğunu bildiriyordu. Bu güzel kıssalarla yine Allah’ı inkâr edenlerin suda boğulduklarını, inananların kurtuluşa erdiğini, firavun olayında anlatılmakta firavun ve ordusu yarılmış deniz ortasından geçerken boğulup gittiler.

Kur’an-da Su ile ilgili bahsettiğimiz kıssalar gibi daha yüzlerce kıssa ve olaylar var. Burada suyun bizleri Yaratan Rabbimizin emriyle ne gibi güzelliklere ve felaketlere sebeb olduğunu, azda olsa hafızalarda tazelenmesi noktasında bilgilerinize sunmaya ve inanmayanları ne gibi felaketler beklediğini ve inananları ise Cennet gibi bir Dar-ı Baki beklediğini, O Cennet ki Kur’an-ın diliyle “ Takva sahiplerine vaat edilen Cennetin misali şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (Böyle mükafatlanan kişi) kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?” buyurulmaktadır.


Ne Mutlu Bu Cennet Kaynaklarından Kana Kana İçenlere… (Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis