Kayıtlar

Nisan 23, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Miraç Kandili nasıl geçirilir?

Miraç Kandili nasıl geçirilir? İslam âleminin heyecanla beklediği mübarek üç aylar, Miraç Kandili ile taçlanacak. Peki, Miraç Kandili 'nde neler yapılmalı? İşte bu mübarek gecede yapılacak ibadetler, okunacak dualar… Recep ayının 27. gecesi Miraç Gecesi'dir. Mirâç, merdiven demektir. Cebrâil Aleyhisselâm gelip, Peygamber Efendimizi, 52 yaşında iken, Recep ayının 27. gecesi, Mekke-i Mükerreme'de Mescid-i Haram'dan, Kudüs'e Mescid-i Aksa'ya ve oradan göklere urûc ettiler. "Mirâç; Rasûlüllâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem uyanık hâlde iken, ruh ve mübârek bedeni ile birlikte oldu. Âyet-i kerîme ile sabit olduğundan, Mekke'den Kudüs'e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere, bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur." Rasûlüllâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem, Miraç'da Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Kürsî, Arş ve Ruh âlemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, c

Söz Ola Kese Savaşı Söz Ola Kestire Başı

Söz Ola Kese Savaşı Söz Ola Kestire Başı Devr’in hükümdarlarından birisi, rü’yasında bütün dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü görür, çok müte’essir olur, ülkesinin en iyi rü’ya ta’bircilerini da’vet eder yorumlamasını emreder.  Ta’bircilerden birincisi, “O kadar uzun yaşayacaksınız ki, bütün evlâdınızın ölümlerini göreceksiniz! Ta’bircinin sözlerine çok öfkelenir, kendisini zindana attırır. İkinci ta’birci, “Hükümdar’ım, Allah size o kadar bereketli ve uzun bir ömür verecek ki, hepsinin mutluluklarını göreceksiniz ve hepsinden de uzun yaşayacaksınız,” Hükümdar, bu yoruma çok sevinir ve ta’birci’ye kese kese altın ihsan eder. Aslında her iki ta’birci de aynı şeyi yorumlamışlar, fakat uslûpları farklı!... Kıssadan Hisse: Birinci yorumcu gerçekleri açıktan söylüyor. İkinci yorumcu aynı şeyleri söylüyor ama kılıfına uygun söylüyor. 

Mi‘râc Hem Ruh Hem Bedenle Olmuştur

Mi‘râc Hem Ruh Hem Bedenle Olmuştur “Kulunu geceleyin, delillerini göstermek için, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, noksan sıfatlardan münezzehtir. O, her şeyi çok iyi işiten, çok iyi görendir.” (İsra s. 1) Bu âyet-i kerîme, Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Mekke’den, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya, ilâhî bir güçle götürüldüğünü beyan etmektedir. Bu hadiseye “İsra ve Miraç” denilmektedir. Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem uyanık bir haldeyken, geceleyin, Mekke’den Mescid-i Aksâ ’ya “Burak” denilen bir bineğe bindirilerek götürülmüş, Mescid-i Aksâ’ya varınca bineğini Mescid’in kapısında bırakmış, içeri girip iki rekât mescid namazı kılmış sonra, merdivene benzeyen ve “Mi‘rac” denen bir aracın yanına varmış, o araç vasıtasıyla önce dünya semasına çıkmış sonra göğün diğer katlarına gitmiştir. Her kata vardığında, ora­nın ileri gelen sâkinleri tarafından karşılanmıştır. Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem göklerin

Rahmeten li’l-Âlemîn

Rahmeten li’l-Âlemîn Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Ey Rasûlüm!) Biz Sen’i ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” (Müslim, Birr, 87) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, Uhud Harbi’nde amcası Hazret-i Hamza’nın ciğerini hırsla dişleyen Hind’i bile, îmânı mukâbilinde Mekke Fethi’nde affetmiştir. Hind, bey’at etmek isteyen diğer kadınlarla birlikte Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine geldi. Tanınmamak için yüzünü peçelemiş, kılık-kıyâfetini değiştirmişti. Öldürülmekten korkuyor, Peygamber Efendimiz’den uzak duruyordu. Diğer kadınlar konuşmayınca Hind: “–Yâ Rasûlallâh! Allâh’a hamd olsun ki, kendisi için seçip beğendiği dînini üstün kıldı. Muhakkak ki, Sen’in rahmetin bana da dokunacaktır! Ey Muhammed! Ben şimdi Allâh’a inanmış ve O’nu tasdik etmiş bir kadınım!” dedi. Sonra yüzünden peçeyi açıp: “–Ben Hind bi

Mü’min Yalan Söylemez!

Mü’min Yalan Söylemez! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf, 17-18) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları güldürmek için yalan söyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zühd, 10/2315) Safvân bin Süleym Radiyallahü Anh anlatıyor: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’e: “–Mü’min korkak olabilir mi?” diye soruldu. “–Evet, olabilir!” buyurdu. “–Mü’min cimri olabilir mi?” diye soruldu. Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem yine: “–Evet, olabilir!” buyurdu. “–Pekâlâ mü’min yalancı olabilir mi?” diye soruldu. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bu sefer: “–Hayır, aslâ!” buyurdu. (Muvatta’, Kelam, 19; Beyhakî, Şuab, IV, 207) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-

Mîrâc’a Hazırlık

Mîrâc’a Hazırlık Cenâb-ı Hak buyuruyor: “«Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?» derler. De ki: Mucizeler ancak Allah’ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.”  (Ankebût, 50-51) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Gönderilen her peygambere, insanların hidâyetine vesîle olacak bir mûcize muhakkak verilmiştir. Bana verilen de Allâh’ın bana vahyettiği kelâm nev’inden olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu sebeple kıyâmet günü ümmetimin diğer ümmetlerden sayıca daha çok olmasını ümîd ediyorum.” (Buhârî, İ’tisam 1, Fedâilü’l-Kur’ân 1; Müslim, Îmân, 279) İs­râ ve Mî­râc Ge­ce­si’nde, Fahr-i Kâ­inât Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Hak Te­âlâ ile vus­la­tın­dan ev­vel, kalb-i pâk-i ne­be­vî­le­ri üçün­cü de­fâ ilâ­hî te­cel­lî­le­re ha­zır­la­na­rak sa­dır­la­rı îman ve hik­met­le dol­du­rul­muş­tur. Ra­sû­lul­lâ

Allah’ın, Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı: Mîrâc

Allah’ın, Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı: Mîrâc Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İs­râ, 1) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtılarını duyuyordum.” (Buhârî, Salât, 1) Al­lâh Ra­sû­lü Sallallahü Aleyhi Vesellem, Mî­râc’da bir top­lu­lu­ğa uğ­ra­dı­lar ve gör­dü­ler ki, on­la­rın du­dak­la­rı de­ve duda­ğı gi­bi­dir. Bir­ta­kım va­zî­fe­li me­mur­lar da on­la­rın du­dak­la­rı­nı ke­sip ağız­la­rı­na taş ko­yu­yor. “–Ey Cib­rîl! Bun­lar kim­ler­dir?” di­ye sor­du. Ceb­râ­îl (as): “–Bun­lar, ye­tim­le­rin mal­la­rı­nı hak­sız­lık­la yi­yen­ler­dir!” de­di. (Ta­be­rî, XV, 18-19) Son­ra Ra­sû­lul­lâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, baş­ka bir top­lu­lu­ğa rast­la­dı