Allah’ın, Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı: Mîrâc
Allah’ın, Habîbi’ne Olan
Eşsiz İkrâmı: Mîrâc
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.”
(İsrâ, 1)
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.”
(İsrâ, 1)
Rasûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyurdular:
“(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtılarını duyuyordum.”
(Buhârî, Salât, 1)
“(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtılarını duyuyordum.”
(Buhârî, Salât, 1)
Allâh Rasûlü Sallallahü
Aleyhi Vesellem, Mîrâc’da bir topluluğa uğradılar ve gördüler ki, onların
dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım vazîfeli memurlar da onların
dudaklarını kesip ağızlarına taş koyuyor.
“–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl (as):
“–Bunlar, yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir!” dedi. (Taberî, XV, 18-19)
Sonra Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, başka bir topluluğa rastladı. Onlar da bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı:
“–Ey Cebrâîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl (as):
“–Bunlar, (gıybet etmek sûretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır.” cevâbını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878)
Daha sonra Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz orada; zinâkârları, leş yiyen bedbahtlar olarak; fâiz yiyenleri, karınları iyice şişmiş ve şeytan çarpmış rezil bir vaziyette; zinâ edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı hüsrâna dûçâr olmuş bir hâlde gördü.
Bu sebeple Varlık Nûru Efendimiz:
“Eğer benim bildiğimi sizler de bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, pek az güler ve çok ağlardınız!” buyurmuştur.
(Buhârî, Tefsîr, 5/12)
“–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl (as):
“–Bunlar, yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir!” dedi. (Taberî, XV, 18-19)
Sonra Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, başka bir topluluğa rastladı. Onlar da bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı:
“–Ey Cebrâîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl (as):
“–Bunlar, (gıybet etmek sûretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır.” cevâbını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878)
Daha sonra Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz orada; zinâkârları, leş yiyen bedbahtlar olarak; fâiz yiyenleri, karınları iyice şişmiş ve şeytan çarpmış rezil bir vaziyette; zinâ edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı hüsrâna dûçâr olmuş bir hâlde gördü.
Bu sebeple Varlık Nûru Efendimiz:
“Eğer benim bildiğimi sizler de bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, pek az güler ve çok ağlardınız!” buyurmuştur.
(Buhârî, Tefsîr, 5/12)
Her Güne Bir Esma-ül
Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Evvel: Varlığının başlangıcı olmayan.
Kısa Günün Kârı
Feyiz ve bereketin coştuğu
mübarek gecelerimizden biri olan mirac gecesinde yapacağımız ibadetlerimiz,
dualarımız, hayır ve hasenatlarımızı Cenâb-ı Hak kabul etsin. Her günümüz mirac
olsun.
Lügatçe
dûçâr: Uğramış, tutulmuş, yakalanmış.
(Osman Nûri Topbaş, Rahmet
Peygamberi’nden Rahmet Esintileri, Erkam Yay.)
Yorumlar
Yorum Gönder