Kayıtlar

Hile etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Nefsin Hilesini Yüzüne Vuran Adam

  Nefsin Hilesini Yüzüne Vuran Adam   “- Namazı kıldın mı?” diye sordum! “- Kıl kıl bitmiyor!”, dedi. Hafif tebessüm ettim,   biraz bekledim! Sonra oldukça yumuşak bir ses tonuyla: “- Ye ye bitmiyor! Allah sürekli veriyor!”, dedim. Başı biraz öne eğildi! Biraz bekledim sonra: “- İç iç bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Baş biraz daha eğildi! Biraz bekledim sonra: “- Eskit eskit bitmiyor! Allah yenilerini veriyor!” Baş biraz daha eğildi! Sonra birden başını kaldırdı. Gözünden damlalar dökülüyor! Çok kısık bir sesle: “- Namazımı geciktirmeyeyim!”, dedi. Tebessüm ettim! Tebrik ettim… ·         ÖLÜ DEĞİLSEN, ·         DELİ DEĞİLSEN, ·         KÂFİR DEĞİLSEN, ·         ÇOCUK DEĞİLSEN, ·         HAYVAN DEĞİLSEN, Namazını kıl kardeşim. Namaz nimete şükür, varlığa şükür,   kulluk borcu, cennet anahtarı, Rabbimizin davetine icabet ve huzuruna kabul edilmektir. Yâ Rab! Bizlere ve nesilimize namazı sevdir!   Helâl rızık nasîb et. Ölüm gelinceye kad

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde…

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde… Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyor, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak bir gün içine kurt düştü. “Önce tartayım!” dedi. Adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve: “Yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam!” dedi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla: “Bir daha senden tereyağı almayacağım!” dedi. Yaşlı adam üzülerek: “Efendim bir yanlışım mı oldu?” dedi. Bakkal, efendi: “Senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi. Bu yaptığın ayıp değil mi?” dedi. Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve; “Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz!” dedi. Kıssadan Hisse: İbn Abbâs Radiyallahü Anh’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlul

Son Nefeste Şeytanın Hilesi

Son Nefeste Şeytanın Hilesi Ali Bekka hazretleri çok ağlardı. Öyle ki, gözyaşı tuzlu olduğu için yüzünde aktığı yerde iz bırakmıştı, yani devamlı aktığı için geçtiği yerleri kısmen çürütmüştü. Bu yüzden kendisine “Bekka” yani “Çok ağlayan” lakabı verilmişti. Ancak böyle ağlamasının sebebini kimse bilmiyordu. Bir gün sevenleri çok ısrar etti, yalvarıp yakardılar, sebebini sordular bu ağlamanın, o da sonunda şöyle anlattı: Seneler önce, aç ve susuz kalarak harikulade hallere sahip olan bir arkadaşım vardı. Bir defasında ikimiz birlikte tayyi mekân ile Bağdat’tan çok uzaktaki şehre bir anda gittik. Orada bana, “Ali, falan tarihte benim evimde ol, vefat ederken, sen yanımda bulun!” dedi, “Sakın ihmal etme, bu sana vasiyetimdir!” diye de sözüne ekledi. Sonra işimizi görüp, yine tayyi mekân ile Bağdat’a döndük. Aylar sonra bu sözü hatırıma geldi, dediği gün evine gittim, ölüm döşeğinde idi. Son anlarını yaşıyor ve can çekişiyordu. Ama yüzü doğu tarafına dönmüştü. Tutup kıbley

Şeytanın Hileleri

Şeytanın Hileleri Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: «Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım» der.” (Haşr, 16) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şeytan insanın kurdudur. Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi. Sakın gruplara bölünmeyin. Cemaatten, toplumdan ve mescitlerden ayrılmayın.” (Ahmed, II, 400; V, 335; Hâkim, I, 73/59) Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle anlatır: Bir râhip vardı, kendi hâlinde manastırında ibadet ederdi. Bir kadın süslenip yanına gitti ve onu cilveleriyle aldattı. Râhip onunla zina etti. Kadın hâmile kalınca şeytan râhibe gelip: “–Onu öldür! İnsanlar bu yaptığını öğrenirse rezil rüsvâ olursun!” dedi. Râhip kadını öldürüp toprağa defnetti. İnsanlar araştırıp bu cinâyeti onun işlediğini öğrendiler. Hemen yakalayıp cezâlandırmak üzere götürdüler. Yolda yürürken şeytan râhibe yaklaşarak: “–Ben bu kötülükleri

Münafığın Hilesi

Münafığın Hilesi İçten münkir, dıştan Müslüman olarak gözüken münafıklardan biri, Peygamberimizin azatlı kölesi ve evlâtlığı Zeyd bin Haris hazretlerine ortaklık teklifinde bulundu. O da onun hakiki müslüman olduğunu zan edip beraber ticaret yapmayı kabul etti. Para münafıktan olmak kaydiyle, beraber mal getirip satmak üzere anlaşıp Taif şehrine gitmek üzere yola çıktılar. Yolda münafık, Hazreti Zeyd'e: — Yorulduk. Şu mağaraya girelim de bir müddet istirahat edelim, dedi. O da kalbinde hiçbir kötülük olmadığı için, bu teklifi kabul edip mağaraya girdiler. Münafık, Hazreti Zeyd'e suikasd hazırlamıştı. Orada uyutup, elini ayağını bağladıktan sonra öldürecekti. Biraz sonra Zeyd uyudu, Münafık da plânını tatbike başladı. Zeyd'in ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladıktan sonra, onu uykudan uyandırdı. Zeyd uyandı ki, elleri ve ayakları bağlanmış. Kendisini niçin bağladığını sordu. O: — Siz bundan birkaç sene evvel Muhammed'le Taif'e gitmiştiniz. Orad