Kayıtlar

küçük etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Küçük Çocuktaki Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Sevgisi

  Küçük Çocuktaki Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Sevgisi Küçük çocuk Peygamber Efendimizin vefat ettiğini duyunca gözyaşlarını tutamadı Ablasının: “- Peygamber efendimiz çok önceden vefat etti!”   Dediğini duyan küçük kardeşi, gözyaşlarını tutamayarak duygusal bir an yaşadı. Küçük çocuğun "- Ben bilmiyordum, yeni öğrendim. Öyle deme, daha çok ağlayasım geliyor!" dediği anlar, izleyenlerin duygulandırdı...

Küçük Prens’ten Hayat üzerine 11 Seçmece Alıntı…

Küçük Prens’ten Hayat üzerine 11 Seçmece Alıntı…   Hayranı Olduğumuz Küçük Prens Kitabından Hayat Üzerine 11 Seçmece Alıntı 1- Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: “Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar. 2- “Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin!” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkândan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkânlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir

Küçük, Olsun, Allah, Teâlâ, İçin, Olsun,

Küçük Olsun Allah’ü Teâlâ İçin Olsun   Hikâye edildiğine göre Ebû Mansur bin Zükeyr rahmetullahi aleyh zâhid ve sâlih bir insandı. Ömrünün son dönemlerinde gözyaşlarını tutamaz oldu. Hayatının sonlarına doğru, vefât anı yaklaştıkca çok ağladığı için gözleri adeta pınar olmuştu.   “- Neden ölüm vakti yaklaşınca ağlıyorsun?” diye soruldu.   O da:   “- Ben şimdiye kadar hiç gitmediğim bir yola gidiyorum. Orada nelerle karşılaşacağımı bilemiyorum. Yaptığım ameller fayda verecek mi vermeyecek mi? O düşüncelerle kalbim ürperiyor, yüreğim sızlıyor ve gözyaşlarımı tutamıyorum ” dedi.   Vefat ettikten sonra oğlu rüyasında gördü ve:   “- Babacığım, Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordu.   Babası da:   “- Ey oğulcuğum! İş senin bildiğin gibi değil.   Hesap vermek, hesaba çekilmek çok zor, çok sıkıntılı, çok çetin bir iş. Bir ömür yaptığım ameller fayda vermedi.   Merhametlilerin En Merhametlisi   Merhametlilerin en merhametlisi, adâletlilerin en

Küçük Hasenattan Ebedi Mutluluğa

Küçük Hasenattan Ebedi Mutluluğa Yazıma başlamadan önce Size hatırlatmak istediğim Kur’an-ı Kerim’den ayetler var. Rabbimiz Kelamından Zilzal Suresi 7-9. Ayetlerinde şöyle buyuruyor.   “Zerre ağırlığında hayır yapan onun mükâfatını alır. Zerre kadar da şer işleyen d e onun cezasını görür.” Size bahsedeceğim konuyla ilgili hadiseleri de bu ayet çerçevesinden değerlendirmenizi, birleştirmenizi ve bu oluşum algısı içinde görmenizi dileceğim. İnsan kendine bahşedilen nimetlerin karşılığını eda ederken verilen bu nimetlerin büyüklüğüne ve verilen imkânların durumuna göre amel yolunda hasenatları büyük görünebilir. Veya tersi olarak küçük bir hasenat olarak görünebilir. Fakat kul bu hasenatların Allah katında ne derece kazandığı bilemez. İnsanın yapmış olduğu hasenatlar, ameller, davranışlar, hasenatlar ve sevaplar insanın kurtuluşuna sebep olabilir. Bir önceki paragrafta ifade ettiğim gibi hangi durumdan, amelden rahatlığa, felaha, cennete nail olduğunu bilemez. Bu durumu daha

Küçük Hatalar Felâkete Sebep Olabiliyor…

Küçük Hatalar Felâkete Sebep Olabiliyor… Ebu Cafer Sem’anî Kuddise Sirrûh'nin yolu Lübnan dağına düşüyor. Orada kendinden geçmiş, Allah ehlinden bir topluluğa tesadüf ediyor. Bir delikanlı da onlara hizmet etmekte... Delikanlı, dere-tepe, dağ, bayır dolaşmakta, bulduğu şeyleri getirmekte, hazırlamakta ve pişirmekte ve kendilerine takdim etmekte. Sem’anî Kuddise Sirrûh üç gün, onlarla bir arada kalıyor. Dördüncü gün kendisine diyorlar ki: - Aramızdaki ahengi gördün! Haydi, sen de yoluna git ki, nasibin bu ahenk değildir. Ve Sem’anî Kuddise Sirrûh'ye dua ediyorlar. Sem’anî Kuddise Sirrûh çıkıb gidiyor. Aradan yıllar geçiyor. Bir gün Sem’anî Kuddise Sirrûh Bağdat sokaklarında dolaşıyor iken bakıyor ki bir genç pazarda tellallık etmekde. Evet bu genç, Lübnan dağındaki Allah ehline hizmet eden delikanlı... O’nun ta kendisi! Gayet laubali ve yırtık bir eda ile tellallık ediyor ve yakışıksız sözler söylüyor. Münasebetsiz haller gösteriyor. Sem’anî Kuddise Sirrûh hayretler iç

Motivasyon Şapkası

Resim
Motivasyon Şapkası   John Kennedy küçük bir çocukken Boston’da seçkin bir özel okula gidiyordu ve okulda üniforma giymek zorunluydu. Bu üniformalar çocuklar için çok önemliydi ve üniformalarına, özellikle de şapkalarına bir şey olursa başları belaya girerdi. Çocuklar okuldan eve beraber yürürlerdi ve yollarının üzerinde tırmanması neredeyse imkânsız bir duvar vardı. Çocuklar duvardan atlamaya çalışırken, “Eminim sen tırmanamazsın. Eminim yapamazsın!” diye birbirlerini kışkırtırlardı. Bir gün John Kennedy şapkasını tuttuğu gibi duvarın üzerinden fırlattı! O şapka olmadan eve gidemeyeceğini biliyordu; yani, şapkayı duvarın üzerinden atınca, o duvara tırmanmak zorunda kalacağını biliyordu. Peki, onun ne yapmaya çalıştığını anlıyor musunuz? Şapkasını atarken John Kennedy kafasına bunu koymuştu (başının derde girmemesi için eve gitmeden şapkasını alması lazımdı) yani kararlıydı ve bu kararlılıkla duvarı aşmayı aklına koym

Ted Amca

Ted Amca Amerika'da bir ilkokulda öğretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikâye yazmalarını, ertesi gün sınıfta okuyacaklarını söylemiş. Ertesi gün çocuklar hikâyelerini anlatmaya başlamış. İlk sırada küçük Suzi varmış. Başlamış anlatmaya: - Bizim çiftliğimiz var. Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı." Öğretmen: - Güzeel. Peki bu hikayeden alınacak ders nedir? - Bütün yumurtaları aynı sepete koyma. - Aferin çok güzel. Lily sıra sende. Küçük Lily tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış: - Bizim de bir çiftliğimiz var. Babam yumurtalardan civciv çıkması için onları kuluçka makinesine koyar, geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacağını sanıyordu, ama sadece 8’inden civciv çıktı. - Eveeet. Peki, buradan alınacak ders nedir? - Tavuktan çıkmamış yumurtaları sayma! - Aferin bu da çok güzel. Billy, sıra sende; Küçük Billy tahtaya kalkmış ve a

Küçük Kızın Duası

Küçük Kızın Duası Afrika’nın uzak ve fakir ülkelerinin birisinde doktorluk yapıyordu. Erkeklerin bile gelmekten ürkecekleri bu ücra yerde para kazanmak için değil, yardıma muhtaç insanlara elinden geldiğince yardım etmek için bulunuyordu. Bir de beraber yaşadığı 8-9 yaşlarında bir kızı vardı. Bir gece doğumhanede genç bir annenin doğumunda bulunmuştu. Saatler süren çabalara rağmen kadıncağız ölmüş ve ardında mini minnacık erken doğmuş bir bebekle sürekli ağlayan iki yaşında bir kız çocuğu bırakmıştı. O ve arkadaşları bebeği hayatta tutmak zorundaydı ama kuvözleri bulunmadığı için bu iş çok zordu. Aslında kuvözleri olsa bile bu aleti çalıştıracak elektrikleri dahi yoktu! Bebeği beslemek için gerekli aletlerden de eser yoktu. Bulundukları yer ekvator üzerinde, geceleri oldukça soğuk geçen bir yerdi. Hastanede çalışan öğrenci ebelerden birisi, yeni doğan bebekler için kullandıkları bir kutu ile pamuklu battaniye getirdi. Bebeği bu battaniyeye sarıp kutuya koydular. Bir diğe

Müslüman Köylü, Küçük Yahudiler ve "Devlet Sözü"

Müslüman Köylü, Küçük Yahudiler ve "Devlet Sözü" Almanya-Yugoslavya sınırındaki Meinfurg şehrinde, o gün olağanüstü birşeyler yaşanıyordu. Sadece tank sesleri ve askerlerin ayak sesleri duyuluyordu. Kaçışan, ağlaşan insanlar vardı. Hitler'in askerleri tek tek evleri basıyor, içinde Yahudi yaşayan evleri ateşe veriyor, çoluk çocuk herkesi askeri araçlara bindirip toplama kamplarına gönderiyorlardı. O güzel, yemyeşil sınır şehri, artık griye dönüşmüştü. Şehrin biraz dışlarında yaşayan Abraham Wirtsovzt 12 yaşındaki oğlu Mişon ile 4 yaşındaki Amy'yi giydirdi, yanlarına biraz yiyecek ve giyecek verdi ve yanaklarından öptü. "Sürekli geceleri, güney-doğuya yürüyün. Kimseye Yahudi olduğunuzu söylemeyin ve konuşmayın, hep saklanın.. Savaş bitince gelip, sizi alacağım." dedi. Çocuklar o gecenin kör karanlığında yürümeye başladılar. Abraham gözyaşlarını sildi: "Tanrım onları koru!" dedi. Bir süre sonra evi askerler basmış ve Abraham ile

Küçük Çobanın Duası

Küçük Çobanın Duası Küçük bir çoban bir Cuma günü koyunları güdüyordu ki, ezanın sesini duydu. Uzaktan, köy ahalisinin birer ikişer camiye doğru yol aldığını görünce: “Ben de Rabbime yönelmeliyim? Ama O’na ne diyeceğim, nasıl ibadet edeceğim?” diye düşünmeye başladı. Küçük çoban namaz kılmayı bilmiyor, ezberinde de ne bir sûre, ne bir dua bulunuyordu. Dizüstü yere çöktü, “Elif, be, te, se…” diye, duyduğu kadarıyla alfabenin harflerini saymaya başladı. Bu duayı birkaç defa etti. Oradan geçen bir adam çocuğun sesini duydu ve çalılar arasından ona baktı. Diz çökmüş, elini açmış, gözleri kapalı bir çocuğun alfabeyi okuduğunu gördü. Çocuğa: “Burada ne yapıyorsun, küçük?” diye seslendi. Çocuk “Dua ediyorum efendim!” dedi. Adam şaşkın bir şekilde: “Niçin alfabeyi okuyorsun?” diye sordu. Çocuk cevap verdi: “Hiç dua bilmiyorum, efendim. Fakat Allah’ın beni korumasını ve koyunlarımı güderken bana yardım etmesini istiyorum. O her şeyi bildiğine göre, harfleri yan y

Büyük Odunları, Önce Küçük Odunları Tutuşturuyorlar

Büyük Odunları, Önce Küçük Odunları Tutuşturuyorlar Malik bin Dinar Kuddîse Sırrûh Hazretleri, bir gün, bir sabiye (küçük çocuğa ) rastladı. Çocuk toprak ile oynuyordu. Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyordu. Malik bin Dinar Kuddîse Sırrûh buyurdu: İçime O çocuğa selam vermek doğdu. Nefsim kibirlenip selam vermekten vazgeçti. Ben nefsime şöyle seslendim: -Ey nefsim! Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri küçük ve büyük herkese selam verirdi. Sende bu çocuğa selam ver! Ve O çocuğa selam verdim, Çocuk: -Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekâtuhû, Ey Malik bin Dinar Kuddîse Sırrûh. Sordum: -Beni nereden tanıdın? Daha önce beni görmüşlüğün yoktu? Çocuk: -Melekût âleminde ruhum, senin ruhunla karşılaştı. Ölmeyen ve sürekli Hayy olan Allah’ü Teâlâ bizleri tanıştırdı. Ben ona sordum: -Akıl ile Nefsin arasındaki fark nedir? Çocuk: -Nefsin, seni bana selam vermekten alıkoyandır. Aklın ise seni selam vermeye teşvik eden ve zorlayandır. Yin

Sual: Kıyametin küçük alametleri nelerdir?

Sual: Kıyametin küçük alametleri nelerdir? Cevap: Kıyametin kopmasına yakın önce küçük alametler çıkacaktır. Sonra da büyük alametler çıkacaktır. Kıyametin küçük alametleri ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır: (İnsanlar camilerle ve camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.)  [İbni Mace] (Erkek erkekle, kadın kadınla yetinmedikçe, kıyamet kopmaz.)  [Hatib] (Fitneler artmadıkça, kıyamet kopmaz.)  [Buhari] (İnsanlarda cimrilik artar ve kıyamet kötülerden başkası üzerine kopmaz.)  [İ.Neccar] (Ahlaksızlık ve fuhuş açık olmadan komşular kötüleşmeden hainler emin, eminler hain sayılmadan, akrabalık arasında soğukluk olmadan kıyamet kopmaz.)  [İ. Ahmed] (Yemin ederim ki, cimrilik, fuhuş meydana çıkmadıkça, emine hıyanet edilip, haine güvenilmedikçe, iyiler helak olup kötüler kalmadıkça kıyamet kopmaz.)  [Hakim] (Yağmurların bereketi kaldıkça kıyamet kopmaz.)  [Ebu Ya’la] (Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldıkça kıyamet kopmaz.)  [Müslim] (Zamanda yak

Küçük Bîr Çamur Denizi Sulandırmaz

Küçük Bîr Çamur Denizi Sulandırmaz  Sultan Ahmed'le Aziz Mahmud Hüdayi birbir lerini o kadar sever sayarlar, birbirlerine o kadar bağlıdırlar ki, bu sevgi saygı ve bağlılıktan kaynaklanan bir çok olay ilgili kitaplarda yer almıştır Sultan Ahmed, Şeyhi Aziz Mahmud'a bir hediye sunmak istiyordu Mürşidinin kendisinden bu hediyeyi kabul etmesi onu çok mutlu edecekti Sultan Ahmed bir gün kendine uygun gördüğü birhediyeyi Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine gönderdi Ama Şeyh Hazretleri kabul etmedi Şüphesiz bu kabul etmeyiş, sultana karşı bir tavır anlamına gelmiyordu Gerçek din büyüklerinden çoğu prensip olarak hediye kabul etmezdi Bu, büyük insanların dünya malına hangi gözle baktıklarını, başkaları için ulaşılmaz sayılan şeylerin nazarlarında hiçbir değer taşımadığını ifade etmenin bir yoluydu Sultan Ahmed şeyhi Hüdayi'nin kabul etmediği hediyeyi yine bu devrin maneviyat ulularından Abdülmecit Sivasî'ye gönderdi Sivasî kabul etti Kendisine, padişahın aynı hediyey