Küçük Hasenattan Ebedi Mutluluğa
Küçük Hasenattan Ebedi
Mutluluğa
Yazıma başlamadan önce Size hatırlatmak
istediğim Kur’an-ı Kerim’den ayetler var. Rabbimiz Kelamından Zilzal Suresi
7-9. Ayetlerinde şöyle buyuruyor.
“Zerre
ağırlığında hayır yapan onun mükâfatını alır. Zerre kadar da şer işleyen d e
onun cezasını görür.”
Size bahsedeceğim konuyla ilgili hadiseleri de
bu ayet çerçevesinden değerlendirmenizi, birleştirmenizi ve bu oluşum algısı
içinde görmenizi dileceğim.
İnsan kendine bahşedilen nimetlerin karşılığını
eda ederken verilen bu nimetlerin büyüklüğüne ve verilen imkânların durumuna
göre amel yolunda hasenatları büyük görünebilir. Veya tersi olarak küçük bir
hasenat olarak görünebilir. Fakat kul bu hasenatların Allah katında ne derece
kazandığı bilemez.
İnsanın yapmış olduğu hasenatlar, ameller,
davranışlar, hasenatlar ve sevaplar insanın kurtuluşuna sebep olabilir. Bir
önceki paragrafta ifade ettiğim gibi hangi durumdan, amelden rahatlığa, felaha,
cennete nail olduğunu bilemez. Bu durumu daha iyi anlamak için birkaç misal ile
konuya netlik kazandıralım.
Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın ölümünden sonra,
Hz. Abbas Radiyallahü Anh altı ay Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ı rüyasında görme
arzusu içinde can atıyordu. Altı ayın sonunda rüyasında gördü.
Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a sual olarak:
“- Hak Teâlâ seni ne ile affetti?” buyurdu.
Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın cevabı şu oluyor:
“- Bir gün sokağa çıktım bakmıştım ki bir çocuk
bir kuşu tutmuş, elinde hırpalıyor. Hemen onun yanına koşmuş, cebimden üç beş
kuruş çıkarıp o çocuğa vermiştim. Böylece kuşu alıp azad etmiştim. Mizanda işte
o amelimden kurtulduğumu söylediler.”.
Diğer misalimiz ise Harun Reşid’in eşi Zübeyde
Hatundur. Zübeyde Hatun ömrü hayatında birçok han, hamam, imarethane ve
şifahane gibi pek çok hayır müessesesi yaptırmış. Yapmış olduğu en önemli
hasenat ise Hicaz suyolunu yaptırmış ve Mekke-i Mükerreme’den Arafat’a kadar su
kanallarını yaptırmıştır. Bütün hayatını hayır ve hasenat peşinde geçen nu
mualla kadıncağız vefat ettikten sonra; birisi onu rüyasında görmüş ve ona
demiş ki:
“- Dünyada Allah için bu kadar büyük hayırlar
yaptın, kim bilir Hak Teâlâ sana Cennet’te ne yüksek bir makam bahşetti!”
Zübeyde Hatun’un cevabı şöyle olmuş:
“- Evet, doğru, Rabb-i Rahim bana gerçekten de
yüce makam ihsan eyledi; fakat bu yüce makamı yaptırmış olduğum hayır
müesseseleri nedeniyle vermedi. Bir gün, bulunduğum mekânda ilahiler okunuyor,
kasideler söyleniyordu. Sazendeler sazlarına vurdukları bir sırada minarelerden
ezan-ı Muhammedinin yükseldiğini duymuştum. Hemen;”:
“- Susun ezanı dinleyelim!” deyip oradaki
herkesi susturmuştum. İşte, sorgu-sual anında, ameller anında, amellerim birer
birer sayıp döküldü. Arafat’a kadar su kanalları döşeme de vardı onlar içinde.
Fakat bana denildi ki:”
“- Seni ezana karşı göstermiş olduğun o
saygından dolayı bağışladık.”
Rabbim, hepimizi; en küçük ve en büyük
hasenatların idraki içinde olmamızı ve bu hesanatların kurtuluşumuza, affımıza ve
bağışlanmamıza vesile olmasını nasip etsin. (Âmin!)
Yorumlar
Yorum Gönder