Kayıtlar

çocukluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çocukluğa Özlem!

Resim
  Çocukluğa Özlem!   Bakma öyle şaşkın şaşkın gözlerime çocuk! Bizi de sardılar patiska kundaklara Bizim için de yapıldı loğusa şerbetleri Kırk uçurmalar, diş buğdayları Biz de uyuduk göğsünde anamızın En masum uykuları…   Biz de ağladık olur olmaz şeylere Mızıkçılık yaptık oyunlarda Canımız sıkıldı, üzüldük yenilince Oysa ne ağır yenilgiler alacaktık sonra Ne çok aşklarda yanacaktı canımız En zor kazanılan oyun… Hayatmış! Sonra anladık…   Gösterişli kutlamalar olmasa da Bizde üfledik yaşgünlerinde mumlu pastalara Küçük ellerimizle alkışladık sönünce Bilmiyorduk ki ne çok mumlar yakacaktık sonra İmkansız düşler için Ellerimiz kaç kez boş kalacaktı Sonra anladık...   Bizde çizdik sayfalara Mutlu bir ev, yanına agaç, mavi bulutlar Oysa yanyana ama çok uzak Hayatlar varmış yaşanan Evler mutlu degilmiş her zaman Gri de olurmuş bulutlar! Sonra anladık...   Biz de ter içinde oynadık sokaklarda Düştük, bizim de yaralandı dizl

Sultan Alparslan'ın 10 liderlik Sırrı

Resim
Sultan Alparslan'ın 10 liderlik Sırrı 1-Önce heybetinle fethet, sonra bileğinle Selçuklu kaynaklarında Sultan Alparslan’ın fiziksel özelliklerine dair çok detaylı bilgiler olmamakla birlikte, en azından kendisiyle ilgili belirli bir fikre ulaşmamızı sağlayacak kayıtlar mevcuttur. Buna göre insaflı bir zat olan Sultan Alparslan, iyi ahlaklı ve “sevimli yaratılışlı”ydı. Yakışıklıydı. Son derece heybetli olup “zor ve korkulu zamanlarda bile” heybetini muhafaza ederdi. “Eşsiz bir cihangir”di. İri yarıydı ve kaynaklara bakılırsa haddinden fazla uzun boyluydu. “Ebu Şucâ” (yiğitliğin babası) ve Adûdüddevle (devletin pazusu, koruyucusu) gibi künye ve lakaplarında görülen ibareler, kuşkusuz Sultanın fiziksel özellikleriyle de ilgiliydi. Kendisine bağlı hükümetler ya da diğer devlet hükümdarları tarafından Sultan’a gönderilen elçiler onun heybeti karşısında korkuya kapılırlardı. Sakalları o kadar uzundu ki, hiçbir zaman hedefinden şaşmamasıyla bilinen okunu atarken kendisine mani

Babam ve Ben

Babam ve Ben 4 yaş: Babam her şeyi bilir. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor olabilir. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. (Çocukluğunu anımsayamayacak kadar yaşlı.) 14 yaş: Babama kulak asma, o artık çağ dışı kaldı. 21 yaş: Babam mı? Aman Tanrım! O hiçbir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki! 35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak. 40 yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini ne kadar çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemişim. Ondan çok şey öğren