Kayıtlar

Haziran 13, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her Şey Aslına Rücu Eder

Her Şey Aslına Rücu Eder Vakti zamanında padişahlarımızdan biri Britanya'ya ziyarete gider... Britanya kralıyla bizim padişah bir tartışmaya tutulurlar... Asalet mi önemli yoksa terbiye mi... Britanya kralı ısrarla terbiye asaletin önündedir... Terbiye ettiğiniz bir canlı zaten asil olur der... Padişahımız ısrarla karşı çıkar... Her şey aslına döner sonunda der... Kral, bak der... Ben bir kedi terbiye ettim ki bir gör... Kedi demeye bin şahit ister... Bir şak şak eder... O da ne! İkramı getirene bak... Bir kedi... Elinde çay tepsisi... Parmaklarının ucunda tıngır mıngır nazik bir şekilde ben ben diyen hanımefendilere taş çıkarırcasına geliyor… Ve yine nazik bir reveransla eğilip ikramını yapıyor... Padişah çok etkilendim der... Gerçekten fikirlerimden caysam mı acaba... Şu terbiyenin ettiklerine bak... Bu arada vezirinin kulağına eğilir ve der ki; git bana bir fare bul... Vezir fareyi bulur gelir... Padişahımız krala döner ve ya... Bu kediden çok etkilendi

Her Şey Aslına Çeker

Her Şey Aslına Çeker Bir padişah Hızır Aleyhisselâm’ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı: -Kim bana Hızır Aleyhisselâm'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım, dedi. Birçok oğlu uşağı olan fakir bir adam bu işe talip oldu. Karısına dedi ki: -Hanım ben padişaha Hızır Aleyhisselâm'ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır Aleyhisselâm'ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz. Adamın karısı kanaatkâr biriydi: - Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten, dedi. Ama adam kafaya koymuştu. Padişaha gidip Hızır Aleyhisselâm'ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Hızır Aleyhisselâm'ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit

Her şey O’nun (Celle Celâlüh) Elinde

Her şey O’nun (Celle Celâlüh) Elinde Büyük ariflerden Şeyhu’l-İslam Ahmed Cami Hz.lerinin huzuruna bir Türkmen beyi geldi. Yanında ailesi de vardı. Kadının elinde son derece güzel yüzlü bir çocuk bulunuyordu. Çocuğun iki gözü de kördü. Anne-baba büyük bir ızıdırap içindeydiler. Üzüntü ile Ahmed Cami Hz.lerine yaklaştılar ve: “Efendim! Bu bizim tek oğlumuz; her şeyi güzel, fakat iki gözü görmüyor. Dünyayı gezdik, pek çok doktora gittik, bir çare bulamadık. Dua edecek birçok veliye ve ulu kişiye gittik, fakat sonuç alamadık. Bizim malımız çoktur; bu yolda hepsini feda etmeye hazırız. Sizin dualarınızın Allah katında kabul edildiğini işittik; kapınıza geldik. Lütfen şu oğlumuza bir nazar ve dua edeniz de gözleri açılsın; bütün malımızı size hediye edelim. Eğer siz de himmet etmezseniz, biz kendimizi yerden yere vurup helak olacağız. Bizi boş çevirmeyin!” diye yalvarmaya başladılar. Ardından yüksek sesle ağlamaya başladılar. Ulu veli böyle bir istek karşında irkildi. Çünkü kendis

Allah Her Şeyi Görür

Allah Her Şeyi Görür Öğretmen öğrencileri içinde en çok Hasanı seviyor ve onu diğerlerinden üstün tutuyordu. Arkadaşları Hasanın kendilerinden daha çok sevilmesini çekemiyorlardı. Öğretmen bu durumu anlamakta gecikmedi. Öğretmen sevdiği öğrencinin üstünlüğünü diğerlerine anlatmak için her birine birer elma verdi. Ve “bunları hiç kimsenin görmediği bir yerde yiyip gelin.” diye tembih etti. Elmaları alan öğrenciler gizli bir yer bulabilmek için koşa koşa gidip, gözden kayboldular. Herkes elmayı kimsenin görmediği bir yerde yiyerek geri döndü. Yalnız Hasan elmayı aldığı gibi geri getirdi. Öğretmen diğer öğrencilere sordu: - Elmaları ne yaptınız? Öğrenciler hep bir ağızdan: - Hiç kimsenin görmediği bir yerde yedik, dediler. Öğretmen bu sefer Hasan’a döndü ve: - Sen niçin elmayı yemeden geri getirdin? Diye sorunca, Hasan şu cevabı verdi: - Siz bize hiç kimsenin görmediği bir yerde yiyin demiştiniz. Oysa ben nereye gittiysem, Allah’ın beni gördüğünü hissettim ve bu yüzd