Kayıtlar

Ağustos 25, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lehvi Mahfuz

Lehvi Mahfuz Kelime anlamı olarak LEVH-İ MAHFUZ; “levh” levha, “mahfuz” ise korunmuş demektir. Allah’ın takdir ettiği, olmuş ve olacak bütün şeylerin üzerinde yazılı bulunduğu kabul edilen kader levhasına denir. Levh-i Mahfuz, Allah’ın gökleri ve yeri yaratmadan önce yazmış olduğu bir kitaptır. Levh: “yazı yazmaya uygun yassı ve düzgün yüzey” anlamındaki levh ile mahfûz mahfuz: “korunmuş” mânasındaki mahfûz kelimelerinden oluşan “Levh-i mahfuz”: “ Üzerine yazı yazılan, silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş düzgün satıh” demektir. “Levh-i mahfuz” , değişmeyen kader levhasıdır. Burada olacak olan her şeyin son ve kesin şekli yazılıdır. Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır." (Rad, 39) "Şüphesiz ki biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık." (Kamer, 49) "Çünkü gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i Mah

Muhtaç Eyleme

Muhtaç Eyleme Ulu tanrım senden bir niyazım var, Kulunu namerde muhtaç eyleme… Derdimin dermanı her an sendedir, Lokmana tabibe muhtaç eyleme… Dermanım zehirse sen ver içeyim, İzin ver her yerden dümdüz geçeyim… Kanat ver de denizlerden uçayım, Köprüye sandala muhtaç eyleme… Yokluk verip başım dara getirme, Mezarımda karaçalı bitirme, Hasta edip döşeklerde yatırma, Senden başkasına muhtaç eyleme… Günden güne artmaktadır dertlerim, Eşten dosttan hem köyümden ırağım, Tek dağ başı olsun benim durağım, Senden başkasına muhtaç eyleme… Yolsuza düşünme kulun yolunu, Sen bilirsin garip bahtım halimi, Yaya aşam şu dağların belini, Senden başkasına muhtaç eyleme… Hodlu Noksani

Kadirbilir

Kadirbilir İstanbul’da, televizyon dizilerinde kostüm sorumlusu olarak çalışan kız, bir kokteylde âşık olduğu sigortacının peşine takılıp Antalya’ya göçtü. Evlendiler. Kız iş hayatından el etek çekti, evinin kadını oldu. İki aylık bir erkek bebekle mutlu bir aile olarak evliliğin bir yılını yeni doldurmuşlardı ki, kızın annesinin ani ölümü her şeyi alt üst etti. Çünkü yaşlı babası, ihtiyar dünyada yapayalnız kalmıştı. Deniz yolları emeklisi Kadir baba, koyu matemini sükûnetle yaşadıktan sonra, kızının ısrarı ile Antalya’ya gitti. İşinden ve eşinden sonra kırk üç yıllık “memleketi” İstanbul’dan da ayrılmak babayı sarstı. (Aslen Gümüşhaneliydi.) Tamamen içine kapandı; kimse ile konuşmuyor, hiçbir yere gitmiyor, doğru dürüst yiyip içmiyordu. Bir süre sonra damat, kayınpederin varlığından rahatsız olduğunu hissettirmeye başladı. Eşiyle sık sık tartışıyordu. Antalya’daki bir aylık sürenin sonunda bir gün baba, damadının tavrını hissetmiş bir bedbaht olarak, “Ben gidi