Kayıtlar

Düğün etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Arşın Altında Bir Düğün

Arşın Altında Bir Düğün Hiç yüzünü görmeden âşık oldunuz mu birine? Ezelde âşık olmuşum sadece bir isme... "Bu nasıl iştir?" demeyin... Ben de bilmiyorum, ama oldu işte! Her an şaşılacak işler olmuyor mu yerde ve gökte? Bir ismin peşinde koştum durdum yıllarca ümitsizce... Acaba kimdir, bilir miyim, yüzünü görür müyüm? Diye... Ansızın karşılaşıverdim O'nunla zamanın bir yerinde... Yer ve gökte ararken, Öz'de buldum, Sen'de ararken Ben'de buldum derler ya, İşte öylesine... Meğer ne de güzelmiş O Gül yüzün... Ey benim nazlı yârim, sevda çiçeğim, aşk bahçem... Öyle bakma! O bakışın bir hançer, canım Kudret elinde... Ne yana dönsem, sadece Sen! Yalnız Sen! Mecnunum, aşkından olmuşum bir divane... Bir varmış, Bir yokmuş, evvel zaman içinde, zaman hayal içinde… Hani o vakitler çağırmıştın beni, gönülden sessiz ve gizlice? "Çiçeği dalından kim kopardı, seni BEN'den kim ayırdı? Ben Gül'üm, sen bülbül, dön gel yine...

Fatih'in Sünnet Düğünü

Fatih'in Sünnet Düğünü Fatih Sultan Mehmed Edirne'de büyük bir sünnet düğünü tertiplemiş ve düğüne zamanın ileri gelen ilim adamlarını da davet etmişti. Alimler arasında Fatih'in hocaları; Molla Güranî ve Molla Hüsrev de vardı. Hazreti Fatih, yemekte Molla Güranî ile beraber sofraya oturdu. Yemek esnasında Hocası Molla Güranî Fatih'e şu nasihatta bulundu — Haramdan perhiz eyle! Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed: — Hocam, bu sözünle eğer sarayda haram lokma yendiği fikrini söylemek istiyorsanız, şu anda siz de o haramdan yiyorsunuz, dedi. Molla Güranî cevabı yapıştırdı: — Benim önüme helâli, sizin önünüze haramı isabet etmiştir! dedi. Bu söz karşısında diyecek bir şey bulamayan Fatih, bu sefer yemek arasında hocası görmeden önlerindeki tabağı değiştirdi. Hoca yemeğe devam ediyordu ve Fatih'in bu hareketini görmemişti. Biraz sonra Fatih: — Hocam, artık haram yediğinizde şüphe kalmadı. Çünkü ben biraz evvel tabakları değiştirmi...

Şehit Şerife Bacı

Resim
Şehit Şerife Bacı İşte Şerife gelin bu köylü ve 21 yaşında. O'nu 16 yaşında evlendirmişlerdi. Düğünden iki ay sonra Harbi Umumi patlak verdi. Kocasını askere aldılar. 6 ay sonra da Çanakkale'den kocasının ölüm tezkeresi geldi. Kimsesizdi, hiçbir geliri yoktu. "Bu tazeliğiyle yapayalnız durması yakışık almaz" diyen köyün yaşlıları, onu sakata ayrılmış bir asker gazisi olan Topal Yusuf ile evlendirdiler. Üç yıl sonra Şerife Gelin'in bir kızı oldu. Küçük kıza Elif adını koydular. Elif anasını emiyor, emdikçe Şerife Gelinin sütü artıyordu. Bunu fırsat bilen komşular, o günlerin salgın hastalıkları yüzünden anası ölen, yetim kalan, süt ememeyen hangi çocuk varsa, Şerife Gelin'e getiriyorlar; Köyün yetimlerini hep O emziriyordu. Belki de bunlar çile günlerinin tabii bir yansıması idi. Sonuç olarak bu köyde yetimlerin tamamı sütkardeşi, Şerife Gelin de sütanası olmuştu... Evdeki işlerle birlikte dışarı işlerini de Şerife gelin yapardı. Öküzlerle çift...