Kayıtlar

Ganimet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Üzüntüsüz Geçen Vakitler, Bulunmaz Ganimettir…

  "Ey oğlum! Bu zamanınız fırsattır. Fırsat da, büyük nimettir. Sıhhat ile ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganimettir. Her saati Allah’ü Teâlâ’yı zikretmek ile [anmakla] geçirmelidir. Resûlullahın “Sallallahu Teâlâ Aleyhi Ve Sellem” sünnet-i seniyyesine uygun olan her iş, hattâ alışveriş bile zikir olur. O hâlde, her hareketin, her duruşun, Resûlullaha uygun olması lazımdır. Böylece, hepsi zikir olur. (Zikir) demek, gafleti tard etmektir, atmak ve kovmaktır. Yani, Allahü teâlâyı hatırlamaktır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sahibini unutmaktan kurtulur ve dâim zikretmiş olur." İmam-ı Rabbânî hazretleri “Rahmetullahi Teâlâ Aleyh

Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmeyin

  Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmeyin   1. Cilt 133. Mektup: Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmemenin Beyanı Hakkındadır.   بسم الله الرحمن الرحيم   133. Mektup Yine Molla Muhammed Sıddık’adır.   Fırsatı ganimet bilmenin ve Vakti zayi’ etmemenin (boşa geçirmemenin) beyanı hakkındadır.   Gönderdiğiniz Mektubunuz geldi. Fırsatı ganimet bilmek ve vakti zayi etmemek lazımdır. Rusüm ve Adeterden bir şey hasıl olmaz (elde edilmez) ve Mazeret ve bahaneler hüsrandan (zarar ve ziyandan) başka bir şey ziyadeleştirmez (yani pişmanlığı ziyadeleştirir.   Muhbiri Sadık Sallallahü Aleyhi Vesellem هلك المسوفون   Sevfeciler (1) helak oldu. Buyurdu. (Salatın etemmi ve selamın ekmeli Rasulullah efendimiz üzerine olsun)   Muhakkak mevcut olan ömür sermayesini Vehmi (hayali) işlere Sarf etmek mevhumu, mevcut için hıfz etmek (korumak) Cidden kerihtir. (çirkindir) Çünkü vakit sermayesini daha mühim işlerde sarf etmek lazımdır.   Unutmak, Geçici malayani, boş süsleri-ziy

Ganimet Hissem İçin Kim Bana Bineğini Verir?

Ganimet Hissem İçin Kim Bana Bineğini Verir? Vâsile bin Eskâ Radıyallâhu Anh şöyle anlatır: Tebük Seferi’ne çıkılacağı günlerde (sefere katılabilmek için ne maddî gücüm ne de bir bineğim vardı. Bu mübarek seferden mahrum kalmamak için) Medine meydanında Müslüman kardeşlerime şöyle nidâ ettim: “–Ganimet hissemi vermek karşılığında kim beni bineğine bindirir?” Ensâr’dan yaşlı bir zât, bineğine sırayla binmek suretiyle beni savaşa götürebileceğini söyledi. Bu hayırlı arkadaşla yola çıktım. Allah ganimet de nasip etti; hisseme bir miktar deve isabet etti. Develeri o yaşlı zata götürdüm. O ise bana: “–Develerini al götür.” dedi. “–Başta yaptığımız anlaşmaya göre bunlar senin.” dediysem de Ensârî: “–Ey kardeşim! Ganimetini al, ben senin bu maddî payını istememiştim. (Ben sevabına, yâni uhrevî kazancına iştirâk etmeyi düşünerek ve Hakk’ın rızâsını umarak seni buraya getirdim.)” karşılığını verdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 113/2676) Böylece o mübârek Ensârî de, o