Kayıtlar

ehli etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İşleri ehline vermek

  İşleri ehline vermek   Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” (Nisa Sûresi, 58)   “Biz emaneti (dinin emir ve yasaklarını), göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, “sorumluluğundan” korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Sûresi, 72)   Müminler övülürken, “Emanetlerine (dinin emir ve yasaklarına) riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler” buyuruluyor. “Müminun Sûresi, 8”   Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak yaptıkları bildiriliyor. (Şura Sûresi, 38)   Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: “İş ehli olmayana (la

Harâbât Ehlini Hor Görme Sakın

Harâbât Ehlini Hor Görme Sakın   Meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır... Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider... Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar... Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını. Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan...             Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar... Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile... İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar... İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki: “- Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?” Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama m

Hikmet Ehli Zatlar Ahmaklık Hakkında Buyuruyor ki:

·      Müslümanlığı bırakmak, yani dinsiz olmak ahmaklığın en kötüsüdür. ·      Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. ·      Akıllı ile istişare galibiyet, ahmakla istişare mağlubiyettir. ·      Ahmağın kalbi ağzında, akıllının dili kalbindedir. Yani ahmak sır saklayamaz, akıllı sırrı ifşa etmez. ·      Ahmağın üç alameti vardır: Farzlarda tembellik, abesle iştigal ve yaratıklara eziyet etmek. ·      Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. ·      Aklımız sınırlıdır. Aklın eremediği şeyleri akıl ile anlamaya kalkışmak ahmaklık olur. ·      Ahmağa nasihat kâr etmez. ·      Bir arpa tanesini, bir karıncayı yaratmaktan aciz olanın, kâinatın tesadüfen meydana geldiğini, bir yaratıcının bulunmadığını sanmasından daha büyük ahmaklık olur mu?

Hikmet Ehlinden Hikmetli Sözler 1

  ·      Son nefeste Allah demek isteyen, sözünün eri ise, hemen başlasın. ·      Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap. ·      İmanda değişme olursa nimetlerde de değişme olur. ·      Dinimizde, gri yoktur. Siyah beyaz vardır. Ya iman ya küfür. ·      Dünyaya zillet, ahirete izzet verilmiştir. ·      Kuldan isteyen zelil, Allah’tan isteyen aziz olur. ·      Dünyayı sevmeyeni Allah sever, insanların elindekini sevmeyeni insan sever. ·      Bu dünyayı mekan sanan hapı yuttu. ·      Her şeyi Allah için yapmalı. Bir şeyin içine dünya menfaati girerse, zemzeme idrar karıştırmak gibi olur. İsterse bir damla olsun. ·      Kalbinde Allah korkusu çok az olan, dünya sevgisi bulunan, haramlardan sakınmayan, âlim olduğunu söylerse şaşılır. ·      Salih kimselerden olmadığım halde, salihleri severim. Kötü kimselerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri sevmem. ·      Dünyanın geçer akçesi paradır. Ahiretin geçer akçesi amel-i salihtir. ·      Sa

Cennet Ehli ve Hâlleri

Cennet Ehli ve Hâlleri               Cehennem’e girmesi hüküm olunanlar cezalarını bulunca, meydanda yalnız iyiler ve cennetlikler kalır. Aralarındaki haklar ve diğer hususlar düzeltildikten ve helâl edildikten sonra, kimsenin kimsede zerre kadar hakkı kalmayınca, Allahü tealanın emri ile Cennet’e doğru sevk olunurlar. Hadîs-i şerîfde Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “Cennetlikler, bedenlerinde kıl olmadığı hâlde, otuz Üç yasında olarak Cennet’e girerler” buyurdu. Küçükken ölenler de, böyle olup, otuz üç yaşında kalırlar. Gözle-rinde kudretten sürme olup, çok güzel bir görünüşleri vardır. Nitekim hadîs-i şerîfde; “Herkesden önce Cennet’e girenlerin yüzleri ondördüncü gecedeki ay gibi parlar.” buyuruldu. Bunlar hesapsız cennete girenlerdir. Bir başka hadis-i şerifde; “Hesapsız Cennete girenlerin yüzleri ondördüncü gecedeki ay gibi parlar. Bunlardan sonra gelenlerin yüzleri gökteki büyük yıldızlar gibidir” buyuruldu. Cennet hullelerini ve kaftanlarını giyip Burak’lara binerle

Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse

  Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse               Bildirilmiştir ki; Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse, Cennet Meleklerinin Ulusu Rıdvân’a, Cennet Elmalarından Bir Elma Getirmesini ve Bir Mektup Yazmasını Emir Buyurur. Mektubun Başında Şöyle Yazar; Bismillâhirrahmânirrahîm! Saltanatı Ebedî Olarak Yok Olmayan Melikten, Hûrî ve Köşklerle Meşgûl Olup Melik-i Gafûr’un Likasını Unutan ve Artık Hep Var Olan Azize Yazılmıştır.             Mektubu Bir Hûrîye Verirler. O Hûrîyi Elmanın İçerisine Yerleştirirler. Elmayı Bir Meleğe Verip, “Ey Melek! Bu Elmayı Kulumun Eline Ver. Bizim Selâmımızı da Söyle.” Buyurulur. Melek Gelir ve O Mü’minin Köşkünün Etrâfında Dolaşır. Şöyle Seslenir; Ey Nûr Sahibi! Ey Köşkler Sahibi! Hûrî ve Köşklerle Meşgûl Oldun ve Melik-i Gafûr’un Likasını (Allah’a Kavuşmayı) Unuttun.” Der. Hûrîlerden Birisi Başını Dışarıya Çıkarıp Seslenen Meleği Görür. Mü’minin Yanına Gelir ve Şöy

Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki…

Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki…   ·      İnsanlar neden ölmek istemezler, çünkü dünyalarını mamur, ahiretlerini harap ederler. İnsan mamur edip harap ettiği yere hiç gitmek ister mi? ·      Ölen birini geri gönderseler o kimse melek olurdu, çünkü oradaki durumları gördü bir daha günah işleyebilir mi? Bu fırsat sizde var, ölmeden önce ölün yani günah işlemeyin, melek gibi olun. ·      Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir. ·      Dünya, zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi. Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür. Cennetlik, Cennetlik işleri, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahlarıdır. Mıknatıs demiri nasıl kendine ç