Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki…
Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki…
·
İnsanlar
neden ölmek istemezler, çünkü dünyalarını mamur, ahiretlerini harap ederler.
İnsan mamur edip harap ettiği yere hiç gitmek ister mi?
·
Ölen
birini geri gönderseler o kimse melek olurdu, çünkü oradaki durumları gördü bir
daha günah işleyebilir mi? Bu fırsat sizde var, ölmeden önce ölün yani günah
işlemeyin, melek gibi olun.
·
Ölmek
felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak
felakettir.
·
Dünya,
zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi.
Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz,
iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık
sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür. Cennetlik, Cennetlik işleri,
Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası
olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahlarıdır. Mıknatıs demiri
nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibadetler Cennete çeker.
·
Kıyamette
nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Ahirette Cennet ve
Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve
dine uymak gerekir. Cehenneme götürücü tuzaklara yakalanmamalı. Bu tuzaklar
âyet-i kerimede mealen şöyle bildiriliyor:
·
(Dünya
hayatı ancak bir laib [oyun], lehv [eğlence], ziynet [süs], aranızda tefahür
[övünme] ve mal ve evladı çoğaltma isteğinden ibarettir.) [Hadid 20]
·
Bunların
bir tanesine yakalananın gönlü ölür.
·
Çalışın
ve nefslerinizi, içinde yer alacakları ölüm ötesi için hazırlayın. Önünüzde
çözümü zorlaşan şeyleri Allah’ın ilmine havale edin. Öbür âleme geçmeden önce
bir şey hazırlayın ki, oraya vardığınızda karşınıza çıksın. Çünkü Allah’ü Teâlâ
buyuruyor ki:
·
(O
gün [kıyamette] herkes, dünyada ne hayır yapmışsa, onu karşısında hazır
bulacak, ne kötülük yapmışsa, onlarla kendi arasında uzun bir mesafe olmasını
arzu edecektir. Kullarına karşı şefkatli, esirgeyici olan Allah size kendinden
korkmanızı emreder.) [Al-i İmran 30]
·
O
halde, Allah’tan korkun, yani Onun emir ve yasaklarına riayet edin. Sizden önce
gelip geçenlerden de ibret alın. Unutmayın ki, yarın küçük büyük bütün
davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız.
·
Ölüme
hazırlanan, yakın bilen, seven kimsenin bir tek alameti vardır. Güler yüz ve
tatlı dil. Ölümü seven kimsenin yüzü güler. Müslüman bu dünyada gurbettedir.
Müminin vatanı ahirettir. İnsan dünyada bile uzun yıllar ayrı kaldığı
memleketine geldiğinde sevinir. Onun için mümin, asıl vatanına kavuşacağı için
ölümüne sevinir.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın en büyük nimeti imandır yani Müslüman olmaktır. Bu en büyük nimeti
seçtiği kullarına verir. Allah’ın seçtiğini beğenmemek, kendi beğendiğini ileri
sürmek ne çirkin şeydir. Bir kimse bu en büyük nimetin kıymetini bilmezse, bu
nimet gider haberi olmaz. Bu en büyük nimetin şükrü için birbirimizi sevmek
şarttır. Müslüman Müslümana âşık olmalı, niye, Allah’ü Teâlâ seçmiş,
seçilmişler. Bir Müslüman başka bir Müslümanı görünce rengi uçacak, sararacak.
Niye, acaba yanlış bir hareketim olur da onu üzer, kırar mıyım diye.
·
Şeytan,
emri yapmadığı için kâfir olmadı. Bu emir yanlış, ben bu adama secde etmem
dedi. Onun için Allah’ü Teâlâ’nın emirlerine uyamayanlar, yapamayanlar,
yapamadığı için az da olsa üzülenler günahkârdır, çünkü Allah’ü Teâlâ’nın
emrini beğenmemezlik etmiyorlar. Ama böyle şey olur mu, bu yanlış, bu saçma,
buna lüzum yok diyenler dinden çıkar.
·
Şimdi
sana mevki makam sahibi birisi bir şeyi yap derse yaparsın. Mevki makamı
yükseldikçe, yapman süratli ve itinalı olur. Bunun gibi, dinimizin emir ve
yasaklarını farklı yapman, çok süratli ve itinalı yapman lazım. Bir fark
olacak. Çünkü Allah ve Resulü buyuruyor. İşte Allah’ü Teâlâ secdeyi emredince
bunu ilk yapan Cebrail oldu. Onun içinde Cibril-i Emin oldu. (En büyük melek)
·
İman
nimetinin şükrü, Hubbi fillâh, bugdi fillâh’tır. Allah dostlarını sevmek, Allah
düşmanlarını sevmemek, imanın esasıdır.
·
İnsan
bedeni ve sıhhati için doksan yere soruyor, hangi doktor iyi diye. Kasaba
gitmiyor, bakkala gitmiyor, mütehassıs doktora, meşhur hastaneye gidiyor.
Akıllı olduğu için gidiyor tabii. İnsan, Allah korusun ahireti için rast gele
adama, rast gele çağırana, rast gele kitaba vs. nasıl dinini teslim eder, bu
mümkün değil, bu mümkün değil, bu mümkün değil.
·
Ehlisünnet
âlimlerinin kitapları çok kıymetlidir, misli yoktur. Çünkü onlara ait içinde
bir kelime yoktur. Bütün sözleri nakle dayanır. Kendilerinin de, sözlerinin de
kıymetli olması bu yüzdendir.
·
Büyüklerin
sözleri şifadır, rızktır. Siz farkına varmazsınız. Birisi okur, (Aa benim
ilacım bu) der, diğeri (Allah Allah bu benim için) der. Herkes rızkını böylece
alır.
·
Büyüklerin
kitaplarını okumak, sözlerini anlatmak sohbettir. Sohbet böyle olur, sohbet
buna denir. Kendinden anlatmaya illet denir.
·
Bazıları,
bize gelin biz sizi kurtarırız diyorlar. Böyle şey olmaz, Ehlisünnet
Büyüklerinin kitaplarına tâbi olarak, beraber kurtulalım denir. Yol levhası
olmaya çalışmalıdır.
·
Rızk
mukadderdir. Yani herkesin rızkı bellidir, artmaz eksilmez, rızkını almadan
dünyadan ayrılmaz. İsteyene helalden gelir, isteyene haramdan. Gelen miktar
aynıdır. Ecel mukadderdir. Yani herkesin ömrü bellidir, uzamaz kısalmaz, vakti
dolunca dünyadan ayrılır. Kaza ve kader, hayır ve şer, zaten imanın
şartlarındandır. Peki, daha ne diye isyan ediyorsun, daha ne diye
şükretmiyorsun? Rızkın belli, ömrün belli, başına gelenler Allah’tan. İster
isyan et, ister şükret. Değişen bir şey yok. İsyan edenin yeri Cehennem,
şükredeninki Cennet. Yani aynı şeyler için, ya Cennete gideceksin ya Cehenneme.
·
Dünya
misafirhanedir. Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak
için Allah’ü Teâlâ’yı bırakmak ahmaklıktır. Göğsünü kıbleden çevirenin
namazının bozulduğu gibi, yüzünü İslamiyet'ten çevirenin hem dünyası hem
ahireti bozulur.
·
Laf
ile Müslümanlık olmaz. Dinin emir ve yasaklarına önem vermeyenin imanı gider.
Önem vermemek, işlediği günaha zerre kadar da olsa üzülmemek demektir.
·
Kıyamet
derdini bilseydiniz, dünyada dert diye bir şey tanımazdınız. Bütün
geçimsizlikler, ölümü unutmaktandır.
·
Dinin
en büyük düşmanı cehalettir. Cahillik Cehenneme götürür.
·
Dini,
ehlisünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeli, yoksa insan, şeytanın oyuncağı,
kötü din adamlarının kuklası olur da ruhu bile duymaz.
·
Arkadaş,
seni Allah’ü Teâlâ’nın razı olduğu işleri yapmaya teşvik eden kimsedir.
·
İhtiyaçsızlık
azgınlığa sebep olur.
·
Mütevazı
olan ne şikâyet eder, ne şikâyet edilir.
·
Hakiki
sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.
·
İstediklerini
vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki dost değildir.
·
Başarı
nedir? Manisi nedir? Başarı, öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir. Ahirette
işe yaramıyorsa, o başarı değildir. Manisi insanın kendisidir, yani aklına
nefsine uymasıdır.
·
Acılar
ve sevinçler paylaşıldıkça insanlar rahat olur.
·
Silsile-i
aliyye büyüklerini tanımak ve sevmek, dünya ve ahiret saadetlerine kavuşturur.
·
İbadetler
insanın vazifesidir. Güzel ahlak ise meziyetidir.
·
Ehlisünnet
itikadı nimeti güneş gibidir. Sıkıntılar yıldızlar gibidir. Evet yıldızlar var
elbet, inkâr edilmez ama göremezsin! Güneşin olduğu yerde yıldızlar yok olur.
Yıldızların adı olmaz.
·
Her
sıkıntının, her başarısızlığın, her derdin ilacı namaz ve istiğfardır. Allah’ü Teâlâ
günah işleyen bir kulunu muvaffak etmez.
·
Allah’ü
Teâlâ günah işlemeyenlerden ve günah işlenmeyen yerlerden razıdır. Siz, günah
işlememeye ve arkadaşlarınızı günahtan korumaya çalışın.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya sığınan hıfz-ı eman-ı ilahide olur.
·
İhlas,
muhabbet ve itaat, üçü ayrılmazsa feyz gelir. Ayrılırsa, büyük zat feyz vermek
istese de, feyz gelmez.
·
Allah’ü
Teâlâ bir kulundan razı olursa, ona, her şeyi vermiş demektir.
·
Her
şeyin, her işin bir gayesi, kıblesi vardır. Esas gaye imanla ölmek, Allah
demektir. Allah’ı unutarak iş yapan, Cehennem ateşini talep etmektedir.
Samimiyet varsa, iyilikle, tatlı dille bu hatırlatılmalı, ona yardım etmeli.
·
Müsafeha
edince, el ayrılmadan günahlar dökülür.
·
Günah
işlenmeyen yerde huzur vardır. Günah işlenirse huzursuzluk başlar. Günahlar
kalbi sıkar, zikri ilahi ile meşgul olmak, insana ferahlık verir, günahlara
karşı soğukluk getirir. Bir Müslüman günah işlemese Cennet nimetleri başlar.
·
Şeytan,
öfke anında aklı örter, avucunun içine alır, her şeyi yaptırır.
·
Nice
küçük amel, niyetle büyür, nice büyük amel ise niyetle küçülür.
·
Fasıklar
Allah’ü Teâlâ’nın sıfatlarına, kâfirler ise Zatına düşmandırlar.
·
Cömertlik
et, iyilikte bulun. Fakat başa kakma, çünkü cömertliğin faydası sana aittir.
·
Müslümanın
ikramında şifa vardır. Hediye vermek de almak da sünnettir.
·
İyiliği,
sayarak değil, saçarak yapın!
·
Eline,
diline, beline sahip olana, kötülükler uzak kalır.
·
Göz
iki, kulak iki, ağız tek, çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek.
·
İçi
aydın olan, dışına ışık verir.
·
İnsanın
sözü hikmet, bakışı ibret ve susması ders olmalı.
·
Küçük
bir delik, büyük bir gemiyi batırır.
·
Musibete
sabırsızlık göstermek, ondan da büyük musibettir.
·
Nasihat
tutmayanı musibet tutar.
·
Zalim
ölmek yerine mazlum olarak öl.
·
Nefsin
bütün istekleri beden içindir, onun ihtiyaçları içindir. Aklın da böyle. Ancak,
dünyadaki her şey insan için yaratıldığından bu isteklerin, ihtiyaçların ardı
arkası gelmez, yani sonu yoktur. Akıl ve nefs, bu isteklerini kalbe
bildirirler. Kalb de bunlardan gelene göre hareket eder.
·
Bu
akıl, İslamiyet’e kavuşunca, kıymetlenir. Yine istekleri beden içindir ama bu
sefer ahireti görür, ebedi hayatı görür, bu bedenin orada da saadete kavuşması
için çırpınır. Nefsin her isteğine boyun eğmez. Sınırlama getirir. Şunları
şunları ancak şu kadar yapabilirsin der yani bu talimatı kalbe gönderir. Nefs
ise yine isteklerine devam eder. Kâfirdir çünkü. Kalb yine akıl ve nefsten
gelenlere göre hareket eder. Ancak kalbin doğru, sıhhatli karar verebilmesi
için sağlam olması, hasta olmaması lazım. Kalbin hasta olmaması için, mezhep
imamlarımızın, ehlisünnet âlimlerinin yolunda olmak lazım, salihlerle beraber
olmak lazım.
·
Dinimizde
ruhbanlık yoktur. Nefsi öldürmek, bütün isteklerini reddetmek diye bir şey
yoktur. İslamiyet nefsi öldürmeyi değil, kontrol altına almayı istemektedir.
Nefsin isteklerinden helal olanları yapmaya izin veriyor. Haram olanlarına izin
vermiyor.
·
Eshab-ı
kiram efendilerimizi çok sevin. Ama istisnasız hepsini. Hepsi Cennetlik çünkü.
Hepsi Allah Resulünün arkadaşı çünkü. Onların işlerine sözlerine sakın
karışmayın. Onların işine sözüne aklıyla giren mürted olarak çıkar. Bundan çok
sakının. Hepsi Cennetliktir. Allah’ü Teâlâ hepsinden razı olduğunu ve hepsine
Cenneti vaad ettiğini Kur’an-ı kerimde açıkça bildirmektedir.
·
La
ilahe illallah Muhammedün resulullah.
·
Öyle
bir kelime ki söylemesi hafif ama değeri çok yüksek. İmam-ı Rabbani hazretleri,
(Bu kelime-i tevhidin sevabını terazinin bir kefesine koysalar, yedi kat
yerler, yedi kat gökler günahlarla dolsa, bu kelime-i tevhidin bulunduğu yer
ağır gelir) buyuruyor.
·
İmanı
olanı ateş yakmaz. Çünkü kelime-i tevhid onu korur. Asırlarca, imansızlar bu
kelimeyi söylememek için öldüler, Cehenneme gittiler, asırlarca Müslümanlar bu
kelimeyi söyletmek için şehit oldular, Cennete gittiler.
·
Bu
kelime-i tevhidi söylemeyi yani buna iman etmeyi, Allah’ü Teâlâ kime nasip
etmişse, ondan daha zengin, ondan daha mutlu, ondan daha bahtiyar hiç kimse
olamaz bu dünyada. Onun için bunu söylemeyi kime cenab-ı Hak nasip etmişse onun
bundan başka herhangi bir talepte bulunması doğru değildir. Çünkü en
kıymetlisini verdi Allah’ü Teâlâ’, en kıymetli. Bundan daha kıymetli yoktur.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya hamd olsun ki bize bu kelime-i tevhidi söylemek nasip etmiş. Mesela
Peygamber efendimizi gördükleri halde, Hazret-i Ebu Bekir kelime-i tevhidi
söyledi, Hazret-i Ömer söyledi, Ebu Cehil, Ebu Leheb söylemedi. Yani şaka değil
bu iş. Cennet ve Cehennem bahis konusu. Söyleyen Cennete, söylemeyen Cehenneme.
Allah’ü Teâlâ muhafaza buyursun. Onun için boş kaldıkça kelime-i tevhid
söylemeli.
·
Eğer
bir kişinin kalbinde ahiret derdi varsa, hiçbir dert onun için dert olmaz. Ama
kalbinde dünya derdi varsa her türlü sıkıntı onun için derttir.
·
Güçlü
insan mütevazı, aciz insan kibirli olur.
·
Maiyetiniz
sizi sevmiyorsa noksanlık sizdedir. Maiyete hizmet edin. Emir vermeyin.
·
Rahat
etmek istiyorsanız iki şeye riayet edin:
·
Günah
işlemeyin. Bütün sıkıntıların başı günah işlemektir.
·
Kalb
kırmayın. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır.
·
Bu
bana lazım, bu bana lazım diyen huzur bulamaz. Bu bana lazım değildir diyen
huzur bulur.
·
Bir
kişi var veriyor, bir kişi var vermiyor. Bunlardan hangisini insanlar sever?
Elbette vereni severler. Bu kişiyi insanlar sever de Allah’ü Teâlâ sevmez mi?
Elbette sever. O halde vermek lazım.
·
Kötülerle
münakaşa etme üzerler, iyilerle münakaşa etme küserler.
·
Tevazu
kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından daha üstün ve daha aşağı
görmemektir.
·
(Benimki
benim seninki de benim) diyen, hayvan sıfatlı kimsedir. (Seninki senin benimki
benim) diyen zararsızdır. Makbul olan, (benimki senin seninki de senin)
demektir. Bunu salih Müslüman söyler.
·
Hedefi
olmayan gemiye rüzgar fayda etmez.
·
Dağlar
ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden yol geçer.
·
Bid’at
itikadı sahiplerine ve suizan sahiplerine tevbe nasip olmaz. Bunlar
yaptıklarını doğru zannettikleri için tevbe etmezler.
·
Allah’ü
Teâlâ iki amelin karşılığını bildirmemiştir. Bunlardan biri oruç, diğeri
iftiraya uğradığı halde sabretmektir. Bu ikisine kat kat sevap verilecek.
·
Vaktin
kıymetini bilin. Gözyaşı yerine kan akıtsanız geri gelmez. Ahirette her
nefesten hesaba çekileceksiniz.
·
Müslüman,
Allah katında kıymeti olan insan demektir. Allah’ın sevdiği insan demektir. Bir
Müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır, kusurlarını affetmek
lazımdır.
·
Hatta
affetmek mecburiyetindesin. Niye? Allah’ın seni affetmesini istiyorsan, sen de
Onun Müslüman kulunu affetmen lazım. Yani, affedilmek için affetmek lazım. Din
kardeşinin kusurunu affedeni, Allah’ü Teâlâ affeder.
·
Bütün
mevcudat, fen ilimleri, fizik kimya biyoloji vs. hepsi Allah’ü Teâlâ’nın
varlığını ve birliğini göstermektedir. İslamiyet ise bu yüce Rabbimize nasıl
inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini bildirmektedir.
·
Doğru
iman nimeti en büyük nimettir. Nimetlerde zirvedir. Bunun dışında başka şeylere
bakmak, aşağıya bakmak demektir. Aşağı, adi olanı istemek demektir. Kendini
zelil etmektir. Allah’ü Teâlâ (Nimetlerimin kıymetini bilirseniz arttırırım,
bilmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim) buyuruyor. Bunun için
şükretmek lazım, elimizden gitmemesi için korkmak lazım. Bu vaadi ilahidir. Allah’ü
Teâlâ vaadinden dönmez, onu yapar.
·
Korkmak
lazım, imanı muhafaza etmeye çalışmak lazım. İman çok kıymetlidir, Müslüman çok
kıymetlidir. Kıymetini bilmek lazım. Bir fasık müminin, kalbindeki nuru dünyaya
çıkarsalar, müminin iman nuru güneşin ziyasını kapatırdı.
·
Bugün
çürük olan, yarın da çürük olur.
·
İnsan
hür iradesi ile uçağa, gemiye, otobüse binmekte serbesttir. Ama bindikten sonra
kaptanın işine karışılmaz.
·
İnsan,
kalbinde bulunan sevgi ile ölür. Kalbinde hangi sevgi varsa onunla gider. Yani
bu sevgiye göre dünyadan imanla ya da imansız ayrılır.
·
Niyet
çok önemli; haramlardan kaçıp, farzları yerine getiren, dinimize hizmet
niyetinde olanın, her adımı zikir sayılır. Niyeti unutmamalı. Her sabah, (Allah
Rızası için, ibadet ve dinime hizmet etmeye, rızkımı helalinden kazanmaya) diye
niyet edenin, yaptığı her iş, attığı her adım zikir sayılır.
·
Nefsin
gıdası haramdır, nefs harama doymaz, işledikçe işler. Ruhun gıdası, ilim ve iyi
hâldir.
·
Hiçbir
şeyimizi beğenmeyeceğiz, kendimizi ne kadar alçaltırsak, o kadar yükseliriz,
ama cemiyet içinde değil, makam ve mevkiimizin gerektirdiği şeyi muhafaza
edecek, kendimizi aşağılatmayacağız. Tevazu sahibi de olacağız, cemiyetteki
durumumuzu da muhafaza edeceğiz.
·
Müslüman
olarak, Müslümanlar arasında insanı imana davet eden şeylerle uğraşmak
yanlıştır. Biz zaten iman edilmesi gerektiğini biliyoruz, bunu kabul etmişiz,
lazım olan, doğru nasıl itikat edileceği ve fıkıhtır. Ne kadar bilirsek, o
kadar yaşar, ne kadar yaşarsak imanımızı o kadar tehlikeden korumuş oluruz.
Kelam ilmini gerekenler okusun. Fıkıh ilmi temeldir.
·
Allah’ü
Teâlâ ile kulu arasında, nefs bir perde, bir baraj, bir duvardır. Bu
yıkılmadıkça, Allah’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşulmaz.
·
Bir
kişinin hidayetine vesile olmak, bin yıl salih amel işlemekten daha iyidir.
Nafile ibadetler değil, farzlar da bu bin yıla dahildir.
·
Küfre
düşmekten korkmayan küfre düşebilir. Çok korkacağız ve bu korku sebebiyle
hazırlıklı olacağız. Dünya imtihanında, bütünleme yok, ya geçer ya kalır.
Geçerse Cennete geçer, kabri Cennet bahçesi olur. Namazlarda son nefesi imanla
vermek ve şehid olmak için muhakkak dua edilmelidir.
·
Her
gün 5000 yerine 5 zikir yapın, ama ehlisünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden
en az 11 sayfa okuyun. Kadın erkek her Müslümana dini öğrenmek farz-ı ayndır.
·
İlmin
iki ayağı vardır. Biri edep diğeri mal. Bir büyüğe karşı hayatında veya
vefatından sonra kasten bir edepsizlik yapan kimse mahvolur. Bunun için, ilmi
edepsize öğretmemelidir, buyurmuşlardır. Eğer mal olmasa, yazılan kıymetli
kitaplar raflarda kalır. Okunmaz. Okunmayan, raflarda duran kitabın ne faydası
olacak. Onun için mal da önemlidir, kıymetlidir. Hadis-i şerifte, (Âlimlerin
mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir.) buyuruldu. Bu, kitapları okunan,
istifade edilen ehlisünnet âlimlerin mürekkebidir.
·
Allah’ü
Teâlâ her şeyi bir sebeple yaratır, evliyasına ve Peygamberlerine bu âdetini
bozar. İnsanların konuşmaları için havayı sebep olarak yaratmıştır. Hava olmasa
sesler işitilmezdi. Bunun gibi, bu Büyüklerden istifade etmek için bir sebep
vardır. Bu sebep nedir? İsimlerini söylemek yeter... (Evliya anılınca rahmet
yağar) hadis-i şeriftir.
http://www.ehlisunnetbuyukleri.com
Yorumlar
Yorum Gönder