Kayıtlar

Savaşı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Haç Hilâl Savaşı

  Haç Hilâl Savaşı   Yine haclı seferi, başlattı şerefsizler. Firavun azmaları, hain soysuz yezitler. Yeter sabrettiğimiz sabrımız taştı yeter. Birlik olma günüdür, Emperyalizme karşı. Bu TÜRK'ün KÜRT'ün değil, bu HAÇ HİLÂL savaşı...   Uyan Müslüman uyan, kafanı kumdan çıkar Düşündün mü niçin hep, Müslüman kanı akar Bu nasıl adalettir, böyle nereye kadar Gün gelecek kopacak, bu soysuzların başı Bu TÜRK'ün KÜRT'ün değil, bu HAÇ HİLÂL savaşı...   Nedir Müslümanların çektiği bunca çile Yahudi Hristiyan, işte verdi el ele Yurdumuza göz koydu açıkça, bile bile Ne yaparsanız yapın, tutmayacak bu aşı Bu TÜRK'ün KÜRT'ün değil, bu HAÇ HİLÂL savaşı...   Yahu zorlanıyorum, kendimi tutmak için Ey birleşmiş it suyu fazla sürmez sevincin Nasıl böyle eminim, sorun bakalım niçin Mazlumun silahıdır akan bunca gözyaşı Bu TÜRK'ün KÜRT'ün değil, bu HAÇ HİLÂL savaşı...   Bunların yarası çok, kaşınıp duruyorlar Sinsice şer

Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler

Resim
  Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler   1912-1913 Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar komitacılarınca Trakya’nın her köşesindeki köyler, Müslümanlara ait kutsallar (camiler, mezarlıklar vb…) yakılır yıkılır, harap hale getirilir. Halkın canı ve malının hiçbir güvencesi kalmaz. Çoluk çocuk, kadın kız gözetilmeksizin kıyımlar, tecavüzler birbirini izler. Ölenler nehirlere, su kuyularına atılmaktadır. Bulgar mezalimine dair bilgileri sağduyu ile yazan gözlemcilerin ve gazetecilerin haberleri Avrupa ve İstanbul basında geniş yer bulur. Nisan 1913 tarihli L’illustration gazetesi şöyle yazmaktadır : “Bulgar askerlerinin kin ve ihtirasına hedef olan Türk evleri, cehennemi gölgede bırakan bir faciayı yaşadılar. Yağma edildiler. Türk evlerinin kafes arkasında korku ile bekleşen kadınların gölgelerini sezen askerler, tekme ve dipçik darbeleriyle içeriye saldırdılar. Ellerine ne geçerse aldılar. Mücevher, halı, elbise, ayna ve her şey… Taşınabilecek v

Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi)

Resim
  Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi) “… Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana: “- Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşları’na katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular. Ben: “- Kayıtlara göre en son 1952’de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” dedim. Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: “- Hocam, o da bir şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi.” Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “- Nasıl oldu? Anlat bakalım.” 1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:             “- Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün? “- Götürem amca, bin arabaya!” Şoför oraya doğru arabayı sürerken

Suriye savaşı neden bitmiyor?

Suriye savaşı neden bitmiyor? Önce Sabah Gazetesi’nde çıkan bir haberi naklediyoruz: Yıllardır devam eden Suriye savaşında taraflarından hiçbiri diğerine üstünlük kurabilmiş değil. Savaş kaybedeni bölgede yaşayanlar, kazanan ise silah şirketi... Binlerce insanın katledildiği ve vahşice kimyasal silahların kullanıldığı Suriye savaşı silah üreticilerini ihya etti. 5 silah firmasının değeri 6 yılda yüzde 120 artarak 330 milyar dolara çıktı ABD'nin en önemli beş büyük savunma sanayii ve silah üreticisi şirketinin 2011 yılı başında 150.2 milyar dolar olan piyasa değeri, 6 yıl içinde yüzde 120 artarak 330.7 milyar dolara ulaştı. ABD'li 5 büyük silah üreticisinin savaş boyunca değişen değerleri şöyle sıralandı: Piyasa değerleri ikiye katladı Şirket 18.02.2011 07.04.2017 Değişim % Lockheed Martin 28.6 78.3 173.7 milyar dolar Northrop Grumman 20.1 41.7 107.5 m

Çanakkale Savaşı'nda Zaferden 1 Gün Önce

Resim
Çanakkale Savaşı'nda Zaferden 1 Gün Önce     Bir asker, namaz kılan (en zor şartlarda bile terk etmeyen) diğer askere sordu: -Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun? Namaz kılan asker tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi: -Şu insan; niçin yanından geçerken toplanıyor selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ‘yat’ dese yatıyor ‘kalk’ dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?’ Diğer asker cevap verdi: -‘Evet! O da benim gibi bir insan ama rütbesi var omuzun da yıldızı var…’ Namaz kılan askerin cevabı müthişti: -‘Ey arkadaş! Sen omuzunda bir tane yıldızı var diye, senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren bir zat’a niçin itaat etmeyeyim? Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim?’…

Irak Askerinin Ölümü

Resim
Irak Askerinin Ölümü Yer Irak Tarih 1999 Körfez Savaşı; Fotoğrafçı Ken Jarecke Bu fotoğraf, paramparça olmuş bir kamyonun içinde, tanınmaz halde yanmış bir Irak askerini gösteriyor. Kamyonun arka tarafından güneş ışığı geliyor. Çevredeki herzeye yanmış ya da parçalanmıştı. Bu yüzden fotoğraf neredeyse siyah beyaz çekilmiş gibi görünüyor. Sabah erken saatlerdi, bütün geceyi ayakta geçirmiştik. Bir, bir buçuk saat içinde bir ateşkes ilan edilmesi bekleniyordu. Nasıriye’den Basra’ya doğru ilerliyorduk. Ve bu görüntüyle karşılaştık… Otobanın ortasında tek başına duran bir kamyon... Amerikan ordusundan bir görevliyle beraberdim. “Ölülerin fotoğraflarını çekmeyi anlayamıyorum” dedi bana… Ne söyleyeceğimi bilemedim. Aklıma gelen ilk şey “Eğer ben bu fotoğrafları çekmezsem, annem ve pek çok kişi, savaşın filmlerde gördükleri gibi olduğunu sanmaya devam edecekler” demek oldu.” Utansın! İnsanlık utansın! Bu savaşı çıkaranlar utansın! Petrol hırsızları utansın! Ülkesi

Hak İstiyorsan Hakkâri’ye Gideceksin Arkadaşım!

Hak İstiyorsan Hakkâri’ye Gideceksin Arkadaşım! Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş haline rağmen sağa sola koşuyordu. Yanına sokularak: – Hayrola teyzeciğim, dedim. Bir derdiniz mi var? Sıcak bir tebessümle: – Buraların yabancısıyım evladım, dedi. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum. – Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm. Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu. – Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim.” – 20 dakikanız var, dedim. Hastaneye yakın ama bu havada pek araba bulunmuyor. Durağa herkesten önce geldiğimiz için, dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini