Kayıtlar

aşık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Canım Kurban Olsun

  Canım Kurban Olsun   Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed... Şefaat eyle bu kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Mü'min olanların çoktur cefası Ahirette olur zevk u sefası On sekiz bin âlemin Mustafa'sı Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Yedi gökleri seyran eyleyen Kürsi'nin üstünde cevlan eyleyen Mi'racda ümmetini dileyen Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Dört caryâr onun gökçek yâridir Anı seven günahlardan beridir On sekiz bin âlemin sultanıdır Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Âşık Yunus nider dünyayı sensiz Sen hak Peygambersin şeksiz şüphesiz Sana uymayanlar gider imansız Adı güzel kendi güzel Muhammed... (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Yunus Emre Kuddise Sirrûh Kenter: Değersiz Cevlan: Dolaşma Şek: Şüphe Şefaat: Bağışlanmasını dileme

Canı Dilden Aşık Oldum

  Canı Dilden Aşık Oldum   Âşık oldum canı dilden, Muhammed’e Muhammed’e, Mevlam bizi ümmet eyle, Muhammed’e Muhammed’e.   Âşık olan irfan bulsun, ciğer yansın püryan olsun, Bir canım var kurban olsun, Muhammed’e Muhammed’e.   Rüyada görüştür bizi, murada eriştir bizi Mevlam sen kavuştur, bizi Muhammed’e Muhammed’e.   Ebubekir sağ yanında, Hz. Ömer sol yanında; Osman Ali divanında Muhammed’in Muhammed’in.   Gökten Kuran inmedi mi, taç başına konmadı mı? Hak Peygamber demedi mi Muhammed’e Muhammed’e… (Sallallahu alâ Muhammed sallallahu aleyke Ahmed.)

Niye?

  Niye?   Hakka âşık oldun ise, muhabbetle doldun ise; Canda onu buldun ise, geceleri uyku niye hu!   Muradına erdin ise, Hak rızasın verdin ise; Allah için verdin ise, verdiğinde gözün niye hu!   Sönmüş ocak yaktın ise, gönüllere aktın ise; Bir yoksula baktın ise, başa kakan sözün niye hu!   Bir hastaya vardın ise, hatırını sordun ise; Yarasını sardın ise, kalbindeki hüzün niye hu!   Hak yolunda oldun ise, nurlarıyla doldun ise; Rızasını buldun ise, cennetinde gözün niye hu!   Seccadeye durdun ise, Hak kapısın vurdun ise; Öbür dünya yurdun ise, bu dünyada gözün niye hu! (Alıntı)

Bosnalı Mestan (Bir Peygamber Aşığının İbretlik Hikâyesi)

  Bosnalı Mestan (Bir Peygamber Aşığının İbretlik Hikâyesi)   Mestan Bosnalı ayyaş bir genç Müslüman. Yıl 1999. Herkesin illallah dediği, görünce yolunu değiştirdiği belalı biri. Bir gece rüyasında Rasul ü Kibriya Efendimizi görür. Peygamber yakasından tutup iyice sarsar. “- Yeter bu hali bırak ve çabuk bana gel!” der. Mestan muhtarın kapısını çalar, gördüğü rüyayı heyecanla anlatır. “- Muhtar sen bu köyün emirisin, beni Peygambere götür” der. Muhtar içki için para istiyor diye bir miktar para verip başından gönderir. Mestan köyü kapı kapı dolaşıp rüyasını anlatır. Herkes muhtar gibi biraz para verip başından savar. Mestan tekrar muhtara gelip işte para beni Medine’ye peygamberime götür muhtar deyip tehdide başlar. “- Vallahi evlerinizi yakar ahırlarınızı, harmanlarınızı dağıtırım, beni rasulullaha Sallallahü Aleyhi Vesellem götür. O Sallallahü Aleyhi Vesellem beni çağırdı bekliyor.” diye inler. Muhtar çaresiz üç beş hayvanını satıp Mestan’la beraber hacca yazılır

Diken Değil Gül Ol, Aşığın Bülbül Olsun

Diken Değil Gül Ol, Aşığın Bülbül Olsun. Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama Gül başka leş başka kokar... Doğruysan zarar gördüm deme, bil ki iyiler mutlaka kazanır... Kimle gezdiğine, kimle arkadaşlık ettiğine dikkat et. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür... Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden önce doğar. Bekle senin olan sana mutlaka gelir... Üzülme, kaybettiğin her şey, başka bir surette sana geri döner... Hayat bir nefestir aldığın kadar, Hayat bir kafestir kaldığın kadar, Hayat bir hevestir daldığın kadar... Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da. Sana bakan kör ise, sen kendini cam sanma... Yaren değil yar ol, sevgilin Mevlâ olsun. Diken değil gül ol, aşığın bülbül olsun. Dostuna öyle dost ol ki, adın derman olsun... Bir gönül yapmak gelmediyse elinden, bir gönül yıkılmasın dilinden... Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır... Mevlâna Kuddîse Sirrûh

Âşık Uyuyunca

Âşık Uyuyunca  Aşığın âşık, sevgilinin sevgili olduğu eski zamanlarda zavallı bir âşık vardı. O vaadinde duran gerçek bir âşıktı. Uzun seneler sevgilisine bağlanmış onun kulu kölesi olmuştu. Nihayet yıllar sonra sevgilisinden bir haber geldi.  Sevgili ona:  - "Gel falan odada gece yarısına kadar bekle gece yarısından sonra sen çağırmadan ben geleceğim."  diye ona haber yolladı.  Bunu duyan âşık kurbanlar kesti. Ziyafetler verdi. Söylenen o günde denilen odaya giderek beklemeye başladı.  Gece yarısını geçince sevgili söz verdiği gibi çıkıp geldi. Fakat bu sırada âşık beklemekten usanmış uykuya dalmıştı. Sevgili bunu görünce eteğinden bir parça kesip:   - "Sen çocuksun bunlarla oynarsın."  diye birkaç cevizle beraber aşığın cebine koyup gitti.  Âşık neden sonra uykusundan sıçrayıp uyanınca yanında duran etek parçasını ve cebindeki cevizleri gördü. Eyvahlar ederek saçını başını yolmaya başladı.  - "Yazıklar olsun, bütün kötülükleri

Büyücü Koca Karıya Aşık Olan Padişahın Oğlu

Büyücü Koca Karıya Aşık Olan Padişahın Oğlu    Bir padişahın çok yiğit bir oğlu vardı. İçi ve dışı hünerlerle bezenmişti.    Padişah bir gece rüyasında oğlunun öldüğünü gördü büyük bir ıstırap içinde kıvranmaya başlamıştı ki uyandı. Uyanınca bunun rüya olduğunu görüp bu seferde sonsuz bir sevinç içinde kaldı ve kendi kendine:    “Bu sevincimin sebebi rüyadaki kederdi. Allah, bir sebep ihsan edip beni sevindirdi.” dedi. Padişah düşündü:    “Soyumun devamı için oğlumu evlendirmem lâzım, oğluma kötü bir padişahın kızını almaktansa iyi bir kişinin soyundan bir kız almam daha iyi.” dedi.    Şehzadenin annesi bu işten haberdar olunca: “Oğlumuzu bir yoksulla mı akraba yapacaksın?” dedi. Padişah:    “Temiz bir kişiye yoksul demek hatadır, çünkü temiz kişilerin gönülleri zengindir bu da Allah vergisidir.” dedi. Uzun münakaşalardan sonra nihayet padişahın dediği oldu. Padişah oğluna yaradılışı güzel ve temiz bir kız aldı. Kızın güzellikte eşi yoktu, huyu ve ahlâkı da yüzü gibi gü

Ben Ona Aşık Oldum

Ben Ona Aşık Oldum Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kur’an-ı Kerim’i okurken, Peygamber efendimizin ismi geçince hemen o mübarek isme sevgiyle, saygıyla Salâvat-ı Şerife getirmeli. Çok nimete kavuşulur. Musa Aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allah’ü Teâlâ Musa Aleyhisselam’a emretti, benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa Aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, Allah’ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor. Definden sonra Musa Aleyhisselam adamın evine geldi; - Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı? Kadın dedi ki: - Ya Rasulallah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı biri, bunun iyi bir ameli yoktu. - İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var. Kadın yine; - Hiç bir iy

Dostluğun Öyküsü

Resim
Dostluğun Öyküsü Ahmet ve Nihat adında iki arkadaş varmış. Aynı okulda okuyorlarmış. Ahmet İstanbul'da yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş. Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş. Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş olmuşlar. Ahmet Nihat'ın durumuna üzülüyor, yardım yolları arıyormuş. Nihat'ı evine almış. Yedirmiş içirmiş. Cebine para koymuş. Üstünü giydirmiş. Kendine aldığı yeni kıyafetleri bile ona vermiş. Artık beraber gül gibi yaşayıp gidiyorlarmış. Bir gün Ahmet camdan dışarı bakıyormuş. Karşıdan gelen, uzun süredir hayran olduğu ve yakında açılmak istediği kızı görmüş. Ve sonra arkadan Nihat'ın onu takip ettiğini. Nihat eve gelmiş ve Ahmet'e o kızdan çok hoşlandığını aralarını yapıp yapamayacağını sormuş. Ahmet kendisinin de ondan hoşlandığını söyleyememiş. Arkadaşının üzülmesini istememiş çünkü. Aralarını yapmış. Derken zamanla okul bitmiş. Nihat bir süre sonra Kayseri'ye Vali olmuş. Evi arab