Kayıtlar

Firavun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dünyanın en kötü adamı ile olabilirsin tıpkı Firavun ile evli olan Asiye gibi

“Dünyanın en kötü adamı ile evli olabilirsin tıpkı Firavun ile evli olan Hazreti Asiye annemiz gibi… Ama bil ki bu durum, Asiye Annemiz'in Allah’ü Teâlâ’ya olan bağlılığını ve aşkını değiştirmedi.   Dünyanın en iyi adamı ile hatta bir Peygamber ile evli olabilirsin tıpkı Lût Aleyhisselam’ın eşi gibi… Ama buna rağmen, Cennet’e giremeyebilirsin.   Herhangi bir adam ile evli olmayabilirsin tıpkı Hz. Meryem Annemiz gibi… Ama Allah’ü Teâlâ, seni yeryüzündeki tüm kadınlardan daha üstün kılabilir.   Önceliklerinizin farkında olun. Allah’ü Teâlâ aşkı ve Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül her şeyden önce gelir.”

Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası

Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası Mısır’ı Firavun âilesi idâre ediyordu. Bunlar zâlim ve kibirli kimseler idi. Huduttan, yabancı ve güzel bir kadın şehre girdiği zaman hemen Firavun’a bildirilirdi. Evli ise kocası öldürülür, eğer erkek kardeşi var ise, kadın ondan istenirdi. İbrâhîm Aleyhisselâm, yanında Sâre vâlidemiz olduğu hâlde huduttan geçince, yine saraya haber gitti. Cemâl sâhibi bir kadının Mısır’a girdiği bildirildi. Sâre vâlidemiz, İbrâhîm Aleyhisselâm’dan soruldu. O da “dîn kardeşi” mânâsına “kardeşimdir” dedi. Bunun üzerine İbrâhîm Aleyhisselâm’a dokunmadılar. Sâre’yi alıp saraya götürdüler. Bu hususla alâkalı olarak Buhârî’de geçen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur: “Sâre saraya girince, hemen abdest alıp iki rekât namaz kılmak üzere huzûr-ı ilâhîye durdu. Namazı bitirince Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ etti: “Ey Allâh’ım! Ben Sana ve Sen’in peygamberine inanmış, iffetimi de zevcimden başkasına karşı titizlikle korumuş bir kulun isem

Firavun ve Ordusunun Sonu

Firavun, ve, Ordu, Son, Firavun ve Ordusunun Sonu وَجَاوَزْنَا بِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْياً وَعَدْواًۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُۙ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّـذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓائ۪لَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿٩٠﴾ آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٩١﴾ فَالْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ اٰيَةًۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ عَنْ اٰيَاتِنَا لَغَافِلُونَ۟ ﴿٩٢﴾ وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مُبَوَّاَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۚ فَمَا اخْتَلَفُوا حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٩٣﴾ ﴿90﴾   Derken İsrâiloğulları’nı denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: "Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman

Firavun'un Kendi Ölüm Fermanını Vermesi

Firavun'un Kendi Ölüm Fermanını Vermesi Bir gün Hz. Cebrail Aleyhisselâm, insan kıyafetinde Firavuna gelip şöyle dedi: Benim bir kölem vardır. Ben ona ne kadar iyilik yaptımsa o bunun karşılığında bana zulmetti. Hatta sonunda bana isyan edip benim adımı kendine ad yaptı ve bütün kölelerimi kendine kul eyleyip taptırdı. Firavun, “O ne kötü bir kuldur” dedi. Hz. Cebrail Aleyhisselâm, “- Evet çok kötü bir kuldur, onun cezası nedir?” diye sordu. Firavun, “- Suda boğmak gerekir” dedi. Hz. Cebrail Aleyhisselâm, “- Bunu bana yazılı olarak ver de elimde delil olsun!” dedi. Firavun yazıp mühürleyerek Cebrail Aleyhisselâm’e verdi. O da alıp gitti. Nakledildiğine göre Allah Teâlâ, Musa Aleyhisselâm ve Harun Aleyhisselâm ’a şöyle buyurdu: Gidin ve Firavun’a şöyle söyleyin: “- Ey Firavun! Bunca ömür sürdün. Şimdi de kalkmış, “- Ben sizin en büyük rabbinizim’ diyorsun. Oysa senden önceki hiçbir kâfir, böyle bir iddiada bulunmadı. Şunun şurasında kırk yıl ömrün kaldı. Eğer

Firavun Aç Olsaydı

Firavun Aç Olsaydı Beyazid-i Bistamî Kuddise Sirrûh: “Neden açlığı medh-ü sena diyorsun? Diyenlere: “Çünkü, dedi, Eğer Firavun aç olsaydı, "En büyük Rabbiniz Benim!" demezdi. Açlık bir yağmur bulutudur. Kul açken, kalbe hikmet yağar. Açlık öyle bir gıdadır ki, Allah sıddıkların bedenlerini bu gıda ile besler.   (Alıntı)

Firavunun Azgınlığı

Firavunun Azgınlığı Artık Firavunun uykuları kaçmıştı. Hiçbirşeyden zevk duyamaz olmuştu. Bu öfke ve azgınlık içinde halkına şöyle seslendi: -Bırakın beni bu Musa Aleyhisselâm’ı öldüreyim. O Rabbine yalvaradursun. Ben onun sizi yoldan çevirmeden korkuyorum. Bunun üzerine Firavunuın ailesinden olan, ama iman sahibi birisi kalkıp Firavuna yürüdü: -Siz, Rabbim Allah'tır diyen birini mi öldüreceksiniz? Neden Musa Aleyhisselâm'ya saldırıp ona kendi haline bırakın, yolundan çekilin. Eğer o yalan söylüyorsa yalanı kendine. Yok eğer O Peygamberse, siz de ona işkence yaparsanız vay sizin halinize. Ey insanlar, malınıza, gücünüze, ordularınıza güvenmeyin... Bugün herşey sizin olabilir ama Allah'ın azabı gelince sizi kim kurtarabilir? Bu doğru sözler üzerine Firavun daha da kızmıştı: - Ben kendi görüşümden başka doğru yol göremiyorum. Size doğru yolu ancak ben gösterebilirim, dedi. Firavun ailesinden olan iman sahini kişi sözlerini şöyle sürdürdü: -Biliyor musunuz Kı

Musa Aleyhisselâm Ve Firavun

Musa Aleyhisselâm Ve Firavun Yakub Aleyhisselâm Peygamber'in ve Yusuf Peygamber'in vefatlarından sonra Mısır, zalim kralların eline geçmişti. Bu krallara Firavun adı veriliyordu. Mısır'a Kenan ilinden gelip yerleşen İsrailoğulları da rtık sıradan insan olmuşlardı. Fir'avunlar Mısır'a sonradan yerleşen bu insanlara çok kızıyorlardı. Firavun İsrailoğullarına hiç merhamet etmezdi. Kendi milleti olan Kıptileri onlardan üstün görürdü. Firavun İsrailoğullarını bir hayvan gibi çalıştırır ancak ölmeyecek kadar yiyecek verirdi. Onların biricik tanrısı olmak isterdi. Mallarına, saraylarına güvenir, “Mısır benimdir, bu nehirleri ben akıtıyorum” diye böbürlenirdi. Halkı kendisine köle yapmıştı. Halkta onun sözünden dışarı çıkamıyorlardı. Allah'a inanan israiloğulları bundan rahatsızdı. Bir gün bir kahin Fir'avn'a şöyle dedi: - İsrailoğullarından bir çocuk senin tahtını yıkacak. Fir'avun deliye dönmüştü. Askerlerine ülkede İsrailoğullarından ne kada