Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası


Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası

Mısır’ı Firavun âilesi idâre ediyordu. Bunlar zâlim ve kibirli kimseler idi. Huduttan, yabancı ve güzel bir kadın şehre girdiği zaman hemen Firavun’a bildirilirdi. Evli ise kocası öldürülür, eğer erkek kardeşi var ise, kadın ondan istenirdi.

İbrâhîm Aleyhisselâm, yanında Sâre vâlidemiz olduğu hâlde huduttan geçince, yine saraya haber gitti. Cemâl sâhibi bir kadının Mısır’a girdiği bildirildi. Sâre vâlidemiz, İbrâhîm Aleyhisselâm’dan soruldu. O da “dîn kardeşi” mânâsına “kardeşimdir” dedi. Bunun üzerine İbrâhîm Aleyhisselâm’a dokunmadılar. Sâre’yi alıp saraya götürdüler. Bu hususla alâkalı olarak Buhârî’de geçen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:

“Sâre saraya girince, hemen abdest alıp iki rekât namaz kılmak üzere huzûr-ı ilâhîye durdu. Namazı bitirince Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ etti:

“Ey Allâh’ım! Ben Sana ve Sen’in peygamberine inanmış, iffetimi de zevcimden başkasına karşı titizlikle korumuş bir kulun isem şu kâfiri bana musallat etme!” (Buhârî, Buyu’, 100)

Firavun, Sâre’nin yanına yaklaşmak istedi. Birden nefesi kesildi. Felç oldu. Çünkü Allah Allah'ü Teâlâ, Sâre’yi onun şerrinden korumaktaydı.

Firavun, korkusundan onu serbest bıraktı. Câriyesi Hacer’i de hediye olarak ona verdi. Buna hayret eden etrafına

“– Bu kadın bir cinnîdir. Benimle biraz daha kalsa, neredeyse helâk olacaktım. Zararından korunmak için ona Hacer’i verdim!” dedi.

Namazla Ve Sabırla Yardım İstemek

Cenâb-ı Hak biz kullarına sâlih amellerimizle kendisine tevessül etmemizi ve kendisinden sabırla yardım talep etmemizi emrederek şöyle buyurur

 “Ey iman edenler, namaz ve sabırla Allah'ü Teâlâ’dan yardım isteyiniz!” (el-Bakara, 153)

Nitekim Sâre vâlidemiz de, namaz ve sabırla Allah’ü Teâlâ’ya yaptığı ilticasının neticesinde kurtuluşa ermiştir.

Firavun’un kızı Hurya, Hazret-i Sâre’yi çok sevmiş ve ona bir miktar mücevherat hediye etmişti. İbrâhîm Aleyhisselâm bunları görünce

“– Bunları götür, geri ver, bunlar bize gerekmez.” dedi. Sâre onları geri götürdü. Hurya durumu babasına anlatınca Firavun buna şaşakaldı ve

“– Muhakkak ki bunlar üstün ve şerefli bir kavimdirler. Temiz ve asaletli bir soydan gelmektedirler.” dedi.

Kum Doldurduğu Çuvaldan Buğday Çıktı

İbrâhîm Aleyhisselâm, Sâre ve Hacer ile birlikte Mısır’dan Filistin’e döndüler. Seb’ denilen ıssız, sessiz bir yerde konakladılar. İbrâhîm Aleyhisselâm bir kuyu kazdı. Oradan berrak, şeffaf bir su çıktı. Bir müddet sonra yiyecekleri kalmadı. İbrâhîm Aleyhisselâm şehre doğru yol almaya başladı. Biraz gittikten sonra yolda düşündü. Parası olmadığı için geri döndü. Sâre ve Hacer, birdenbire ümitsizliğe kapılmasınlar diye çuvalına kum ve çakıl doldurdu. Konakladığı yere bu şekilde döndü. Çok yorulmuştu. Çuvalı bırakıp hemen uyuyuverdi.

Sâre Hacer’e:
“– Çuvalı aç!” dedi.

Çuvaldakiler buğday olmuştu. Hemen onu öğütüp un yaptılar, ekmek pişirdiler. İbrâhîm Aleyhisselâm uyandığında buna çok şaşırdı ve Rabbine şükretti.

Su Vermedikleri İçin Pişman Oldular

Zamanla Seb’ beldesinde bereket arttı, Allah’ü Teâlâ’nın nîmetleri bollaştı. Gelip geçenler burada iskân ettiler ve kalabalıklaştılar. Fakat sonunda nankörlük ederek İbrâhîm Aleyhisselâm’a, kendi açtığı kuyudan su vermek istemediler. Halîlullâh buna çok incindi. Bir peygamber gönlünün bu şekilde kırılması üzerine sular çekildi. Büyük bir susuzluk başladı. Zavallı gâfiller, bu durumu görünce çok pişman oldular. Gafletlerinden dolayı İbrâhîm Aleyhisselâm’dan özür dilediler. Affedilmeleri için duâ etmesini ricâ ettiler. Çok halîm bir peygamber olan İbrâhîm Aleyhisselâm’ın, onların bu isteklerini kabûl edip de Hakk’a ilticâ etmesi üzerine rahmet-i ilâhî ile sular yeniden bollaştı.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)