Kayıtlar

esir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan

  Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan   Gel ey gurbet diyârında esir olup kalan insan, Gel ey Dünya harâbında yatıp gâfil olan insan.   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör Dünya, Kati mecnun durur buna gönül verip duran insan.   Kafeste bülbüle şeker verirler, fakat hiç durmaz, Acep niçin karar eder, bu zindana giren insan!   Ne müşkül hâl olur gaflette yatıp hiç uyanmayıp, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insan.   Kararmış kalbin ey gâfil nasihat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insan.   Aklını başına topla, elinde var iken fırsat, Sonsuz azap çekecektir, (Adam sen de) diyen insan.   Niyazi bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten inşan.   Niyazi Mısrî Kuddise Sirrûh

Yâ Rab! Yâ Rab!

  Yâ Rab! Yâ Rab!   Ne esir-i taht ne de tâc olayım, Ne de muhtacına muhtaç olayım! Muhtaçlara muhtaç etme beni yâ Rab! Bir tek sana muhtaç olayım…   Muhanetin derdi çok zordur çok zor, Muhanetten iş bitirmeyi istemek ateşten kor… Ne derdim varsa hepsinin sende dermanı var; Koyma beni dâra düşürme beni zâra Allah’ım!   Razzak’sın, Kâdiri Mutlak’sın, Rahman’sın ve Rahim Ahrette şefaatçim olsun; Rasulün Muhammed habibin İbrahim; Yolundan ayırma beni; Allah’ım her daim; Kurda kuşa yem etme beni yâ Rab!   Günahım çok; nefse şeytana çok kanarım; İman temeli sağlam; lakin amelde akmayan bir pınarım; Sen bana kulum demeyi buyur; ben Cehennem, de olsa yanarım; Kulluğundan insanlıktan zerre ayırma beni yâ Rab!   Habibine ümmet doğdum öyle de öleyim; Huzuruna şehadet şerbetini içip de geleyim; Kanımı canımı kabul buyur, yoluna kurban olayım; Beni doğru yoldan ayırma yâ Rab!   Oradan oraya savruldum sanki bir saman gibi; Yandıkça yandım tütt

Androkles

Androkles Vakti zamanında, Androkles isimli bir esir, efendisinden kaçarak bir ormana sığınmıştı. Etrafta gezinirken, birden bire, iniltiler içinde, ızdıraptan kıvranan bir Aslan'ın önüne çıkıverdi: "Önce dehşetli ürktü; kaçmaya yeltendi, fakat hayvanın, yerinden kımıldamadığını görünce, gerisin geriye dönerek ona doğru yürüdü. Yanına yaklaştığında, Aslan, berbat bir halde şişmiş, kanamakta olan iri pençesini uzattı Androkles, dikkatle bakınca pençeye, büyük bir dikenin girdiğini, bütün bu ızdıraba onun sebep olduğunu anladı. Dikeni, derhal oradan çıkarıp yarayı temizledikten sonra, gömleğinin kolundan yırttığı parça ile güzelce sardı. Az sonra ise, yine ayağa kalkabilen Aslan, tıpkı bir köpek gibi esirin ellerini yalayarak önüne düşüp onu inine götürdü...   Artık her gün, Androkles'e avladığı etleri taşıyordu. Fakat bu baş başa mes'ut yaşayışları uzun sürmedi… Çünkü Androkles ve Aslan kralın av partisinde beraberce yakalandılar. Androkles günlerce aç

Domuz Çobanı 2

Domuz Çobanı 2 Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde esir düşmüştü. Kadın, Ebû Bekr Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi. Ebû Bekr Efendi; -Demek ki oğlunun kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir, dedi. Kadın, pirinç ile bir tavuğu güzelce pişirip, getirdi. Ebû Bekr Efendi; "Kızıl Hamûr!" diye seslendi. Yanına kızıl bir köpek geldi. Tavuğu onun önüne atıp; - Ye! Dedi. Köpek tavuğu yedi. Kadın bunu görünce, özen göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü. Köpek tavuğu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asasıyla işâret ederek; - Haydi şimdi git! Dedi. Köpek dağlara doğru hızla gitti. Aradan bir süre geçince Ebû Bekr Efendi kadına; - Evine dön! Buyurdu. Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu gördü. Nasıl kurtulduğunu sordu. O da: - Frenk memleketinde esirdim. Onlar beni domuz çobanı yaptılar. Domuzların başında çobanlık yaparken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti. Kork

Domuz Çobanı 1

Domuz Çobanı 1 “Türk-Rus harbinde birçok askerimiz öldü, bazıları Rusya’ya esir düştü. Bunlardan kimisini taş ocaklarına verdiler, kimisini şarap fabrikalarına… Hâsılı çeşitli işlerde görevlendirdiler. Bunlardan bir tanesi Bursa dolaylarından Kuran’ı hıfzetmiş bir hafızdı. Bunu da bir domuz çiftliğinde domuzların başına çoban yaptılar. Onlar zaten ne hafız bilir, ne hoca adamların din işleri ile hele İslam’la alakası yok, olmaması da normal tabi. Günlerce aylarca belki de senelerce domuz güden bizim hafız, bir gün bir dağın eteğinde domuzları yayarken içerisine bir hüzün düşer ve kendinden geçmiş bir halde rabbine iltica eder “Allah’ım ben senin dini mübinin ve namusumuzu, şerefimizi, dinimizi korumak için bu küffar ile harp etmeye geldim ve esir düştüm. Ben senin kelamın olan Kuran’ın hafızıyım, onu halen dilimde ve kalbimde taşıyorum. Oysa bu gütmekte olduğum domuzlar, bizim dinimize göre yenmesi, ticareti, kanı, her şeyi haramdır. Acaba benim günahım neydi de diğer esirler

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır Buraya kadar anlatılanlardan, insanın  kalb  cevherinin  kıymet ini, âczini ve büyü klüğünü anladın. Şimdi bil ki, bu kıymetli cevheri sana verdiler ve sonra seni onun üzerine örttüler! Onu aramaz, zayi eder ve onu unutursan çok aldanırsın ve büyü k ziyanlara duçar olursun. Kalbini yeniden aramaya, dünya meşgalelerinden kurtulmaya ve onu kendi yüksek makamına ulaştırmaya gayret et. Onun şeref ve izzeti, öbür dünyada anlaşılacaktır. Üzüntüsüz neş’e, fenâsız beka, acısız kudret, şüphesiz marifet ve Allahü Teâlâ’yı perdesiz görmek olacaktır. Fakat, bu dünyada onun [yâni insanın] şerefi, kendisinde bulunan istidat [doğuştan gelen sonradan geliştirebilen…] ve liyakat ile hakiki şeref ve izzete kavuşmaktır. Yoksa, bugün ondan daha kusurlu ve zavallı kim vardır. Zira açlığın, susuzluğun, sıcaklığın, soğukluğun, hastalığın, ızdırabın, elemin, sıkıntı nın, hışmın ve hırsın esiri olmuştur. Rahatının ve lezzetinin bulunduğu şeyler, ona zarard

İki Kişilik Ordu

Resim
İki Kişilik Ordu Yıl 1912... İn­gi­liz­ler Hin­dis­tan'ı iş­gal eder, Hin­dis­tan kra­lı Os­man­lı'dan yardım is­ter. 350 ki­şi­lik bir as­ke­rî bir­li­k ge­miy­le Hin­dis­tan'a gön­de­ri­lir. 20 ka­da­rı has­ta­lık­tan yol­da şe­hit olur, 40 ka­da­rı esir alı­nır, di­ğer­le­ri de sa­vaş­ta şe­hit olurlar. E­sir­leri İn­gi­liz­ler ge­mi­ler­de ça­lış­tır­ma­ya baş­lar­lar. Ge­mi Avust­ral­ya'da iken İki Os­man­lı as­ke­ri, ge­mi­den bir yo­lu­nu bu­lup ka­çar­lar. Bir sü­re son­ra, Karade­niz di­ya­rın­dan Men­te­şoğ­lu Ab­dul­lah, ba­ba mes­le­ği don­dur­ma­cı­lı­ğa başlar. Ka­ra­hi­sar di­ya­rın­dan Ta­rak­çı­oğ­lu Meh­met de ba­ba mes­le­ği ka­sap­lı­ğa baş­lar.   Yıl 1915. Osmanlı Almanya'nın yanında I. Dünya savaşına girmiş, Osmanlı Halifesi bütün dünya Müslümanları adına cihad ilan etmiştir. İngilizler’in hegemonyası altında bulunan Avustralya; dünyanın o uzak kıtası, dünyanın diğer bir ucundaki savaşa İngiltere adına asker gönderiyordu. 1918'd