Kayıtlar

Ağustos 29, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Haddini Bilmek

Haddini Bilmek  Bir mülâkat sınavına girmişti. Altı değişik bakanlığın temsilcilerinden oluşan sınav komisyonu tarafından sorulan soruları cevaplamaya çalışıyordu.  Sıra Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcisinin sorusuna gelmişti. -İslam’ın şartı kaç?  Böyle bir soruyu hiç beklemiyordu. Belki fetva verecek durumda değildi ama kendisine yetecek kadar dinî bilgilere de sahipti. Biraz kızardı ve yavaş bir sesle; -Beş dedi. Peşinden başka sorular soruldu, cevapladı ama kafasına takılmıştı bir kere, kendi kendine soruyordu; “Otuz beş yaşındayım, benim gibi birine hem de çok ciddi bir sınavda böyle soru sorulur muydu”? Mülâkat sonucunda başarılı olmuştu. Ama o soruyu bir türlü unutamıyordu. Aradan yıllar geçmişti, bir sohbet esnasında birisi; -İslam’ın şartı beştir, ama bana sorarsanız altıncısı da haddini bilmektir, dedi. Evet, haddini bilmek çok çok önemli bir erdemdir. Âlime sormuşlar; -Efendim en iyi neyi bilirsiniz? Âlim cevap vermiş; -Haddimi bilirim.

Gübre Böcekleri

Gübre Böcekleri Şair Deyheki, çocuklarını yanına alarak bir dostunu ziyarete gider. Kara, kuru ve sıska çocukları gören dostu latife olsun diye: - Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi? Şair, taşı gediğine koyar: - Evet efendim! Kokunuza geldiler. (Alıntı)

Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ve Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh’in Birbirine Şakası

Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ve Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh’in Birbirine Şakası Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ve Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh önlerindeki tabaktan hurma yemekte iken; Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh küçük bir latife yapmak istemiş olacak ki yediği çekirdekleri Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in önündeki tabağa atar ve hurmalar bitince: “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem bütün hurmaları bitirmişsiniz bu kadar çok mu acıktınız?”. Der gülümseyerek… Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bakar ki kendi tabağı çekirdek dolu iken Ebubekir Radiyallahü Anh’in tabağı bomboş… Gülümseyerek latifeye latife ile karşılık verir Allah’ın peygamberi Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem… “Ya Ebubekir bu kadar çok mu acıktın ki bütün hurmalarını çekirdekleriyle beraber yutmuşsun?” Kıssadan Hisse: Zirveden gelen her şey güzel oluyor… Şakalar bile…

Kalbinizin Sesini Dinleyin

Kalbinizin Sesini Dinleyin Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğlunun öyküsüdür. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını ister hocası. Çocuk, bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlatır. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizer. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterir. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesidir. İki gün sonra ödevi geri aldığında, kâğıdın üzerine kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "sıfır" ve " dersten sonra beni gör" uyarısını görür. "Neden sıfır aldım?" diye merakla sorar hocasına. "Bu ödev, senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal!" der hocası. "Paran yok. Gezgin bir aileden geliyorsun. At ç

Doğum günün kutlu olsun oğlum!

Doğum günün kutlu olsun oğlum! Evin telefonu sabaha karşı 3 buçukta çaldı, uyku sersemi adam telefonu aldı… Telefondaki annesiydi, telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti... Annesi; “Nasılsın oğlum iyi misin?” diye sordu? Oğlu şaşkın bir ifadeyle; “Hayırdır anne bir şey mi oldu?” “Yok!”, dedi annesi… “Biz iyiyiz sadece sesini duymak istedim…” “Anne bunun için mi aradın sabahın üç buçuğunda, yarın konuşabilirdik…” deyince… Annesi; “Rahatsız mı ettim oğlum?” dedi, Oğlu da; “Evet rahatsız Ettin” dedi... Annesi de; “Sen de 30 sene önce bu saatte beni rahatsız etmiştin, Doğum günün kutlu olsun oğlum!” dedi... (Alıntı)

O Delikanlının Adı: Victor Hugo

O Delikanlının Adı: Victor Hugo Delikanlı elindeki şiirleri, o devrin en büyük yayıncılarından birine göstererek: “Bunları satmak istiyorum.” Dedi. Yayıncı şiirlere bir göz attıktan sonra cevabını verdi: “Bunları basamam... Hiçbiri beş para etmez!” Delikanlı, pes etme niyetinde olanlardan biri değildi. Kendine güveniyordu. Başarmaya kararlıydı. “Çok yazık!” dedi. “Büyük bir servet kazanma fırsatını kaçırdınız. Çünkü sizinle anlaşmak ve ileride yazacağım bütün eserlerin telif hakkını da size satmak istiyorum!” Yayıncı gerçekten büyük bir fırsatı kaçırmıştı. O delikanlının adı Victor Hugo idi. (Alıntı)

Çocuğum Ve Ben

Çocuğum Ve Ben Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde yetişmem gereken uçaklar ve ödemem gereken faturalarla meşguldüm. Ben uzaklardayken, yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle… Biraz büyüdüğünde: “-Senin gibi olmak istiyorum baba…” demeye başladı.” -Ben büyüğünce senin gibi olacağım.” İşyerine telefon açıp: “-Baba eve ne zaman geleceksin? ” diye sorardı hep. “-Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde, güzel vakit geçireceğimden emin olabilirsin.” Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi. Ona güzel bir top aldım. “-Top için teşekkürler baba! Haydi oynayalım.” Dedi. “-Bu hafta sonu tamamlamam gereken işler var” dedim.” Bugün olmaz haftaya tamam mı? “-Tamam” dedi, fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi. “-Büyüyünce baba…” dedi, ”ben de senin gibi olmak istiyorum...” Yıllar fark ettirmeden geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra üniversiteden mezun oldu. Bu durumda, başka bir baba gibi, benim de söylemem gereken bir şeyler var

Bu Ne Oğlum?

Bu Ne Oğlum? 80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen ve 45 yaşında saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hal hatırdan, çoluk çocuktan, havadan sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Yaşlı baba kargaya gülümseyerek, biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?' Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga baba.' Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: 'Bu ne oğlum?' Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: 'Baba, o bir karga' Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu ne?' Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: 'O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?' Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca o