Kayıtlar

deve etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yürek Dede

Resim
  Yürek Dede   Yürek dede namıyla salih bir zat vardı... Bir gün hanımı ayaklarından felç oldu. Ne kadar doktor doktor dolaştıysa bir çare bulamadılar. Bir doktor şöyle dedi: “- Allah Teâlâ'dan ümit kesilmez. Hanımını bindir bir deveye diyar diyar dolaşın. Bulduğun şifalı otlardan yedir çayını içir İnşaallah birisi şifa olur...” Yürek dede diyar diyar dolaştı. Bir gün çadırını bir tepeye kurmuştu... Biraz ilerisinden dönemin hükümdarı yanındakilerle tedbili kıyafet geçiyordu. Birisi şöyle dedi: “- Hünkârım şu ilerde Yürek dede isminde salih bir zat var...” Hükümdar da: “- Gelin bakalım anlarız şimdi salih mi değil mi!” dedi Ve Yürek dedenin çadırına geldiler... Selamlaştıktan sonra hükümdar Yürek dedeye... “- Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pişir de yiyelim" dedi. Misafir et isteyince yürek dede şaşırdı ama misafiri de mahzun etmek olmazdı... Çadıra hanımın yanına girdi durumu anlattı. Bir develeri bir de keçiyle oğlakları vardı. Oğla

Kim İnsanları Sıkıntıdan Kurtarırsa…

Resim
Kim İnsanları Sıkıntıdan Kurtarırsa… "- 'Ya Ali Radiyallahü Anh' Hasan, Hüseyin aç, evde yiyecek yok...   Gidip yiyecek bir şeyler alsana!" der. Hz. Ali Radiyallahü Anh'ın sadece altı dirhemi vardır. Yiyecek almak için evden çıkar ve giderken yolda kavga eden iki insan görür. Hz Ali Radiyallahü Anh: "Niçin kavga ediyorsunuz? Şu âlemde Allah'ü Teâlâ’yı düşüneceğiniz yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?" diye sorar. Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu, vermediğini, söyler. Hz Ali Radiyallahü Anh cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya verir. Evine geldiğinde eli boştur, 'Cennet kadınlarının seyyidesi', "- Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?" diye sorunca, "- Ama ara düzelttim ya Fatma ! " der. Hz Fatma Radiyallahü Anha'nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir. Memnundur kocasının bu güzel hareketinden. Daha sonra Hasan'la Hüseyin Radiyallah

Damda Deve Aranır mı?

Damda Deve Aranır mı?           Vaktiyle adamın birisi namaz kılmaz, diğer ibadetleri yapmaz ama her gece yatarken;           “- Yâ Rabbî! Bana Cennetini ver!” diye dua edermiş. Bir gece yine aynı şekilde yatar. Gecenin geç vaktinde, evin damından bir tıkırtı geldiğini hissederek uyanır. Hemen evin damına çıkıp;           “- Kimsin, orada ne arıyorsun?” Der. Damda bulunan Behlül Dânâ Rahmetullahi Aleyh hazretleridir ve o kimseye;           “- Devem kayboldu da onu arıyorum!” der. Ev sâhibi;           “- Kaybolan devenin damda olması mümkün mü? Bu akılsızlık değil midir?” Deyince: Behlül-i Dânâ Rahmetullahi Aleyh hazretleri;           “- Senin, hiç ibadet etmeden Allah’ü Teâlâ’dan Cenneti istemen daha akılsızlık değil midir?” Buyurur.           Ev sâhibi, bu cevabı duyunca, Behlül-i Dânâ Rahmetullahi Aleyh hazretlerinin kendisine nasihat vermek için böyle yaptığını anlar. Hatasını anlayıp, tövbe eder ve ibadetlerini aksatmadan yapmaya başlar.

Allah, Deveyi İğnenin Deliğinden Geçirebilir mi?

Allah, Deveyi İğnenin Deliğinden Geçirebilir mi? Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh’e: “– Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?” diye sormuşlar. “– Evet, geçirir!” demiş. Bunun üzerine; “– Deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş: “– Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir!”. Demiş.

Muaviye, Ali ve Deve Hikâyesi

Muaviye, Ali ve Deve Hikâyesi Bir gün Hz. Ali Radiyallahü Anh'ın taraftarlarının yoğun olduğu Kûfe’den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: - Ver o dişi deveyi bana! Demiş. Tartışma büyümüş, Kûfe’den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye Radiyallahü Anh'a yansımış. Halk meydanda toplanmış... Muaviye Radiyallahü Anh, Kûfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış: - Bu dişi deve Şamlı’nındır! Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: - Ey cemaat, bu dişi deve kimindir? Cemaat hep birlikte bağırmış: - Şamlı’nındır! Kûfe’li şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış: - Ey Kûfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve şenindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kûfe’ye dönünce gördüklerini Ali Radiyallahü Anh'a anlat ve

Eski Bir Deve Yularının Hesabı

Eski Bir Deve Yularının Hesabı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın oğlu Abdullah Radiyallahü Anh babasını ölümünden tam bir sene sonra rüyasında benzi sararmış olarak görüp: - Babacığım senin benzin kırmızı idi. Ne oldu da bu kadar sarardın? Diye sordu. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: - Oğlum bir seneden beri Allah'a hesap veriyordum, daha yeni çıktım. Benzim ondan sararmıştır, Diye cevap verdi. Abdullah İbni Ömer Radiyallahü Anh tekrar sordu: - Babacığım hesap nasıl geçti? - Oğlum hesapların biri bitip biri başladı. Eğer kefenimin içine koydurduğum mektup yanımda olmasaydı, işim çok zor olacaktı. o mektubun bana çok faydası oldu. Hele sadaka develerden Şirinin yuları iyice eskimişti de birkaç yerinden bağladıktan sonra kullanılamaz olunca atmıştık. Onun hesabını verirken Hak Teâlâ: “O yuları atıp Müslümanların malını zayettin,” Diye azarlayınca cevap verecek bir şey bulamadım. Ancak işte o mektubun yüzü suyu hürmetine af olunarak kurtuldum, dedi. Hazreti Öm

Padişahın Devesi

Padişahın Devesi Bir padişahın canından çok sevdiği bir devesi vardı. Padişah sadece bu deveye bakmaları için birkaç kişi vazifelendirmişti. Padişahın deveye olan sevgisi o kadar fazla idi ki: - Kim bana bu devenin öldüğünü söylerse onun kellesini keserim, diyordu. Fakat deve de nihayet bir hayvandı... Bir gün beş gün derken kaç sene yaşadıysa her hayvan gibi o da öldü. Şimdi kim gidip de padişaha: - Deve öldü!, diyebilecekti. Bir - iki gün sonra içlerinden biri: - Ben bunu gider padişaha söylerim, dedi ve padişahın huzuruna çıkıp saymaya başladı: - Sultanım kıymetli deveniz yattı kalkmıyor, yumdu gözlerini açmıyor, uzattı ayaklarını toplamıyor... Adamı sonuna kadar dinleyen padişah: - Desene deve öldü, demiş. Adam: - Padişahım onu da siz söyleyin, çünkü işin içinde kelle var, diyor. (Alıntı)

Müslümanın Devesi Ve Ebu Cehill

Müslümanın Devesi Ve Ebu Cehill Uzak çöllerden bir Arabî hazreti Peygamberimizi ziyarete gelmiş; gelirken de yanında birçok hediyeler getirmişti. Yanında bir de binek için devesi vardı. Peygamberimizle görüşüp geri döneceği zaman yanında hiçbir şeyinin kalmadığının farkına varıp deveyi satmaya karar verdi. Devenin satılacağını Ebu Cehil de duymuştu. Adam gönderip deveyi satın alacağını bildirerek kendi adınna aldırdı. Adam parayı almaya gelince de: — Dininden dönersen sana bol para veririm, deyince, Arap: — Hayır! Dinimden dönmüyorum, paranı da istemiyorum. Bana devemi geri ver, dedi. Ebu Cehil kızmıştı: — Git, istediğin yere şikâyet et! Deveni de paranı da vermiyorum, dedi. Adam da doğru Resûlüllah'ın huzuruna çıkıp meseleyi anlattı. Hazreti Peygamberimiz, adamın yanına iki kişi vererek: — Gidin Ebu Cehil'e söyleyin, ya deveyi versin, ya da parayı, Diye ferman buyurdu. Ebu Cehil'in yanına gelen eshap Peygamberimizin emrini bildirdiler. Ebu

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Deveye Kölesini Bindirdi

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Deveye Kölesini Bindirdi Uzunca bir kuşatmadan sonra Kudüs teslim olmaya karar verir. Şehrin anahtarının bizzat Hz. Ömer Radiylallahü Anh'e teslim edileceği söylenir. Hz. Ömer Radiylallahü Anh, yanına kölesini alıp devesi ile yola koyulur. Yolda kölesinin yaya gitmesine gönlü razı olmaz. Belirli sürelerle değişerek binmeyi söyler. Kölesinin karşı çıkmasına karşın dediğini yapar. Tam Kudüs'e girileceği sırada deveye binme sırası köleye gelir. Köle kendi isteğiyle sırasını Hz. Ömer Radiylallahü Anh'e vermek ister. Ancak kabul etmez. Hz. Ömer Radiylallahü Anh yaya, köle deve üzerinde şehre girerler. Halk halifeyi yaya, köleyi deve üzerinde görünce ona hayran olur.  (Alıntı)

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve Hz. Ömer Radiylallahü Anh'in oğlu Abdullah Radiylallahü Anh bir deve satın alır. Deveyi devletin develerini güden çobana verir. Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir. Bir gün Abdullah Radiylallahü Anh satılması için pazara götürür. Hz. Ömer Radiylallahü Anh deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler. Canı sıkılır. Oğlunu çağırır deveye nasıl sahip olduğunu ve nasıl böyle semirdiğini sorar. Oğlu, olanları anlatır. Bunun üzerine Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Vay, ne güzel. Hem halife oğlu olasın, hem böyle yanlış yapıp milletin hakkını yiyesin! Deveni devlet çobanı otlatsın, devlet otlaklarında otlatılsın, satınca da kârı senin olsun. Olmaz böyle şey! Git deveyi sat. Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et!” der.

Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi?

Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi? Peygamberlerin Meslekleri Nelerdi? HZ. ÂDEM (Aleyhisselâm): İlk ziraat mühendisi ve çiftçi idi. HZ. ŞİD (Aleyhisselâm): (Hallac, kazzaz, nessac) dokumacıların, örücülerin ve mensucat sanayiinin ilk kurucusu idi. HZ. İDRİS (Aleyhisselâm): İğneyi ilk icat eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzilerin, konfeksiyoncuların, örücülerin piri sayılır. HZ. NUH (Aleyhisselâm): Marangozların, gemicilerin ve denizcilerin piri idi. HZ. HUD (Aleyhisselâm): Tüccar idi. Bütün tüccarların piri sayılır. HZ. SALİH (Aleyhisselâm): Sürülerle develer yetiştirirdi. Sütlerini hem içer, hem de satıp dünyalığını temin ederdi. Salih peygamberin devesi meşhurdur. HZ. İBRAHİM (Aleyhisselâm): Kâbe-i Şerif’i yeniden inşa edişiyle, Hz. Süleyman (Aleyhisselâm)'a ve Mimar Sinan'a önderlik etmiştir. HZ. EYYÜB (Aleyhisselâm): Ziraatçı idi. HZ. LUD (Aleyhisselâm): Tarihçi idi. Seyyahların, Evliya çelebilerin piridir.