Kayıtlar

Mart 12, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sinekten Kurban

Sinekten Kurban Peygamber Efendimiz şöyle anlattılar: — Geçmiş ümmetlerden iki kişi, bir beldede müşriklerin muazzam bir put yaptıklarını duyup görmeye gitmişlerdi. Putperestler gelen Mü'minlere mutlaka putları için bir kurban kesmeleri lâzım geldiğini söylediler. Onlar: — Allah'tan başkasına kurban kesilmez, diyerek bunu reddettiler. Fakat müşrikler dâvalarında ısrar ediyorlar, aksi takdirde kendilerini öldüreceklerini söylüyorlardı. En sonunda: — Hiç olmazsa bir sinek bari kesin, yoksa öldürürüz, dediler, îki mü'minden biri: — Sinek kesmekten ne olur, ölmektense bir sinek keser kurtulurum, dedi ve kesti. Öbürü ise: — Allah'tan başkasına sinek de olsa kesilmez, diyerek onların isteklerini yerine getirmedi. Müşrikler kesmeyeni öldürdüler. Ama sinek kesen îmanından, kesmeyen ise, canından oldu, fakat îmanını kurtardı, Cennete gitti. (Alıntı)

Ülül-emre İtaat Ve İslâm

Ülül-emre İtaat Ve İslâm İran Seferi, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın hilâfeti zamanında yapılmış ve bol  Etiketler miktarda ganimet elde edilmişti. Ganimetler arasında kıymetli kumaşlar da vardı. Harpten dönüldükten sonra kumaş vesair ganimetler eshap arasında dağıtılmış ve herkes hissesine düşeni almıştı. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, kendisininki ile oğlu Abdullah'ın hissesini birleştirerek üzerine bir hırka diktirdi. Bir Cuma günü üzerindeki yeni hırkasıyle hutbe irad etmeye çıkıp: — Ey mü'minler beni dinleyin ve bana itaat edin! Diye hutbe okumaya başladığı zaman, eshaptan biri ayağa kalktı ve: — Üzerindeki elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemiyor ve sana itaat da etmiyoruz. Çünkü ganimetten bize düşenle bir elbise yapmak imkânsızdı. Sen nasıl oluyor da elbise olabilecek kumaş alabiliyorsun! dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh o eshabın konuşmasını dinledikten sonra, oğlu Abdullah'a: — Ey Ömer Radiyallahü Anh’ın oğlu kalk cevap ver! D

Bakmasıyla Güneş Karardı

Bakmasıyla Güneş Karardı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, sırtından elbisesini çıkarmış yürüyordu. Üzerinde başka elbisesi de olmadığından güneşin sıcaklığı sırtını yakmıştı. Canı yanan Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, başını kaldırıp güneşe hiddetle baktığında güneşin bir anda ziyası kayboldu ve ortalık gölge haline geldi. Bu hal Resûlüllah'ın dikkatini çekmişti. Biraz sonra Hazreti Cebrail gelip: — Ya Muhammed! Söyle Ömer Radiyallahü Anh’a güneşe merhamet nazarıyla baksın. Aksi takdirde kıyamete kadar güneş bu hal üzere kalacak, Diye haber verdi. Peygamberimiz durumu Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’a bildirdi ve Hazreti Ömer Radiyallahü Anh de güneşe merhamet ile bakınca güneş eski haline avdet etti. (Alıntı)

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri 70. haccını ifa ediyordu. Arafat'a çıktığı zaman, insanların bir kuyu başına toplanmış su alabilmek için uğraştıklarını gördü. Kendisi de kuyunun başına vardığında baktı ki, bir köpek susuzluktan bitap düşmüş, çaresiz bir halde solumakta. Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine bu köpeği sulaması için ilâhî bir ilham geldi. O da kuyunun başına varıp hacılardan köpeği kim sularsa 69 haccının sevabını vereceğini ilân edip, bir miktar su vermelerini istedi. Amma kimse O'nun bu teklifine iltifat etmiyordu. Bu sefer Beyazıd-ı Bestamî 70 haccının da sevabını vereceğini ilân edip biraz su vermelerini isteyince, hacıların içinden birisi zorlukla aldığı suyu verdi. Beyâzıd-ı Bestamî Hazretleri, suyu köpeğin önüne koyup içmesini beklemeye başladığı bir anda; içinden: “Ben ne yaptım, hiç bir köpek için yetmiş hacc sevabı verilir mi?” Diye geçirdi. Bütün içtiyakıyla suyu içmeye koşan köpek bu hal üzerine gerisin geriye dönüp suyu

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı Büyük İslâm Âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri, ömrünün çoğunu ilim yolunda geçirdiği için, bir hayli yaşlandıktan sonra evlenmişti. Bu sebepten kendisi yaşlı olmakla beraber, hanımı daha genç ve çok da güzeldi. O yıllarda Aydınoğullarının beylik merkezi de İmam-ı Birgivî hazretlerinin bulunduğu Birgi nahiyesi idi. Aydınoğullarının beylerinden biri, İmam'ın genç ve güzel hanımının ismini duymuş ve birçok yerde' onu beğendiğini söylemişti. Beyin kalben kendisine yakınlık beslediğini duyan Birgivî Hazretlerinin hanımı da, içten içe böyle bir evliliğin olmasına arzu duyuyor fakat kimseye sezdirmemeye de gayret ve dikkat ediyordu. Manevî radarlarla hanımın bu halini sezen Birgivî, bir gün helaya abdest bozmaya gittiği zaman, tuvaletteki su testisini kasten kırıyor ve heladan ağlayarak çıkıyor. Hocanın ağlayarak heladan geldiğini gören hanımı: “Hoca hazretleri niye ağlıyorsun?” Diye soruyor. O, tuvalette kullandığı testinin kırıldığını

İbrahim Edhem'in Binekleri

İbrahim Edhem'in Binekleri İbrahim Edhem Hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu.”Nereye böyle ey ihtiyar?” Diye seslendi. İbrahim Edhem: — Hacca gidiyorum! Dedi. Adam: — Yanına ne bir binecek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle, dedi. İbrahim Edhem: — Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkın: — Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi. Adam, bir türlü o büyük velînin ne demek istediğini anlamıyordu. İbrahim Edhem Hazretleri: “Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet isabet etse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin

Sohbette Başka, Dışarda Başka

Sohbette Başka, Dışarda Başka Ashaptan Hanzâla Radiyallahü Anh Medine sokaklarından birinde, bağıra bağıra ağlayarak süratle gidiyordu. Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh rastladı. O: “Seni ağlatan nedir ya Hanzala?” Diye sordu. Hanzala: “Ben münafık oldum ya Eba Bekir! Ben ağlamayayım da kim ağlasın!” Diye cevap verdi. Hanzala'nın bu sözünden bir şey anlamayan Hazreti Ebu Bekir: — Sen nasıl münafık olursun. Hangi sebepten dolayı münafık oldun? Diye sordu. O: — Ya Ebu Bekir! Ben Resûlüllah'ın sohbetinde başka, sohbetten çıktıktan, aile efradımın içine karıştıktan sonra başka türlü oluyorum. Sohbette iken tamamen dünyadan ayrıldığım halde, evimde iken aynı durum olmuyor. Bu münafıklık değil de nedir. İçerde başka, dışarda başka! dedi. Hazreti Ebu Bekir: — Ya Hanzala, ben de aynı durumdayım. Yürü bunu Resûlüllah'a söyleyelim, dedi. Beraber Efendimizin huzuruna vardılar. Orada bâzı eshap da vardı. Peygamberimizin huzuruna vardıklarında hâlâ

Kuldan Yardım İstemek

Kuldan Yardım İstemek Müşkil durumda kalan fakir bir şahıs, müşkilinin halli için Halife Harun Reşid'e çıkmaya karar verdi. Halifenin sarayına vardığında baktı ki, Halife namazını kılmış, ellerini kaldırmış, dua ediyor. Halifenin bile başkasından bir şeyler istediğini gören adam, başka birine muhtaç olan bir kimseden bana ne hayır gelir, gider ben de onun istediğinden isterim, deyip geri döner. (Alıntı)

Salâvat

Salâvat Borcunu ödeyemeyen bir fakir, Ravza-i Mutahhare'ye gelip: “Ya Rabbi bana yardım et” Diye yalvarırken uyuyakaldı. Rüyasında Hazreti Peygamberimizi görüp durumu arz etti. Efendimiz: “Falan yere git, orada bir zengin var, ondan borcun kadar parayı iste. Sana 300 dirhemi verir. İnandırmak için de, her akşam bana 10 salavat getirmeden yatmazdı, dün unuttu... Onu hatırlat da bu akşam getirsin” buyurdu. Heyecanla uyanan adam, belki gördüğüm rüyada bir hayır vardır diyerek, zengin adamı araya araya buldu. Adamın evine vardığında onu, samanlıkta saman elerken gördü. Adam samanın içine beş kuruş düşürmüş onu bulmak için bütün samanı elekten geçiriyordu. Onun bu halini görünce, bu kadar cimri bir adamdan bir hayır gelmez ama yine de ben vazifemi yapayım deyip, Resûlüllah'ın selâmını tebliğ etti: — Resûlüllah'ın sana selâmı var. Salavat getirmeyi dün akşam unutmuşsun, bu akşam söylesin buyurdu. Ben ise borçlu bir kimseyim benim borcumu ödemeniz için Peygamberi