Kayıtlar

Şubat 6, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kur’an-ı Kerim’den Acil Durum Numaraları, Rahmet Hazineleri!

Kur’an-ı Kerim’den Acil Durum Numaraları, Rahmet Hazineleri! Ne zaman başın sıkışırsa aşağıdaki ayeti kerimelere başvur kurtulursun İnşallah… 01- Dünyada mutlu olamadım; şuyum yok, buyum yok diye mi üzülüyorsun? Ankebût- 64 وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ﴿٦٤﴾ Meal: “ Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” Ankebut- 64 En'âm-32 وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٣٢﴾ Meal: “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” En’am-32 02- Malım evlâdım yok diye üzülme var diye de sevinme? Enfâl- 28, وَاعْلَمُٓوا اَنَّـمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ

Peşinden takip etti

Peşinden takip etti Bişr-i Hafi hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında bir adam bu zatın büyüklüğünü bilmiyordu. Bir gün Cuma namazını kılıp camiden çıkınca gördü bu büyük Veli’yi. Hızlı adımlarla bir yere gidiyordu mübarek zat. O da takıldı peşine. Kendi kendine; “Bu zat için Evliya diyorlar. Bakayım doğru mu?” diye düşünüyor, bir yanlışını bulmaya çalışıyordu. Fırından ekmek aldı mübarek zat. Bir kebapçıdan da kebap ve helva. Adam bunları görünce; “Meğer nefsini ne de çok seviyormuş” diye geçirdi içinden. Nihayet bir köye vardılar. Bişr-i Hafi hazretleri, bir camiye girip, oradaki yatalak bir hastaya yedirdi aldığı kebapla helvayı, Sonra çıkıp gitti. Ona Bişr-i Hafi derler Bu defa bu adam girip sordu hastaya: - O giden kimdi? - Ona, Bişr-i Hafi derler. Cuma günleri ziyaretime gelir ve getirdiği yiyecekleri eliyle yedirir bana. - Senin kimsen yok mu? - Hayır, maalesef. - Peki, burası Bağdat’a uzak mıdır? - Bir günlük yoldur. - Nasıl olur, yarım saat kadar yürüyüp bu köye geldi

“Son Nefeste Tevbe Ederim” Diyenleri Bekleyen Tehlike!

 “Son Nefeste Tevbe Ederim” Diyenleri Bekleyen Tehlike!   “Ben nasıl olsa gencim, daha önümde uzun yıllar var, daha sonra tevbe edip hâlimi ıslah ederim, Allah affeder…” deyip ibâdetleri, sâlih amelleri ve tevbeyi sonraya ertelemek, büyük bir gaflettir. Cenâb-ı Hak biz kullarını bu hatâya düşmekten şöyle îkaz buyurur:  “…Sakın şeytan, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokmân, 33) Şeytana uyarak tevbeyi sürekli ertelemenin ne büyük bir gaflet olduğunu şu kıssa ne güzel îzah eder: Can gırtlağa geldiği zaman tevbe edebilir misin? Bir terzi, sâlihlerden bir zâta:  “–Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; «Allah Teâlâ, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder.» (Tirmizî, Deavât, 98) hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz?” diye suâl eder. O zât da sorar:  “–Evet, böyledir. Fakat senin mesleğin nedir?”  “–Terziyim, elbise dikerim.”  “–Terzilikte en kolay şey nedir?”  “–Makası tutup kumaşı kesmektir.”  “–Kaç s