Kayıtlar

hayırsız etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…

Resim
  İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…   Baba: “- Evlâdım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?” Evlât: “- Baba çok işim var...   Baba: “- Evlâdım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum. Evlât: “- Baba toplantılarım var.   Baba: “- Evlâdım seni bugün yemeğe bekliyoruz. Evlât: “- Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.   Baba: “- Evlâdım bir sesini duyayım dedim. Evlât: “- Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım.   Baba: “- Evlâdım seni ne zaman göreceğiz? Evlât: “- Baba çok işim var, bir ara uğrarım.   Baba: “- Evlâdım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin? Evlât: “- İyiyim baba iyiyim... Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım...   Baba: “- Evlâdım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz? Evlât: “- Of baba yaaa!”   Bir zaman sonra Evlât babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur. Evlât: “- Babamla görüşeceğim...

Sakın Üzülme

  Sakın Üzülme   Hayırsız evlat, eş-dost seni üzerse; “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme! En sevdiklerin bile gönlün kırarsa; “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme!   Tüm işlerin ters gider, her gün ağlarsan; Her şeyden umut kesip, kalbin dağlarsan; Tuttuğun dallar kopar, kara bağlarsan; “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme!   Her insan seni ezer, avanak derse; İyilik yaptıkların, alay ederse; Güvendiğin dağlara, karlar yağarsa; “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme!   Gücün yetse dahi sen, kimseyi üzme! Asla sui zan etme, kalbini bozma! Kin, intikam besleme, kimseye kızma! “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme!   Aman ha kimselere, derdini dökme! Garibanım diyerek, boynunu bükme! Rabbinden başkasına, gözyaşı dökme! “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzülme!   Haksızlık yapanlara; etme beddua; Sen onlara eyle, güzel bir dua; Mahkeme-i Kübra’da, görülür dava; “Rabbim bana yeter!” de; sakın üzül...

Huzurevi...

Resim
Huzurevi...   Annesi öldükten sonra, biz karı koca çalışıyoruz seninle ilgilenemeyiz bahanesiyle seksen yaşındaki hasta babasını huzur evine yatıran oğlu çok seyrek de olsa onu ziyarete gidiyordu. Yaşlı adam oğlu dünyaya geldiğinde kırk yaşındaydı. Bundan önceki çocukları yaşamamış bu oğlunu da kurbanlar keserek büyütmüştü. Tek evlatlarıydı, bir şey olacak diye içleri titremişti. Oğlu o gün huzur evinden bir telefon aldı. Telefondaki ses baban çok hasta her an ölebilir seni görmek istiyor diyordu. Oğlu arabasına binip oraya gittiğinde babası zor nefes alıyordu. Oğlu babasının ölmek üzere olduğunu anlamıştı. Babasının ellerini tutup: "- Baba senin için ne yapabilirim?" “Senin için ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu. Babası feri sönmüş gözleriyle uzun uzun oğlunun gözlerinin içine bakıp; zor duyulur bir sesle "- Artık çok geç ama isteseydin çok şey yapabilirdin... Ama yapmadın" dedi ve devam etti. "- Çoğu akşam yemek ye...