Kayıtlar

Mısır etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası

Hazret-i Sâre Validemiz Radıyallahü Anha'nın Duası Mısır’ı Firavun âilesi idâre ediyordu. Bunlar zâlim ve kibirli kimseler idi. Huduttan, yabancı ve güzel bir kadın şehre girdiği zaman hemen Firavun’a bildirilirdi. Evli ise kocası öldürülür, eğer erkek kardeşi var ise, kadın ondan istenirdi. İbrâhîm Aleyhisselâm, yanında Sâre vâlidemiz olduğu hâlde huduttan geçince, yine saraya haber gitti. Cemâl sâhibi bir kadının Mısır’a girdiği bildirildi. Sâre vâlidemiz, İbrâhîm Aleyhisselâm’dan soruldu. O da “dîn kardeşi” mânâsına “kardeşimdir” dedi. Bunun üzerine İbrâhîm Aleyhisselâm’a dokunmadılar. Sâre’yi alıp saraya götürdüler. Bu hususla alâkalı olarak Buhârî’de geçen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur: “Sâre saraya girince, hemen abdest alıp iki rekât namaz kılmak üzere huzûr-ı ilâhîye durdu. Namazı bitirince Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ etti: “Ey Allâh’ım! Ben Sana ve Sen’in peygamberine inanmış, iffetimi de zevcimden başkasına karşı titizlikle korumuş bir kulun isem

Mısır Elimizden Böyle Gitti

Mısır Elimizden Böyle Gitti Tarihte tesadüf yoktur. Yıl 1881, Mısır'da bir Fransız konsolosluk çalışanı faytona biner. Ücret ödemeden meyhaneye girer. Faytoncu peşinden gidip adamdan para ister. Adam faytoncuyu bıçaklar. Çevredeki Araplar meyhanedeki yabancılara saldırır. Olaylar büyür İskenderiye sokaklarına yayılır. Hazır bekleyen Fransız İngiliz donanması şehri top atışına tutar ve kendi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak bahanesi ile işgale başlar. Tesadüf gibi görünen olayların tümü önceden planlıydı. Mısır elimizden böyle gitti. Şevki Karabekiroğlu

Mısır'ın Fethinden Yavuz'a Düşen Hisse

Mısır'ın Fethinden Yavuz'a Düşen Hisse Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır fetholunup Emanet-i Mukaddese ve hilafet istanbul'a taşındığında, Yavuz, en emin adamlarından biri olan Kemal Paşa - zadeyi Mısır'ın emlâkinin yazılmasına memur etti. Kemal Paşa - zade riyasetindeki memurlar yazıp - çizdikten sonra Mısır'da her şeyin vakıf olduğunu ve istanbul'a bir şey getirmenin mümkün olmadığını bildirerek: — Mısır'da uçan kuştan yerde gezen canlılara Kadar herşey vakıftır, dediler. Bu haber kendisine ulaşan Osmanlı Sultanı Büyük Yavuz, kendisine hiç bir şey getirilemeyeceğini öğrenince: — Zararı yok! Bize Hadim-ül Haremeyn olmak şerefi yeter, buyurdular. Osmanlıların bir emperyalist olduğunu ve kendi idaresinde bulunan milletleri sömürdüğünü iddia edenlerin kulakları çınlasın. Osmanlılar kendi idaresindeki yerleri değil sömürmek, onlara hazineden yardım yaparak imar bile etmişlerdir. Bugün yabancı diyarlarda kalan Osmanlı eserleri bunun bir n

Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken…

Resim
Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken… Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerekiyor, bunlardan birincisi;  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Allah’ü Teâlâ olduğunu bilmemiz gerekiyor. Rabbimize diyoruz ki ancak sana ibadet eder ancak senden yardım dileriz. Eğer o anda aklımızda Allah’ü Teâlâ değil de başka bir şey varsa o zaman ona ibadet etmiş ondan yardım dilemiş oluruz. Bu da büyük bir şirktir. Çünkü Rabbimiz bizi huzuruna kabul etmiş biz de  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] diyoruz. Hem burada Allah’ü Teâlâ ile kul arasında yetmiş bin perde kalkar, yalnız bir beşeriyet perdesi kalır. Bir de Tahiyyat duasında “esselâmü aleyke eyyühen nebiyyü” [selâm senin üzerine olsun Ey Nebi!] Derken Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Selleme selâm verdiğimizi tasavvur etmemiz gerekiyor. Zira bur

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim!

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim! Hazret-i Ömer halife iken, Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri de Mısır'da komutandı. Mısır'da ordusunu sevk ederken bir karargâh lâzım olur. Karargâh olacak en uygun yerde bir Yahûdînin evi vardır. Satması istenir, fakat inat edip satmaz Yahûdî. "Bize burası lâzım" denir ve Yahûdîye evinin değeri verilip evinden zorla çıkartılır. Yahûdî hanımına der ki: -Ne yapacağız? -Bunlara bir şey yapamazsın ki. Bunların Medîne'de bir Halîfeleri var. İstersen yürü git, "Böyle böyle yaptılar bana" diyerek bunları şikâyet et. Birşey çıkacağını zannetmem, ama bir ümit, git bakalım. Adam, küçük bir ümit de olsa, çıkıp gelir Medîne'ye. Sorar karşısına çıkanlara: -Halîfenin sarayı nerede? diye sorar. Adamın bu sorusu üzerine güler Medîneliler. Cevap verirler: -Ne sarayı? Evi şurası. Yahûdî gösterilen eve gider ki, basit, kerpiç bir ev. Kapıya vurarak seslenir: -Emîr-ül mü'minin nerede? Çocukları derler k