Kayıtlar

Ekim 11, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anne Şefkati

Anne Şefkati Leylek yavruları, çok sıcak bir yaz günü sıcaktan pişiyorlarmış. Anne leylek şemsiye gibi kanatlarını açarak, yavru leyleklerini sıcaktan koruyormuş. Ama yavrular akşama doğru bir bakmışlar ki anneleri hiç hareket etmiyor. Şefkatli leylek, bütün gün kanatlarını açıp güneşte yandığından dolayı ölmüş. Yavrular hüzünle ağlamaya başlamışlar. -Ah anneciğimiz ah! Bizi korumak için kendini feda ettin! Bir daha bizleri kim koruyacak? Senin haklarını nasıl ödeyeceğiz? Şefkatli mübarek annelerimizi ve babalarımızı sakın üzmeyelim! 

Baba Şefkati

Baba Şefkati Aile pikniği çok güzel başlamıştı. Gölün karşısındaki meşenin dibine örtülerini sererek yayıldılar. Ali Hakan babası ile odun toplamaya gitti. Ömer Yasin’de annesi ile mangal hazırlıklarına başladı. Kısa sürede mangallar yakıldı. Etler kızartıldı. Salatalar hazırlanırken Ali Hakan’la, Ömer Yasin top oynamaya başladılar. Çocuklar var güçleriyle topa tepiyorlar, neşe ile hoplayıp zıplıyorlardı. “Kimin teptiği top daha çok havaya fırlıyor?” diye yarış diyorlardı. Ömer Yasin topa öyle bir hızlı tepti ki top havalandı yere düşünce zıplayarak göle fırladı. Ali Hakan eşofmanlarını çıkararak atlet kilot göle atlayarak topa doğru yüzmeye başladı. Topa dokundukça top ileri gidiyordu. Babaları Abdullah Bey dehşetle izlerken göl kenarına koşmaya başladı. Ali Hakan topu yakalarken top kayarak tekrar uzaklaştı. Babaları: -Oğlum topu bırak geri gel! Diye haykırdı. Fakat Ali Hakan dinlemeyerek topa doğru hızla yüzerken yavaş yavaş su yutmaya başlamıştı. Paniğe kapılan Öme

Eskici

Eskici Vapur rıhtımdan kalkıp da Marmara'ya doğru uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar: -Çocukcağız Arabistan'da rahat eder. Dediler, hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat gönülleri isli, evlerine döndüler. Zaten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla halasının yanına, Filistin'in ücra bir kasabasına gönderiliyordu. Hasan vapurda eğlendi; gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlendi. Beş yaşında idi; peltek, şirin konuşmalarıyla de güverte yolcularını epeyce eğlendirmişti. Fakat vapur, şuraya buraya uğrayıp bir sürü yolcu bıraktıktan sonra sıcak memleketlere yaklaşınca kendisini bir durgunluk aldı: Kalanlar bilmediği bir dilden konuşuyorlardı ve ona İstanbul’d