Kayıtlar

Kul hakları etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mum Vârislerin Oldu

Mum Vârislerin Oldu Abdüllatif Uyan Allah dostlarında Hamdun-ı Kassar (rahmetullahi aleyh), bir gece vefat etmek üzere olan hasta bir dostunu ziyarete gitti. Yanında bulunurken hasta vefat etti. Hamdun-ı Kassar kalktı. Yanan mumu söndürdü. Sebebini sordular. “Şu andan itibaren mum vârislerin oldu. Onlarınsa mumu kullanmamıza izin verip vermeyeceklerini bilemiyoruz” buyurdu. Hamdun-ı Kassar hazretlerinin yüksek derecesi, güzel hâlleri ve hikmetli sözleri varken pek konuşmaz, insanlara sohbet etmezdi. Bir gün kendisine: “Artık konuşsanız, halka nasihat etseniz” diye ısrar ettiler. Ancak kabul etmedi. “Konuşmam” dedi. Hikmetini sordular. Cevabında: “Bir kimse ki sustuğu zaman din bozulur, konuştuğu zaman düzelirse Onun konuşması doğru olur. Bizim gibilerin nasihati kalplere tesir etmez. Kalplere tesir etmeyecek sözü söylemek de ilmi hafife almak olur” buyurdu. Bir gün bu zata “Efendim, eski büyüklerin sözleri kalplere tesir edermiş. Bizim sözlerimiz

Kul Haklarına Saygı ve Adalet

Kul Haklarına Saygı ve Adalet İstanbul'un fethinden sonra Hazreti Fatih bütün mahkûmları serbest bırakmıştı. Fakat bu mahkûmların içinden iki papaz zindandan çıkmak istemediklerini söyleyerek dışarı çıkmadılar. Papazlar Bizans imparatorunun halka yaptığı zülüm ve işkence karşısında ona adalet tavsiye ettikleri için hapse atılmışlardı. Onlar da bir daha hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdi. Durum Hazreti Fatih'e bildirildi. O, asker göndererek, papazları huzuruna davet etti. Papazlar hapisten niçin çıkmak istemediklerini Hazreti Fatih'e de anlattılar. Fatih o dünyaya kahreden iki papaza şöyle hitap etti: - Sizlere şöyle bir teklifim var: Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleketimi geziniz, Müslüman hâkimlerin ve Müslüman halkımın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz, hemen gelip bana bildiriniz ve sizler de evvelki kararınız gereğince uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklı olduğunu ispat ediniz. Hazreti Fatih'in bu

İki İşçi

İki İşçi Anadolu’nun fakir bir köyünden iki arkadaş çalışmak için bir büyük şehre gelmişler. Bir fabrikada iş bulup çalışmaya başlamışlar. Fabrika sahibi  “Müslüman, kul haklarına çok dikkat eden”  birisiymiş. İşe aldığı yeni işçilere demiş ki: -“Sizi önce deneyeceğiz. Beğenirsek işe alabacağız. Bize ne kadar değer katarsanız, biz de size o kadar ücret vereceğiz. Ne iş yaparsanız yapın; yaptığınız işin en iyisini ve kalitelisini yapın! Sizi geçici olarak kabul ediyoruz. İşe kalıcı olarak kabul edilirseniz hizmet içi eğitimlere alacağız.” İki arkadaş sevinerek otele gelmişler. Para kazanmaya başlayınca iki kişilik bir de ev tutmuşlar. Ama işçilerden biri fazla kıskançmış. İyi kalpli arkadaşına kötü davranıyor, yok yere kalbini kırıyormuş. Arkadaşı da dişini sıkıyor, sabrediyormuş. Ay sonu olunca personel müdürü işçileri odasına çağırıyor, zarf içinde herkese maaşını veriyormuş. Kıskanç işçi sürekli arkadaşına; “Ben şu kadar maaş aldım! Sen kaç lira aldın?” diye arkadaşı