Kayıtlar

şikâyet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İhtiyarın Şikâyeti

İhtiyarın Şikâyeti   İhtiyarın biri, bir doktora şikâyet etti. “- Dimağım yorgun aklım yerinde değil!”. Dedi. Doktor: “- Akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Gözlerim de kararıyor!”. dedi. Doktor: “- İhtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Sırtım dehşetli ağrıyor.' dedi. Doktor: “- Zavallı dostum ihtiyarlıktan!”. dedi. İhtiyar adam: “- Ne yersem yiyeyim bana dokunuyor, hazmedemiyorum!”. dedi. Doktor: “- Mide zayıflığı da ihtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var!”. dedi. Doktor: “- Nefes darlığı da ihtiyarlığın eseridir. ‘İhtiyarlayınca insanda iki yüz türlü dert başlar' dedi. İhtiyar kızarak bağırdı: “- Bre adam Allah Celle Celâlüh, ‘Her derdin bir dermanı var!’ dediği halde neden papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsun, sende ne akıl var ne de bilgi nereden gelip sana çattım!”- dedi Doktor gülerek cevap verdi: “- Ey yaşı altmış, işi bitmiş dostum bu kızgınl

Kendimi Sana Şikâyet Ediyorum Allah'ım!

Resim
  Kendimi Sana Şikâyet Ediyorum Allah'ım! Bismillâhirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabbil âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashâbihi ecmaîn. Ben Yusuf Aleyhisselâm değilim bu kuyu derin… Ben İbrahim Aleyhisselâm değilim bu ateş beni yakar… Ben Eyyüp Aleyhisselâm değilim bu dert beni yıkar… Ben Musa Aleyhisselâm değilim bu çöl beni aşar… Ben Yakup Aleyhisselâm değilim bu keder beni tüketir... Ben Nuh Aleyhisselâm değilim bu tufan beni boğar... Ben Yûnus Aleyhisselâm değilim bu karanlık beni boğar... Ben Bilal Radiyallahü Anh değilim bağrımdaki taş beni ezer… Ben Asiye Radiyallahü Anha değilim bu yalnızlık beni bitirir… Ben Meryem Radiyallahü Anha değilim bu suskunluk beni lâl eder... Ben acizim! Ben fakirim! Bana yardım et! “Yâ Hayra’n-Nâsirîn” Ey Yardım edenlerin en hayırlısı! Ey Allah’ım! “El Gaffar Celle Celâlüh” isminle beni affet! Ey Allah'ım! “El Fettah Celle Celâlüh” isminle, bana hayır kapılarını aç! Ey Allah'ım! “El Hafı

Babasını Şikâyet Eden Çocuk…

          Babasını Şikâyet Eden Çocuk…   Bir adam geliyor Rasûlüllah Efendimiz’e şikâyette bulunuyor… Evvelâ çocuk şikâyet ediyor:              “– Babam benim malımdan yiyor.” diyor. Babası da Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri’ne: “– Yâ Rasûlallah! Ben bir vakitleri kavî idim. Kuvvetimi harcadım, malımı harcadım; bunu yetiştirdim. Bugün ben zayıf düştüm, bu kavî oldu. Binaen aleyh, benim bunun malından yememde ne beis var?” deyince, Rasûlüllah sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri ağladılar ve buyurdular ki: “– Bu sözü duyan her zat ve yer mutlaka ağlayacaktır.” dediler. Sonra, “Çocuk da, çocuğun malı da babasınındır.” buyurdular. Altına bir satır koymuş: “Baba evlâdının malından, gayrimeşru bir şekilde yiyemez!” Eğer evlâd babasını dava edecek olursa, hapsettiremez. Ahmed İbni Hanbel’e göre, dava kabul olunmaz. Çünkü Cennet ananın-babanın ayağı altındadır. Bu sözler sizler için! Bizim vaktimiz geçti. Onun için kardeşlerim, analarınızın, babalarınızın kıym

Şeyh Ahmet Yasin’den ümmeti Allah'ü Teâlâ’ya Şikâyet Eden Mektup

Resim
Şeyh Ahmet Yasin’den ümmeti Allah'ü Teâlâ’ya Şikâyet Eden Mektup Normal insanlara göre yarım olan fiziğine rağmen Filistin Davası'nın en başta gelen isimlerinden biri olmayı başaran Yasin, 22 Mart 2004 sabahı işgalci İsrail'in uçaklarından fırlatılan bombalar neticesinde hayatını kaybetti. Hayatının büyük bir kısmı felçli bir şekilde geçen Yasin'le birlikte olay yerinde 7 direnişçi daha hayatını kaybetmişti. Davasına İnanan Bir Lider Mustafa Asvani'ye göre Şeyh Ahmed Yasin, davasına inanan samimi bir kahraman olduğunu tekerlekli sandalyesindeyken bile mücahid birliklerine liderlik ettiği esnada kanıtlamıştı. 1936’da Filistin’in Aşkelon şehrinin El Cevra köyünde doğan Şeyh Ahmed Yasin, 1948 deki savaştan sonra ailesiyle birlikte Gazze’ye göç etti. 16 yaşında spor yaparken boynunu kıran Şeyhin bütün vücudu felç oldu. Buna rağmen, eğitimini aksatmayan Şeyh, 1957 de liseden mezun oldu ve bir sene sonra sağlık durumu elvermese de İslami ilimlerde eğitmen olma fırsa

Hanımını Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya Şikâyete Gelen Adam

Hanımını Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya Şikâyete Gelen Adam Adamın biri Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya hanımını şikâyete geliyordu. Hz. Ömer Radiyallahu Anh’ın kapısına geldiği zaman, Hanımı Ümmü Gülsüm’ün Hazreti Ömer’e bağırıp çağırdığını duydu. Adam kendi kendine şöyle dedi: “Ben hanımımı şikâyete geldim. Ama onunda başında aynı belâ var. Dönerken, Hazreti Ömer Radiyallahu anh onu çağırdı ve niçin geldiğini sordu. Adam şöyle dedi: - Ben kadınımı şikâyete gelmiştim; Ama duyacağımı duyduktan sonra vazgeçtim.   Bunun üzerine, Hazreti Ömer Radiyallahu anh şöyle dedi: - Onun bende bazı hakları var, onun için söylediği şeylerin hepsine aldırış etmiyorum. Şöyle ki: 1- O ateşle aramda bir perdedir. Kalbim onunla sükûnet bulur. Harama dalmam. 2- O benim için bir hazinedardır. Evimden çıkınca, malımın bekçiliğini yapar, korur. 3-   O, çamaşırcımdır. Elbisemi yıkar. 4-   Çocuğumun sütanasıdır. 5-   O, bana ekmek pişirir, yemek yapar. Bunu dinleyen adam şöyle dedi

Eşinden Şikâyetçi Olan Adam

Eşinden Şikâyetçi Olan Adam Hz. Ömer Radıyallâhu Anh’ın hilâfeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere Halife’nin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer'in çıkmasını bekler. Derken içerden bir gürültü kopar, Hazreti Ömer'in hanımı, koca Halife’ye bağırıp çağırmakta, fakat Hz. Ömer Radıyallâhu Anh ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hali gören kapıdaki kimse boynunu bükerek: — Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik de müminlerin emîri iken Ömer'in hâli böyle olursa, benim hâlim nice olur? Diyerek kalkıp giderken, Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından: — Hayır ola, derdin neydi? Diye seslenir. Adam da der ki: — Ey müminlerin emîri! Karımın kötü huylarını ve bana karşı haddini aşıp ileri gittiğini sana şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğim duyunca, vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime dedim ki: ‘Müminlerin emiri karısıyla böyle olunca, ben

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz...

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz... Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanuni" lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye: -Derdin nedir de böyle yaptın? Diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikâyet ederim. Demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki, bizi kime şikâyet edeceksiniz? Diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikâyet ederiz. Deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

Sizi Kanuna Şikâyet Ederiz

Sizi Kanuna Şikâyet Ederiz Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle “Kanuni” lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye: -Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim. demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz. deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

GERÇEK TEDBİR BUDUR

Gerçek Tedbir Budur Hepimiz çocuklarımızdan şikâyet ederiz. Hatta böyle giderse herkes şikâyetçi görünüyor. Fakat hiçbirimiz kendi hatalarına bakmaz . “Zamane çocuğu” der geçer. “Zamane çocuğu” ne demekse öyle garip bir ucubedir ki, yapılan gayri meşru işleri bile meşrulaştırmaktadır. Hacı hoca bile çocuğunun işlediği haramlar karşısında “Ne yapalım zamane çocuğu”  deyip işin içinden sıyrılmaktadır. Acaba geçmiş zamanla şimdiki zaman arasında ne fark vardır? Eskiden dünya kendi etrafında ve güneş etrafında kaç saatte dönüyordu, şimdi kaç saatte dönüyor? Bakıyoruz hiçbir fark yok. Yüce Rabbimiz öyle güzel ayarlamış ki, ona bizim aklımız ermez. On milyar yıl öncesi de aynı, şimdi de aynı. O zaman fark nerde? Fark bizde, fark bizim yaşayışımızda, güzel İslâmiyet’i kendi nefsimizin sapık ideallerine uydurmak isteyişimizde. Çocuğumuz daha anne karnına düşmeden önce ve sonra yaptığımız tüm olumlu ve olumsuz davranışlar doğacak çocuğun huy ve karakterine yansımaktadır. Bugünkü bilim

Zamane Çocuğu

Zamane Çocuğu Küçük Afacan elinde bir kutu şekerle parka gitmiş, bir banka oturmuş, etrafa bakınırken şekerleri ard arda ağzına atıyormuş. Yanındaki banka oturan yaşlı adam çocuğa bakmış bakmış ve... “Evladım, şeker güzeldir ama çok yemek zararlıdır... Hem dişlerin çürür, hem yüzünde sivilce çıkar, hem de şişmanlarsın...” Çocuk bunun üzerine adama dönmüş: “Benim dedem 107 yaşına kadar yaşadı...” Adam: “Yaa…!” Demiş…   “Yani deden de mi çok şeker yerdi?” “Hayır, her şeye burnunu sokmazdı!”