Kayıtlar

anlatıyor etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor…

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor… İstanbul, Beşiktaş'ta Serencebey yokuşunu çıktıktan sonra en sonda sol kolda eski üç katlı, fakat gayet mütevazı bir evde büyük Osmanlı hânedânının son temsilcilerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh 'in değerli eşi Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi. Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh'e âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor: “Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben heme

Esad Çoşan Hoca’nın Yazdığı Makale Çok Şey Anlatıyor!

  Esad Çoşan Hoca’nın Yazdığı Makale Çok Şey Anlatıyor!   İnsan, ancak Allah’a kul olur İslam’da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak “hakla”, “hakikatle” beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”   “Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler… Hem de kendisi takip etmez… Amerika seni John’la takip etmez, Smith’le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”   “Herkese ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götür

Yer Suriye, Binbaşı Miraç Emir anlatıyor…

Resim
  Yer Suriye, Binbaşı Miraç Emir anlatıyor… “- Suriye'de "Operasyondayız. Bir çocuk koşa koşa yanıma geldi. Arkasından çağıran dedesi ve nenesine aldırmaksızın. Diz çöktüm, sıkıca sarıldım. Bir şeyler söylemeye başladı. Sonra, ellerini açıp: “- Muhammed! Sallallahü Aleyhi Vesellem!", "Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem!" diyordu. Ben ise söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Defalarca kez aynı cümleyi kurdu. Gözlerinden yaş akıyordu ama mutluydu. Geriye döndüm: “- Asker, aranızda bu çocuğun ne söylediğini anlayabilecek olan var mı?" diye sordum. “- Var komutanım!” dedi bir asker. Koşarak yanıma geldi. Çocukla konuştu, ona heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu çocuk. Merakla dinliyordum. Konuşması bitince, asker bana doğru döndü. Gözlerinden yaşlar akıyordu. “- Ne oldu asker? Ne söylüyor bu çocuk?" dedim. “- Komutanım, çocuk annesini, babasını ve 2 abisini de hava saldırısında kaybetmiş. Sonra her gün dua etmiş. “- Bir

En Şiddetli Hastalıklardan Biri Nimete Alışma Hastalığıdır

En Şiddetli Hastalıklardan Biri Nimete Alışma Hastalığıdır Ratib Nablusi hoca anlatıyor: En şiddetli hastalıklardan biri sinsi hastalıktır. Belirtileri görülen yahut hissedilen türden değildir. Yakalandığınızda çok ciddi zarar verir. Bu hastalığın adı “nimete alışma hastalığı”dır. Dört şekilde kendini gösterir. 1- Allah’ın nimetlerine alışmak. Adeta nimet değilmiş gibi görmeye başlamak. Nimetin nimet olduğunu hissetmeyip müktesep hak gibi görmek. 2- Evine giren kişinin ailesini sağ salim görmeye alışması. Onları iyi halde görüp bunun için Allah’a hamdu sena etmemek. 3- Alışverişe gidip market arabasına dilediğini koyup ücretini ödeyerek evine dönerken nimeti vereni ve ona şükretmenin gerektiğini zerre miktar hissetmemek. Bunu gayet normal bir durum olarak görüp adeta en tabii hakkı gibi telakki etmek. 4- Her sabah güven içinde uyanıp sağlığı yerinde bir şikâyeti ağrısı sızısı olmadan kalktığında Allah’a hamd etmemek. Dikkat !!!!! Sen bu durumlardan

Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor

Resim
Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor Hacca gitme yasağının kaldırılmasından sonra hacca giden ve Kudüs’e uğrayan Gönenli Mehmed Efendi hatıralarında anlatıyor: Kudüs ve Mescid-İ Aksâ'da yağmur! “Bakın, size bir yağmur hikâyesi anlatayım, şimdi hatırıma getirildi. Bendeniz karayoluyla ilk hacca giden KAFİLELERDE bulundum. Biliyorsunuz, uzun bir süre HACCA gitmek yasaktı, sonra -ALLAH razı olsun- Menderes zamanında kanunlar müsaade etti. İşte karayoluyla gidiyorduk Biliyor musunuz, bu MİLLET Kâbe’ye, hacca hatta HACIYA bile âşıktır. Urfa’dan geçiyorduk, otobüsün önüne insanlar yattı. Evet, evet, yanlış duymadınız, böyle yere yattılar. Yola yattılar yola... ‘Yahu bunlar ne yapıyor?’ dedik, mecbur kapıyı açtık. ‘Kardeşim, ne istiyorsunuz?’ diye sordu şoför. ‘VALLAHİ, bu HACCA gidenler bizde MİSAFİR olmazsa yerden kalkmayacağız’ dediler. Aman yâ RABBÎ! Biz de vize işlemleri olduğunu, geç kalırsak kapıda çok zorluk çekeceğimizi onlarla konuştuk, bir şekilde

Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor… -2-

Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor… -2- Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah’ü Teâlâ’nın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne şehitlerdir. Üstelik Kıyamet günü Allah’ü Teâlâ indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehitler de onlara gıpta ederler.” Orada bulunanlar sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!” “Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, birbirlerini Allah’ü Teâlâ için sevenlerdir. Allah’ü Teâlâ’ya yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler.” Ve şu ayeti okudu: “Haberiniz olsun Allah’ın dostları var ya! Onlara ne korku var ne de onlar üzülecekler” (Yunus 62)

Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor… -1-

Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor… -1- Hz. Ömer radiyallahu anh anlatıyor: Efendimiz aleyhisselam’a vahiy geldiğinde, yüzünün çevresinde arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Yine vahyin geldiği bir gündü. Resûl-i Ekrem vahiy tamamlandığında kıbleye döndü. Ellerini kaldırıp Rabbine şöyle dua etti: “Allah’ım! Bize olan nimetlerini ve sayımızı artır, eksiltme. Bize ikram eyle, bizi küçük düşürme. Bize ver, mahrum etme. Bizi tercih et. Başkasını bize tercih etme. Bizden razı ol ve bizi razı kıl.” Sonra: “Bana öyle on âyet nazil oldu ki kim bu âyetlerin gereğini yerine getirirse cennete girer.” dedi ve Müminûn sûresinin ilk on âyetini okudu: Müminûn Sûresi 1-      İnananlar mutlaka kurtuluşa erecektir. 2-      Onlar namazlarında huşu içindedirler. 3-      Onlar boş ve gereksiz şeylerden yüz çevirirler. 4-      Onlar zekâtlarını verirler. 5-      Onlar iffetlerini korurlar. 6-      Ancak eşleri ve ellerinin sahip oldukları (cariyeler) hariç. Bunlarla ilişkilerden dola

Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor

  Hz. Ömer Radiyallahü Anh Anlatıyor   “Medine döneminde bir gün Rasullulah Sallallahü Aleyhi Vesellem’i ziyarete gittim odasına vardım. Üzerinde sade bir elbise, yerde bir hasır, kenarda bir divan ve köşede bir su kabı vardı. Ağlamaya başladım. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “- Ömer niçin ağlıyorsun?” deyince ben ‘- Ya Rasulullah, haline ağlıyorum. Diğer devlet başkanlarının depdebeli hayatlarına bakıyorum bir de sana; Sen devlet başkanısın, hayatını biraz iyileştirsen!” Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “- Ey Hattab’ın oğlu Ömer; istemez misin varsın dünya onların olsun da ahirette bizim olsun.” buyurdu.” İBN MACE

Bir Avuç Topluluğu Helak Edersen!

Resim
Bir Avuç Topluluğu Helak Edersen ! Bedir’de geceleyin ince ince yağan bir yağmura tutulduk. Kalkanların ve ağaçların altlarında siperlendik. Hepimiz tatlı bir uykuya daldık. Yalnız Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem geceyi, ağacın altında namaz kılarak, ağlayarak ve - Allah’ım! Sen şu bir avuç topluluğu helak edersen, artık sana yeryüzünde hiç ibadet olunmaz! Diye yalvararak geçirdi. Tan yeri ağarınca, “Ey Allah’ın kulları! Namaza!” diye seslendi. Ağaç ve kalkanların altından çıkanlar Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’ın yanına geldiler. Onlara namaz kıldırdı ve düşmanla çarpışmaya teşvik etti.

Suriyeli Bir Hanımefendi Anlatıyor…

Resim
Suriyeli Bir Hanımefendi Anlatıyor…   Halep de 3 katlı bir evimiz vardı. Halep çarşısında iki tane dükkânımız vardı. Ben ise hemşireydim. Dört çocuğumuz ile hali vakti yerinde denilen sayılı kişilerdendik.  Irak’ta savaş başladı. Televizyondan seyrediyorduk her şeyi. Gazetelerde gördüğümüz resimlere bakıp bakıp üzülüyorduk. Elimizden bir şey gelmez deyip dua ediyorduk. Ama hiç bir zaman Irak’ta yaşananların bizim de başımıza geleceğini düşünmedik. Önce hiç tanımadığımız yabancı insanlar geldi. Ne istiyorlardı ben bilmiyorum ama mahallenin sözü en çok geçenleriyle görüşüyorlardı sürekli. Ben Şam'a gittiğim bir gün o bizim mahalleye gelen yabancı adamları Şam'da Esad yanlılarıyla yemek yerken de gördüğüm de onların her iki tarafı kışkırtmak için gelen ajanlar olduğunu anlamıştım. Ama artık iş işten geçmişti. Çünkü insanlar çoktan sokakları doldurmuştu. Sonrası nasıl da hızlı gelişti anlayamadık. Şehirler, Köyler bombalanıyor ve binlerce insan ölüyordu. Artık n

Hz. Ali Radiyallahü Anh anlatıyor

Hz. Ali Radiyallahü Anh anlatıyor Ben ve Fatıma resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in yanına girdik O'nu üzüntülü ve ağlar durumda bulduk. Sebebini sorduk. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: “Ben Miraç Gecesinde göklerde ümmetimin kadınlarını çok çeşitli azap olduklarını gördüm. Onların gördükleri o şiddetli azaplarına dayanamayıp üzüldüm ve ağladım.” 1- Onlardan bir kısmını saçlarından asılmış (ateşten kor kafalarının üstüne koymuşlardı) beyinlerini kaynarken gördüm! 2- Bir kısmını dillerinden asılmış boğazlarından katran akıtılırken gördüm! 3- Bir kısmını elleri boyunlarına ve ayakları göğüslerine bağlanmış olarak gördüm. Yılan ve akrepler onları sokup zehirliyorlardı! 4- Bir kısmını göğüslerinden asılı olarak gördüm! 5- Bir kısım kadın gördüm ki başı domuz gövdesi, merkep gövdesi gibi bin bir çeşit azap ile azap oluyorlardı! 6- Bir kısım kadın gördüm ki suretleri köpek suretinde ateş ağızlarından giriyor ardından çıkıyordu, melekler tokmakları

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Mümin Kişiyi Anlatıyor

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Mümin Kişiyi Anlatıyor Allah Rasülü Sallallahü Aleyhi Vesellem “Öyle bir ağaç vardır ki, bereketi Müslümanın bereketine benzer.”  (Buhâri, Et’ıme, 42) sözü ile müminin vasıflarını anlatır. Mümin öyle bir kimsedir ki, kökün ağaca besin taşıması gibi iman da mümine ruh taşır, onu diri tutar. Mümin bir yandan iman kökünden beslenirken diğer yandan imanın meyvesi güzel amelleri, ibadetleri ve ahlakıyla var olur. Müminin imanı ile ahlakı arasındaki güçlü bağı anlatan Allah Resülü şöyle buyurmaktadır: “Kim bir iyilik yaptığında seviniyor, bir kötülük yaptığında üzülüyorsa o mümindir.”  (İbn Hanbel, IV, 399). Bu sebeple mümine kötü huylar yakışmaz. Ayrıca mümin insanların kendisine güvendiği, emin olduğu bir kimsedir. Resûlullah’ın ifadesiyle, “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de, insanların canları ve mallarının güvende olduğu kişidir.”  (Tirmizi, İman, 12). Kur’an- Kerim’de Bak

Mehmet Akif Ersoy anlatıyor...

Resim
Mehmet Akif Ersoy anlatıyor...   Mehmet Âkif bir yaşlı zâtı anlatıyor: Sabah namazlarını kılmak için Sultan Ahmet Camii'ne gidiyorum. Her sabah ne kadar erken gidersem gideyim, mihrabın bir kenarına oturmuş olan, saçı sakalı bembeyaz olmuş ihtiyar bir adamı, ümitsizce bedbin bir şekilde durmadan ağlarken görüyorum. O kadar ağlıyor ki, ağlamadığı tek bir dakikaya rastlayamadım. Nihayet bir gün yanına sokuldum: “Muhterem Efendim!” dedim. Allah’ın rahmetinden bir insan bu kadar ümitsiz olur mu? Niye bu kadar ağlıyorsun?” Bana: “Beni konuşturma!” dedi, kalbim duracak? Ben çok ısrar edince ağlaya ağlaya anlattı… Dedi ki: “Ben Abdulhamid Cennet mekânın devrinde orduda bir binbaşıydım. Benim de bir birliğim vardı. Annem babam vefat edince, servetimiz payimal olmasın diye sadarete bir istifa dilekçesi gönderdim. Dedim ki; “Annem babam vefat etti falan yerdeki mağazalarımız, filan yerdeki gayrimenkullerimiz... Bunl