Kayıtlar

Su etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ağlayın, Su Yükselsin!

Ağlayın, Su Yükselsin!   Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar. Gir de bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar...   Ağlayın, su yükselsin! Belki kurtulur gemi. Anne, seccaden gelsin; Bize dua et, emi!   Necip Fazıl Kısakürek Kuddise Sirrûh

Su, İçindeki Sert Taşı Yumuşatmadığı Gibi

  Ey insanlar! Su, içindeki sert taşı yumuşatmadığı gibi, güzel öğütler de katı kalplere tesir etmez. Ey âdemoğlu! Allah'ın kulları olduğunuza şahitlik ettiğiniz halde nasıl olur da O'na isyan ediyorsunuz? Yine ölümün hak olduğuna inandığınız halde ondan nasıl hoşlanmıyorsunuz? Hakkında hiçbir bilginiz olmayan nice şeyleri söylüyor ve bunu önemsiz görüyorsunuz; oysa bunun günahı Allah katında çok büyüktür." (Kudsi Hadisler, İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh)

Su ve Meşrubat Çeşitleriyle İlgili Hadîs-i Şerîfler

Su ve Meşrubat Çeşitleriyle İlgili Hadîs-i Şerîfler Muteber hadis kaynaklarımızdan anlaşıldığı üzere, asr-ı saâdette içilen meşrubat çeşitleri; bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası ve süt gibi içeceklerden oluşmaktadır. Hazreti Âişe (Radıyallahu Anhâ) validemiz anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in en çok sevdiği meşrubat; soğuk tatlı şerbetler idi.”[1] Yüce sahâbî Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) hatıra ve teberrük için özenerek muhafaza ettiği Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kadehini (su bardağını) sonraki nesillere gösterir ve şöyle derdi: “Ben, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bütün içeceklerini; bal şerbetini, hurma ve üzüm şırasını, suyu ve sütü O’na hep bu bardak ile ikram ederdim.”[2] Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz naklediyor: “Biz Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) için bir kapta şıra çıkarırdık. Şöyle ki; bir avuç hurma ya da bir avuç kuru üzüm alıp su ile beraber kabın içe

Ah, Su! Su! Diye İnledi…

Ah, Su! Su! Diye İnledi… Yermuk savaşında meydana gelen bir olay isar'ın (Diğergamlığın) en güzel bir örneğidir. Hz. Huzeyfe Radiyallahü Anh şöyle anlatıyor: "Yermuk harbinde, yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum. Yanımda biraz su vardı. Hava da çok sıcaktı. Amcamın oğlunu yaralı halde buldum. Su isteyip istemediğini sordum. Başıyla “İsterim!” , dedi. Tam suyu içireceğim sırada öteden başka bir yaralı; "Ah su!" , diye inledi. Amcazâdem gitmemi ve suyu ona içirmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Âsım'ın oğlu Hişâm. Tam ona su vereceğim sırada; Başka bir yaralı; "Su!" diye inledi. Hişam da suyu içmedi ve beni ona gönderdi. Arayıp buldum, fakat kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hişâm'ın yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına gittim, fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı. Allah’ü Teâlâ hepsine rahmet

Su Kadar Değeri Yok

Su Kadar Değeri Yok Şakîk-i Belhî Rahmetullahi Aleyh Bir sene hacca gitmek üzere yola çıktı. Bağdat’a vardığında Halife Hârun Reşit bunun geldiğini haber aldı ve yanına çağırttırdı. Şakîk-i Belhî, halifenin yanına geldi. Halife Harun Reşit sordu:   “Zahit olan Şakîk-i Belhî sen misin?” Şakîk-i Belhî; “Şakîk benim ama zahit değilim.” dedi. Halife nasihat isteyince şöyle buyurdu: “Aklını başına topla ve çok dikkatli ol. Allah’ü Teâlâ sana Ebû Bekr-i Sıddîk Radiyallahü Anh’ın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi doğruluk istiyor. Sana Ömer-ül-Faruk’un makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi, hak ile batılı ayırmanı istiyor. Sana Osman-ı Zinnûreyn’in makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi hayâ ve kerem sahibi olmanı istiyor. Sana Aliyyül Mürtezâ’nın makamını verdi ki, senden, onda olduğu gibi ilim ve adalet istiyor.” Harun Reşit; “Biraz daha nasîhat et.” deyince, Şakîk-i Belhî buyurdu ki: “Allahü teâlânın Cehennem diye bilinen bir yeri vardı

Yüzüne Su Serpiştir!

Yüzüne Su Serpiştir! Günümüzde baş vermiş gerçek bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Gencin biri emirliklere, körfez ülkelerinden birine çalışmaya gitmiş. Tam 4 yıl. Gittiğinde çok fakirmiş, ama çok geçmeden zenginleşmiş. Babası çok düzgün adamdı, imamdı. Genç parasını biriktirdikten sonra babasına göndermiş ve demiş: “- Baba, ben evlenmek istiyorum. Çok yıllarım gitti bir ailem olmadan. Şimdi tam zamanı ve senden benim için bir eş seçmeni istiyorum. Ve senden daha da ileri gidip evlilik anlaşmasını da benim yerime imzalamanı istiyorum.   Geldiğim günü evlilik günü olmasını istiyorum ve onu önceden görmek istemiyorum.” Gencin babasına güveni bu kadar sonsuzdu. Şüphesiz babası biliyordu ki, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem) “- Evlilikte eş için dört sebep aranıyor!” buyuruyorlar. “Zenginlik, güzellik, soy ve din. Sen en iyisi dini güzel olanını seç.” Babası oğlu için çok dindar eş seçti, ama onun zahiri görünüşü pek te güzel değildi. Oğlu

Sıcak Su İçmenin Faydaları

Sıcak Su İçmenin Faydaları Bir grup Japon Doktor, aşağıdaki gibi bazı sağlık sorunlarının çözümünde “Sıcak suyun” % 100 etkili olduğunu doğruladı: 01- Migren 02- Yüksek tansiyon 03- Düşük tansiyon 04- Eklem ağrısı 05- Kalp atışlarının ani artması ve azalması 06- Epilepsi 07- İyi kolesterol HDL düzeylerini arttırmak 08- Öksürük 09- Bedensel rahatsızlık 10- Gut ağrısı 11- Astım 12- boğmaca öksürük 13- Damarların tıkanması 14- Uterus ve İdrar ile ilgili hastalık 15- Mide problemleri 16- Zayıf iştah 17- Ayrıca göz, kulak ve boğaz ile ilgili tüm hastalıklar. 18- Baş ağrısı Sıcak Su Nasıl Kullanılmalıdır? Sabah erken kalkın ve mide boşken 2 bardak ılık su için. Başlangıçta 2 bardak içemeyebilirsiniz, ancak yavaş yavaş yapacaksınız. Not: Su içtikten sonra 45 dakika hiçbir şey yemeyin. Sıcak su terapisi, sağlık problemlerini aşağıdaki gibi makul bir sürede çözecektir: 30 gün içinde diyabet, 30 günde kan basıncı, 10 gün içinde mi

SU, Kendine Sırdaş Arıyordu

SU, Kendine Sırdaş Arıyordu Önce BULUTA verdi sırrını. Ağır geldi sır buluta. Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını. Sonra GÖLE gitti SU... Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için, zaman zaman taşıyordu göl ve çıkıyordu suyun sırrı iyice açığa. Sonra NEHRE verdi SU sırrını. Nehir de aldı suyun sırrını çekti gitti. DEREYE verdi. Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden, o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze ” ÇAĞLAYANLAR, ŞELALELER, AKARSULAR ” Hepsi kayboluyordu bir anda. Sonra bir gün su takip etti dereyi. Dere Okyanusa kavuşunca fark etti su: Bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla OKYANUSA taşındığını. Karar verdi su. Sırrını Okyanusa verecekti. Öyle de yaptı zaten. Tüm sırlarını OKYANUSA verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu. Ne taştı OKYANUS, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu ” . Geçenlerde karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Sus

Akrep

Akrep Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışırken yanına bir akrep gelir. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını akrebe uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlarındaki başka biri ona, sürekli onu sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der: “- Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?”

Zemzem Suyu Mübarektir

Zemzem Suyu Mübarektir Böylece otuz gün, otuz gece orada kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir yemek ve içecek almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Sadece iki kadın vardı. Onlar da, İsâf ve Nâile, adındaki putlarına dua ediyordu. Tavafları sırasında benim yanıma kadar geldiler. Dayanamayıp onlara: "Onları birbirlerine nikâhlayıverin bari!" dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaptılar. Tekrar yanıma kadar geldiler. Bu sefer: "Onlara niye tapıyorsunuz? Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "İmdat! Burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınlar, Rasûlüllah ve Ebû Bekir ile karşılaştılar, ikisi tepeden iniyordu: "Niye bağırdınız, başınıza ne geldi?" diye sordular. Kadınlar onları daha tanımadan: "Kâbe ile örtüsü arasında bir

Niçin Ağza, Burna Su Veriyoruz?

Niçin Ağza, Burna Su Veriyoruz? Rükneddin Ebü'l Feth Hz.’lerine: “Abdest ve gusülde, ağzı ve burnu yıkamanın hikmeti nedir?” Diye bir sual sorulmuştu. Cevaben buyurdu ki: “Suyun temiz olması için 3 sıfat lâzımdır. Bunlar, renk, koku ve taddır. Dinimiz, mazmaza ve istinşakı, yani ağız ve burna su vermeyi, bu sebeple öne almıştır. Zira, tat mazmaza ile (ağza su almakla); koku ise, istinşakla (burna su çekmekle) anlaşılır. Böylece suyun temiz olup olmadığı ortaya çıkar.” (Alıntı)

Abdest Suyu İle Birlikte Günahlar Dökülür

Abdest Suyu İle Birlikte Günahlar Dökülür Bahsi Halife, bir gün camide vaazında abdest almanın faziletlerini anlatırken, alınan abdest suyu ile günahların döküldüğünü söylemişti. Cemaat arasında bulunanlardan birinin kalbine, “Bu nasıl olur?” Diye bir düşünce geldi. O zaman Bahsi Halife, kollarını sıvayarak dirseklerine kadar havaya kaldırdı. Ve: "Böyle olur!" dedi. Cemaat, Bahsi Halifenin kollarından nur fışkırdığını gördüler. Bu hadiseden sonra, ona, "Akbilek" lâkabı verildi. (Alıntı)

Su, Ateş ve Namus'un Hikâyesi

Su, Ateş ve Namus'un Hikâyesi Su, Ateş ve Namus arkadaş olmuşlar çok iyi bir dostlukları varmış. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. Bir gün ayrılmaları gerekmiş... "Bir daha nasıl buluşabiliriz" diye birbirlerine sormuşlar... Su: "Nerede bir şırıltı duyarsanız bilin ki ben ordayım gelirseniz görüşürüz." Ateş: "Nerede bir duman görürseniz bilin ki ben ordayım, gelirseniz buluşuruz." Su ve Ateş Namus'a dönüp: "Seni nasıl bulabiliriz" diye sormuşlar.. Namus: "Beni kaybederseniz bir daha bulamazsınız!!! "

Kalp Krizi Geçirip Su Dolu Kazana Düşerek Öldü

Resim
Kalp Krizi Geçirip Su Dolu Kazana Düşerek Öldü Bartın'ın Hasankadı Beldesi'nde 79 yaşındaki Kadir Ulu, cam kavanozları yıkarken kalp krizi geçirip önündeki su dolu kazanın içine düşerek öldü. Beldede oturan Kadir Ulu, evinin bahçesinde sandalyeye oturup önüne koyduğu su dolu kazanda boş cam kavanozları yıkamaya başladı. Kadir Ulu, iddiaya göre bir süre sonra rahatsızlandı. Öne doğru yığılan Ulu'nun başı su dolu kazanın içine düştü. Yakınlarının haber vermesiyle gelen sağlık ekibinin yaptığı kontrolde Ulu'nun öldüğü belirlendi. Kalp krizi geçirdiği tahmin edilen Ulu'nun cesedi, Bartın Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Ulu'nun kesin ölüm nedeni otopside belirlenecek. Dikkat Edelim:  Ölümün yaşı başı yoktur ve hepimize ansızın gelebilir. Kâmil imanla, salih amellerle, bol bol tevbe ve istiğfarla, zikirlerle hazırlıklı olmalıyız.

Susamış Adam ve Su

Susamış Adam ve Su Adamın biri dere kenarında yüksek bir duvar üzerinde bulunuyordu. Güneşin altında çok çalışmış, susuz ve yorgun düşmüştü. Aşağıya inme imkanı da yok gibiydi. Birdenbire suya bir kerpiç parçası attı. Kerpiç "comp" diye suyun içine düştü. Bu ses, adamın çok hoşuna gitti. Susuzluğun tesiri, suya düşen kerpiçlerin sesi adamı peşpeşe kerpiçler atmaya sevk etti. Su dile geldi: - "Heey! Bana baksana sen. Bana böyle kerpiç atıp durmaktan sana ne fayda var?" dedi. Susamış adam: - Ey iki cihan azizi su! Bilesin ki, bu atıştan benim için iki fayda vardır. O yüzden ben bu işten katiyen vazgeçmem." dedi. Su merak etti: - "Nedir bunlar?" Susamış adam: - "Birinci faydası, su sesi işitmek insanı dinlendiriyor, sevinç veriyor, ikincisi ise, kopardığım her kerpiç ile duvar açılıyor, ben de o nispette sana yaklaşıyorum" dedi. Öğütler: Duvar, insanoğlundaki benlik ve enaniyet, Kerpiç ise, secde etmek anlamına geliyor

Su

Su Bir hamam ki, arınma gayesinden şaheser; Arınmışların yeri, Cennette nurlu Kevser. Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. İnsanlar habersizken yolların verâsından, Gökle toprak arası su şaşmaz mecrâsından. Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, şırıltı; Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı. Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar; Su, eşyayı kemiren küfe ve pasa ağlar. Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen; Yerde kire battı mı, bulutta temizlenen… Bu dünya insanlığa manevi hamam olsa; Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa… Su duadır, yakarış, ayna, berraklık, saffet; Onu madeni gökte altınlar gibi sarf et! Necip Fazıl Kısakürek

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴿٦٦﴾ El İsra Suresi- 66 Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir. Su, fiziksel ve kimyasal açıdan eşsiz özelliklere ve yararlara sahiptir. Örneğin, suyun yoğunluğunun +4 derecede en yüksek olması denizlerin ve okyanusların alttan buz tutmamasına yol açar. Böylece korunan deniz altındaki canlı hayat, gezegenimizin atmosferindeki oksijeni hayat için gerekli düzeyde tutar. Gökyüzünden yeryüzüne Rahmet olarak iner. Yeryüzüne hayat verip tekrar yerin altına veya tekrar gökyüzüne çıkar. Kâh sıvıdır, kâh katıdır, kâh buhardır. Rabbimizin izniyle döner durur. Kur’an, biz insanoğlunun ilk yaratılışını nazara vererek, hayat kaynağı olan suyun hükümlerinin ne gibi şekiller alarak, temizleyicilik, hayat vericilik, tarihteki kavimlerin başlarına ge