Kayıtlar

Haziran 20, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye’yi Bu Hale Getiren “SÖZDE AYDINLAR!”

Türkiye’yi Bu Hale Getiren “SÖZDE AYDINLAR!” Milli değerlerinden kopmuş; “Ne batılı” , “Ne doğulu” … Ecnebi hayranı, maneviyatsız, soysuzlaşmış… Mason, ateist, materyalist, anlık menfaate dümen kıran… Onlar İslâmiyet’e “Afyon” , Müslüman’a “Yobaz” derler… Tesettürlüye “Gerici” , hayâsıza “İlerici” derler… Dedelerinin; “Hacı hoca” olduğunu söyler; Hacılara, hocalara söverler… Kiliseyi, Havrayı över, Camiyi kötülerler… Ülkelerine, ailelerine, her kutsala ihanet ederler… Müthiş Kemalist’tir ama Zübeyde Hanım’ın; Makbule Hanım’ın kıyafetine korkunç düşmandırlar… Eylemlerde çarşaf yırtar, başörtü çiğner, göbek atarlar… Namuslu kadını aşağılar, fahişe kadınlara övgüler düzerler… Etini satana “Emekçi” , evinde çocuğuna Bakana “Bağnaz” derler… Sarhoş eğlendirene “Çağdaş” ; evinde - işinde Çalışana “Çağdışı” derler… Batıyı, Avrupalıdan; İsrail’i, Yahudi’den iyi savunurlar… Teröriste, bölücüye, dinsize toz kondurmazlar… Komüniste, “Devrimci” ; vata

Feryadımızı Duyun Lütfen Alışmayalım Alıştırmayalım

Feryadımızı Duyun Lütfen Alışmayalım Alıştırmayalım Alıştık galiba, oysa bizimle yüzyılın ezikliği, üzerimize sinmiş gelenek değişmişti. Geceler aydınlanmış, gündüzler bereketlenmişti. Hiç olmadığı kadar sıkı birleşmişti ellerimiz meydanlarda. Farklı yüreklerden aynı dua yükselmişti semaya. Hani asla ALIŞMAYACAKTIK?!! Hani unutmayacaktık o günleri? Ne oldu da her gün başımızı açmak, örtümüzü çıkarmak sıradan geldi bize. Yılgınlığı kabul etmiyorduk hani? Acımız içimizde hep var olmayacak mıydı? Yoruldukta mı kabuğumuza çekildik? Günlerimiz çok mu yoğun geçer oldu? Ya da zaman mı bulamıyoruz artık? Ne oldu bize de böyle bir sorun olduğunu bile unuttuk. Biz ümmet'in umudu değil miydik? Biz fafihler yetiştirmeyecek miydik? Dolmuyor artık gözlerimiz; fakülte kapısında kendisiyle, inancıyla her sabah savaşan kızı gördüğümüzde. Ya babalar siz! Gözünüzden bile sakındığınız yavrunuzun başındaki kirli elleri görmezden mi geliyorsunuz? Ya siz gençler, bacılarınız için, ümmet için s

Sevgili ve Sevimli Çocuklar!

Sevgili ve Sevimli Çocuklar! Halis ECE Türkçe’mizde, “Kişi sevdiği ile beraberdir” diye bir atasözümüz vardır. Bu aslında Sevgili Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellembir hadisinin mealidir. Dikkatlerinizi bu mübarek, değerli ve önemli sözün anlamı üzerinde toplamanızı istiyorum. Sonra da, sevdiklerinizin-sevdiklerimizin kimler olduğunu hatırlamanızı... Hiç düşündünüz mü sevgili çocuklar, kimleri seviyorsunuz? Haydi, biraz düşünün bakalım... Ardından da kendi kendinize saymaya-sıralamaya başlayın... Evet, her şeyden önce ve en çok Yüce Allah’ımızı seviyoruz değil mi? Çünkü bizleri de, bizlere doğru yolu gösteren, dünya ve âhiret saâdetini bildiren Sevgili Peygamberimizi de, dünyaya gelmemize vesîle olan anne-babalarımızı da... Kısacası bildiğimiz-bilmediğimiz bütün varlıkları da yaratan Allah Teâlâ'dır. İnsanları yaratmazdan önce, dünyayı hayata elverişli bir halde var eden ve bu kadar güzel bir şekilde yayıp döşeyen, bizlere hazırlayan da yine O’dur.

Yüzde Yüz Düşünce Gücü Ve İlginç Bir Test

Resim
Yüzde Yüz Düşünce Gücü Ve İlginç Bir Test Bir düşünsenize, insanoğlu tüm islerini tek parmakla yapıyor olsa idi, o zaman 10 parmakla donatılmış olarak doğmazdık. Eğer beyin hücrelerimizin sadece %10′u mutlu, seviyeli bir yaşantı sürdürmeye yetse idi, kafamız tam 10 kati daha fazla hücre ile dolu olmazdı. Aslında, insanoğlu dünyada beyin kapasitesinin % 100′ünü kullanmayan tek varlıktır. İnsanoğlu ayni zamanda, beraber yasadığı diğer canlılar ile sürekli uyumsuzluk halindeki tek varlıktır. Yunuslar da benzer bir beyin ile donatılmışlardır, ancak onlar beyin kapasitelerinin tümünü kullanarak yaşamlarını akilli, eğlence sever, çevreleri ile uyumlu varlıklar olarak devam ettirmektedirler. İnsanların da daha fazla beyin kapasitesinin kullanımı ile daha mutlu, daha uyumlu bir yasam sürebileceğini söylemek yanlış olmaz. Siz hiç, beyninin % 100′ünü kullanan birisinin suç, savaş, açlık, salgın hastalık, ön yargı ve çevre katliamı ortamlarında olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Hepimiz Aslında Çatlak Kovalarız

Hepimiz Aslında Çatlak Kovalarız Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan efendisinin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde efendisinin evine 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: “İki yıldır çatlağımdan su sızdırdığımdan dolayı görevimin yarısını yerine getirebildiğim için kendimden utanıyor ve senden özür diliyorum.” demiş. Sucu şöyle demiş: “Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tırmanırken patikanın bir kenarındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Faka