Abbasiye Abla
Abbasiye Abla İçimde bir yaradır Abbasî’ye Abla. Geriye dönüp baktığımda, öğretmenlik yaşantımda içime kor gibi düşen bir yara. Abbasî’ye öğrencimdi. Öğretmenliğimin ilk yıllarında Silifke’nin bir dağ köyünde okuttuğum, babası ölmüş bir kız çocuğu. Ama nasıl çocuk... Dünyaya sevgiyle bakan gözleri, masum bakışları, bu saf bakışlara inat keskin bir zekâ. Herhangi bir konuyu bir kere anlatmanız yeterdi. İkinciye gerek yok. O anlatılanı kendi mantık süzgecinden geçirip kendine göre yorumlayarak daha bir güzel sonuç çıkarırdı her konudan. Bulunduğumuz köyde genç öğretmenler olarak eşimle birlikte çalışıyorduk. O yıllarda çocuklarımızda çok küçüktü. Öğrencimiz Abbasî’ye bizim çocukların Abbasî’ye Ablasıydı. Evimizden hiç çıkmaz, gördüğü her şeyi sorar, öğrenmeye çalışırdı. Yeni bir eşya, yeni bir davranış, sözcük, problem ne olursa, en ince ayrıntısına kadar merak eder öğrenirdi. O kendi köyü dışındaki dünyayı sorardı. Ötelerde ne vardı? Öteler, daha, daha öteler. Birleştirilmiş ...